Skip to main content

Glomus Tümörü Tanı ve Tedavisi

Glomus tümörü, nadir görülen ve genellikle iyi huylu olan bir tümör türüdür. Bu tümörler, özellikle tırnak yatağının altında veya parmak uçlarında meydana gelir ve glomus cisimciklerinden köken alır. Glomus cisimcikleri, kan akışını düzenlemeye yardımcı olan küçük damar yapılarıdır. Glomus tümörleri, bu yapının anormal şekilde büyümesi sonucu ortaya çıkar. Genellikle küçük, yuvarlak ve saydam nodüller olarak gözlemlenebilirler. Ancak, tümörler çoğu zaman hastalar tarafından geç fark edilir çünkü belirtiler genellikle yavaşça gelişir.

Glomus tümörlerinin belirtileri, tırnak yatağında veya parmak uçlarında ağrı, hassasiyet ve çeşitli değişiklikleri içerebilir. Bu belirtiler genellikle uzun süre boyunca fark edilmeyebilir.

  • Ağrı: Glomus tümörlerinin en belirgin belirtisi, tırnak altında veya parmak ucunda meydana gelen keskin ve tekrarlayan ağrıdır. Bu ağrı, genellikle dokunma sırasında veya soğuk havada şiddetlenir ve elektrik çarpması hissi verebilir. Ağrı, tırnağın üzerine basıldığında daha da artabilir.
  • Tırnakta Şekil Bozukluğu: Tırnakta deformasyonlar ve şekil bozuklukları gözlemlenebilir. Bu, tümörün tırnak yatağında neden olduğu baskı ve değişikliklerle ilgilidir.
  • Mavi-Mor Nodül: Bazı hastalarda, tırnak altında mavi-mor renkte bir nodül görülebilir. Bu nodül, glomus tümörlerinin karakteristik bir işareti olabilir.

Glomus tümörü tanısını kim koyar?

Glomus tümörlerinin tanısı, genellikle fiziksel muayene ve çeşitli görüntüleme yöntemleri ile konulur.

  • Fiziksel Muayene: . Tırnak üzerine bası uygulandığında ağrının artıp artmadığı gözlemlenir. Ayrıca, parmak altına ışık tutarak kitlenin görünürlüğü değerlendirilir. Bu basit yöntemler, tümörün varlığı hakkında ilk ipuçları elde edilebilir.
  • Görüntüleme Testleri: Glomus tümörlerinin tanısında genellikle daha ayrıntılı görüntüleme yöntemleri kullanılır.
    • Direkt Grafi: Tümör bazen kemiği eriterek kemikte boşluklar oluşturabilir. Bu, direkt grafilerde gözlemlenebilir. Bu yöntem genellikle tümörün kemiğe etkilerini değerlendirmek için kullanılır.
    • Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI): MRI tetkikleri, tümörün yerini ve boyutunu belirlemek için kullanılabilir. Ancak, MRI tetkiklerinin dikkatli ve parmağa yönelik yapılması gereklidir. Yetersiz yapılan MRI tetkikleri, kitlenin doğru şekilde tespit edilmesini zorlaştırabilir. İnce kesitlerle yapılan MRI, tümörün tam olarak değerlendirilmesine yardımcı olabilir.

Glomus tümörü ameliyat gerektirir mi?

Glomus tümörlerinin tedavisi genellikle cerrahi müdahale ile gerçekleştirilir. Tedavi yöntemi, tümörün tırnak yatağındaki yerleşimine bağlı olarak değişir.

  • Tırnağın Kenarında Yerleşen Glomus Tümörleri: Bu tür tümörlerde, genellikle tırnağın çekilmesine gerek kalmadan cerrahi müdahale yapılabilir. Tümör, tırnağın kenarından erişilerek çıkarılır. Bu yöntem, genellikle tümörün başarıyla temizlenmesini sağlar.
  • Tırnağın Ortasında Yerleşen Glomus Tümörleri: Tümörün tırnağın ortasında yerleştiği durumlarda, tırnağın çekilmesi gerekebilir. Tırnak çekildikten sonra, tümör doğrudan erişilerek çıkarılır. Bu işlem, tümörün etkili bir şekilde temizlenmesini ve iyileşmesini sağlar.

Kitle Çıkartılması ve Patolojik İnceleme:

Glomus tümörü çıkarıldıktan sonra, çıkarılan doku patolojik incelemeye gönderilmelidir. Bu inceleme, tümörün hücresel ve yapısal özelliklerini değerlendirir ve tedavi sürecinin doğruluğunu onaylar.

Kemik Erimesi Durumunda:

Eğer glomus tümörü kemiği eritmişse, kemik üzerinin kazınması uygun olabilir. Bu işlem, kemiğin düzgün bir şekilde iyileşmesini destekler ve yeni tırnak gelişiminin sağlıklı olmasını destekler.

Glomus tümörü ameliyatından sonra neler yapılmalı?

Glomus tümörü tedavi edildikten sonra, tümörün tekrarlama olasılığı göz önünde bulundurulmalıdır. Hasta, düzenli takip ve kontroller ile nüks riski açısından izlenmelidir. Ayrıca, tırnak çekimi yapılan hastalarda yeni tırnağın şekil bozuklukları gösterebileceği unutulmamalıdır.

Ameliyat sonrası genellikle birkaç hafta süreyle bölgenin iyileşmesini desteklemek için özel ateller veya koruyucu sargılar kullanılır. Bu dönemde, parmak hareketlerinin düzenli olarak yapılması, yapışıklıkların ve hareket kısıtlılıklarının önlenmesi açısından önemlidir. Yeni oluşan tırnağın düzgün gelişimi için düzenli kontrol ve gerekirse ek müdahaleler yapılabilir. Ayrıca, hastanın herhangi bir nüks belirtisi açısından takip edilmesi önemlidir. Erken müdahale, iyileşme sürecinin sağlıklı ve başarılı bir şekilde tamamlanmasını sağlar.

Glomus tümörü Diğer Vücut Bölgelerinde görülür mü?

Glomus tümörleri sadece parmaklarda değil, vücudun diğer bölgelerinde de oluşabilir. Bu tümörler genellikle daha nadir görülür, ancak benzer belirtilerle ortaya çıkabilirler.

Sonuç olarak, glomus tümörleri, tırnak yatağında veya parmak uçlarında oluşan nadir ve genellikle iyi huylu tümörlerdir. Belirtiler genellikle belirsiz olabilir, bu nedenle tanı süreci dikkatli bir değerlendirme gerektirir. Tedavi süreci, tümörün yerleşimine ve etkilerine bağlı olarak cerrahi müdahale ve patolojik inceleme ile yürütülür. Uzun vadeli takip ve dikkatli izleme, tedavi sürecinin başarılı olmasını sağlar ve olası tekrarları önler.

DUPUYTREN HASTALIĞI

Avuç iç derisinin hemen altında yer alan ve altından geçen tendon sinir ve damar yapıları için koruma görevi üstlenen yapının (fasya) anormal kalınlaşması ile meydana gelen bir durumdur. Fasya kalınlaşması avuç içinden başlayıp parmaklara doğru uzanır. Hastalığın ileri dönemlerinde parmaklarda avuç içine doğru bükülmeler ve deride nodül denilen bazı sertlikler ortaya çıkar. (Şekil 1)

Bu hastalık ayrıca ayak tabanı ve peniste de görülebilir.

Genellikle 40 yaş üzeri erkeklerde rastlanır. Şeker hastalarında görülme sıklığı fazla iken el yaralanmaları ve diğer meslek hastalıkları ile ilişkisi kanıtlanmamıştır. Küçük ve orta parmakta daha sık görülmekle beraber tüm parmakları etkileyebilir.

Muayenede avuç içinde şişlik ve kıvrımlarda artış görülür. Şişliklerle bağlantılı kordon şeklinde kalınlaşmış sertlikler avuç içinde ele gelir. Hastalığın ileri evrelerinde parmaklarda kordonun çekmesine bağlı bükülme meydana gelir. Çoğu hastada her iki el birlikte etkilenir. Hastalık, erken yaşta başlarsa daha ciddi seyreder.

Dupuytren hastalığına bağlı oluşan avuç içi nodüller tipik olarak ağrısızdır. Hastalık önce avuç içini düz yüzeylere koymakta güçlük ile fark edilir. Parmaklarda bükülme arttıkça günlük aktivitelerde kısıtlanma ve el yıkama, el sıkma, eldiven giyme,  bir şey tutma vb. hareketlerde zorluk  oluşur. Hastalığın gelişim hızı hastadan hastaya değişiklik gösterir.

Başlangıç safhasındaki hastalarda fonksiyonlar etkilenmemiş ise hasta takibe alınır. Avuç içindeki nodüllerin varlığı parmaklarda bükülme yoksa tek başına ameliyat gerekliliği doğurmaz. Bu durumlarda nodüllerin üzerinden steroid enjeksiyonu hastalığın ilerleme hızı azaltabilir. Parmakların 70 derece ve üzerinde büküldüğü durumlarda cerrahi tedavi düşünülür. Cerrahide amaç avuç içi ve parmaklara kadar uzanan sertleşmiş fasyanın, damar sinir yapıları korunarak tamamının çıkartılmasıdır. Bazı olgularda sertleşmiş bantların çıkartılması sonrası deri örtüsünde meydana gelebilecek eksiklikler vücudun başka kısımlarından alınan deri greftleri ile giderilir. Ameliyat sonrası atel uygulanması ve fizik tedavi cerrahi tedavinin başarısı açısından çok önemlidir.

GANGLİA (GANGLİON, KİSTİK HİGROMA)

Eklem kapsülü, tendon veya tendon kılıfı üzerinden çıkan içi jel kıvamında bir sıvı ile dolu kistik yapıdaki iyi huylu tümörlerdir. Elde en sık rastlanan iyi huylu tümördür. Genellikle 20-40 yaş arasında ve daha çok kadınlarda görülür. Tek bir kist şeklinde ve çoğunlukla el bileği ve eldeki belli yerlerde çıkmakla beraber, el ve el bileğinin hemen her ekleminde yerleşebilir. Ganglion sıklık sırasına göre el bileğinin sırt tarafında (dorsal ganglion),

el bileğinin iç yüzünde (volar ganglion), avuç içinin parmaklara yakın kısmında (volar retinakuler ganglion)

ve parmakların en uç eklemleri hizasında, ayakta oluşabilir.

Kesin bir sebebi yoktur. Tekrarlayan küçük travmalar sonrası oluşabilir. Hastanın mesleği ile doğrudan bir ilişki yoktur. Aniden ortaya çıkabileceği gibi aylar içinde yavaşça gelişebilir. Hastalar genellikle oluşan şişlik nedeni ile doktora başvururlar. Şişlik dinlenme ile azalıp aktivite ile artabilir. Bazen kistin patlaması sonucu tamamen ortadan kalkabilir. Fazla büyüyen kistler eklem hareketleri sırasında ağrıya neden olabilir. Bu kistler kötü huylu değildir, başka bölgelere yayılmaz.

Muayene sırasında kist bölgesinde çıkan kitlenin tespiti ile tanı konulur. Oval veya daire şeklinde; yumuşak veya çok sert kıvamda olabilirler. Genellikle parmak dibindeki küçük nodüller sert kıvamdadır. Üzerine bası geldiğinde veya yumruk yapma sırasında ağrılı olabilirler. Alttaki eklem mekanik patolojilerini ve kemik lezyonlarını ekarte etmek için radyolojik tetkik yapılması faydalıdır.

Tedavi çoğu hastada gözleme almak yönünde olmalıdır. Bazen kitleler ağrısız olarak seyreder. Bazıları zaman içinde kaybolabilir. Kist ağrılı hale geldiğinde; hareketler ve fonksiyonlarda kısıtlanma meydana geldiğinde; çok aşırı şişlik oluşup estetik olarak kötü görünüm oluştuğunda cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Ameliyat kolun tamamının uyuşturulduğu aksiller blok anestezisi altında turnike kullanılarak kanamasız ortamda yapılır. Kistin nüks ihtimalini en aza indirmek için köken aldığı eklem aralığına kadar ulaşmak ve burada bir pencere oluşturarak çıkarmak gerekir. Bazı olgularda ameliyat sonrasında 10 gün süre ile atel kullanımı gerekebilir. Hastalar normal aktivitelerine kısa sürede geri dönerler.

EL TÜMÖRLERİ

Latinceden tıp dili ve günlük kullanıma giren Tumor’ un kelime anlamı şişliktir . Elde oluşan anormal şişlik ve kitleler iyi huylu olsun, kötü huylu olsun el tümörü olarak isimlendirilir. El tümörlerinin büyük kısmı iyi huyludur. Elde tümörle ciltte siğil veya ben şeklinde, cilt altında yumuşak doku veya kemikten kaynaklanan kitleler şeklinde olabilir.

Elde görülen en sık kitle ganglion kistlerine ait kitlelerdir (Şekil 1). Bu kistler içinde jelatinöz madde içeren keseciklerdir. Genellikle el bileğinde görülmekle beraber parmaklarda tendon kılıfları ve pulleyler üzerinden kaynaklanabilirler.

İkinci olarak en sık görülen tümör dev hücreli tümördür. Bu kitleler serttir, lobüle olabilir. Herhangi bir yerde oluşabilir ama en sık olarak tendon kılıfının etrafında görülür. İyi huylu ve yavaş gelişimli tümörlerdir.
Diğer çok görülen tümör epidermal inklüzyon kistleridir. Kesi ve yaralanmalar sonrası cilt altından kaynaklanan iyi huylu tümörlerdir. Cilt hücreleri normalde koruyucu koyu kıvamlı keratin denen madde salgılarlar. Çevresel etkenler nedeni ile deri değişimi sırasında ölen cilt hücrelerinin yerine yenileri geçer. Cilt hücreleri cilt altında kalır ise (kesiler, cilt hasarlanmaları sonrası) keratin üretmeye ve sanki cilt değişimi oluyormuş gibi çoğalmaya başlar. Ölü cilt hücreleri ve keratin cilt altında kistik bir form oluşturur. Kist keratin üretimi artması, ölü hücrelerin fazlalaşması ile büyür. Buna inkluzyon kisti adı verilir.

Lipomlar (iyi huylu yağ bezeleri),  nöromalar (sinir ucu tümörleri),sinir kılıfı tümörlerifibromalar, tırnak yatağı tümörleri (glomus tümörleri), hemanjiomlar (kılcal damar yumaklaşmasından oluşan tümörler) (Şekil 2.)

gibi iyi huylu tümörler elde sıklıkla karşılaşılır. Artrit ve travmaya bağlı oluşan kemik çıkıntılarına bağlı kitleler görülebilir. Yabancı cisim reaksiyonuna bağlı şişlikler meydana gelebilir.

Hastalar ellerinde bir kitle hissettikleri zaman bunun kötü huylu veya iyi huylu olup olmadığını merak ederler. Kötü huylu kanserler elde nadirdir. Çoğu iyi huylu kitlelerdir. En sık görülen kötü huylu tümörler skuamous hücreli karsinom, basal hücreli karsinom, melanoma gibi cilt kanserleridir. Diğer kötü huylu tümörler kemik ve yumuşak dokuya ait sarkomlardır. Sarkomların hızlı yayılım özelliği vardır. En sık olarak akciğere sıçrar. Başka yerlerden uzak yayılım olarak ele sıçrama görülebilir. Çoğu iyi olduğu düşünülse bile eldeki tüm kitlelerden patolojik inceleme için örnek alınmalıdır.

Eldeki kitleler değerlendirilirken fizik muayene sonrası direkt grafi ve BT (bilgisayarlı tomografi), MRI (magnetik rezonans incelemesi) gibi tetkikler yapılabilir. Genelde yapılan işlem tümör çok büyük boyutlu değil ise total olarak kitlenin çıkarılmasıdır. Genel olarak kitlenin tamamı ile çıkarılması yeterli tedaviyi sağlamaktadır. Eldeki bazı kitlelerin tekrarlayıcı özellikleri mevcuttur. Bu nedenle cerrahi olarak çıkarılan her tümörün kayıtlarının düzenli olarak tutulması ve patolojik incelemeye gönderilmesi ameliyat sonrası dönemdeki takipleri için çok önemlidir.

EL ENFEKSİYONLARI

El ve parmak enfeksiyonlarının çoğu iğne, kıymık batması gibi çok da önem vermediğimiz veya yeterli tedavi görmediğimiz yaralanmalardan oluşur. El ve parmaklarda çeşitli sınırlarla ayrılmış kompartmanlar bulunur. Bu bölgelere açık yaralanmalar veya yabancı cisimler vasıtası ulaşan enfeksiyon etkenleri lokalize veya yaygın enfeksiyonlara sebebiyet verirler. Enfeksiyon etkenleri çoğunlukla bakteriler, daha nadir olarak da mantarlar veya virüslerdir. Bu etkenlerin çoğu sağlıklı bir bireyin elinde deri üzerinde bulunurken, yaralanmalar, elde çatlamalar, soyulmalar, sürekli ıslak kalmaya bağlı deri bütünlüğünde bozulmalar onların elin yüzeyinden iç bölgelerine taşımasına yardımcı olur.

Panaris (tırnak kenarları iltihabı), paronişya (tırnak kökü iltihabı) ve felon (pulpa-parmak dokunma yüzeyi iltihabı) parmakların ve elin en çok görülen yumuşak doku enfeksiyonlarıdır. (Şekil 1,2)

Tırnak etrafında görülen enfeksiyonlara sürekli ıslak kalan, manikür yaptıranlar, tırnak yiyenler ve tırnaklarını çok kısa kesme alışkanlığı olanlarda fazlaca rastlanır. Diyabet(şeker) hastalarında da parmak enfeksiyonları normale göre daha sıktır. Bunlar dışında tenosinovitler (tendon kılıfları boyunca görülen enfeksiyonlar), avuç içinin çeşitli bölgelerinde oluşan abseler diğer sık görülen yumuşak doku enfeksiyonlarıdır. Elin kemiklerinde görülen osteomyelit adlı enfeksiyonlar genellikle açık yaralanmalarla beraber olan kırıklar zemininde gelişirler.

Enfeksiyonların genelinde yaklaşım; antibiyotik kullanımı ile enfeksiyon etkeni olan mikrobun yaşamasını ya da üreyerek çoğalmasını engellemeye çalışmak, kendisine bir boşluk oluşturarak apseleşmişse drene etmek ve sık pansumanlarla lokal temizliği sağlamaktır. Bazı ağır olgularda hastanede yatarak damardan antibiyotik kullanımı gerekebilir. Basit gibi görünen enfeksiyonlar zamanında önlem alınmaz ve doğru yaklaşılmazsa oldukça ağır sekeller bırakabilirler.