Parmağın orta ekleminin düzleştirilemediği bir deformitedir. Genellikle travma sonrası meydana gelir. Parmağın düzleştirilmesi oldukça karmaşık bir mekanizma ile olur. Parmak üstünde orta hatta giden bir tendon esas olarak parmağın alt ve orta boğumlarını (proksimal ve orta falanks) düzleştirirken, parmağın her iki yanından gelen tendonlar da uç boğumu (distal falanks) düzleştirir. Düğme iliği deformitesinde ortada yer alan tendon proksimal falanksta orta ekleme yakın düzeyde yaralanmıştır.
Tipik görüntüsü ile oldukça kolay tanı konur. Travmalar dışında romatizmal hastalıklarda da görülebilen bir komplikasyondur.
Mutlaka profesyonel yardım alınması gerekir. Kapalı yaralanmalarda ilk yaklaşım fizyoterapi olmalıdır. Fizyoterapist kontrolünde uygun splintlemelerle ameliyat gereksinimi ortadan kalkabilir. (Şekil 1)
Sadece fizyoterapinin yetersiz kaldığı olgularda cerrahi tedavi gündeme gelir. Cerrahi tedavide genellikle kopuk tendonu ucuca dikmek mümkün olmaz. Hastanın parmak orta eklemi fizyoterapi ile iyice yumuşatıldıktan sonra sağlam olan yan tendonlar kullanılarak yapılan çeşitli onarım teknikleri mevcuttur. Ancak cerrahi tedavi uygulansa dahi sonrasında uzun süreli bir fizyoterapi tedavinin olmazsa olmazıdır.
Avuç iç derisinin hemen altında yer alan ve altından geçen tendon sinir ve damar yapıları için koruma görevi üstlenen yapının (fasya) anormal kalınlaşması ile meydana gelen bir durumdur. Fasya kalınlaşması avuç içinden başlayıp parmaklara doğru uzanır. Hastalığın ileri dönemlerinde parmaklarda avuç içine doğru bükülmeler ve deride nodül denilen bazı sertlikler ortaya çıkar. (Şekil 1)
Bu hastalık ayrıca ayak tabanı ve peniste de görülebilir.
Genellikle 40 yaş üzeri erkeklerde rastlanır. Şeker hastalarında görülme sıklığı fazla iken el yaralanmaları ve diğer meslek hastalıkları ile ilişkisi kanıtlanmamıştır. Küçük ve orta parmakta daha sık görülmekle beraber tüm parmakları etkileyebilir.
Muayenede avuç içinde şişlik ve kıvrımlarda artış görülür. Şişliklerle bağlantılı kordon şeklinde kalınlaşmış sertlikler avuç içinde ele gelir. Hastalığın ileri evrelerinde parmaklarda kordonun çekmesine bağlı bükülme meydana gelir. Çoğu hastada her iki el birlikte etkilenir. Hastalık, erken yaşta başlarsa daha ciddi seyreder.
Dupuytren hastalığına bağlı oluşan avuç içi nodüller tipik olarak ağrısızdır. Hastalık önce avuç içini düz yüzeylere koymakta güçlük ile fark edilir. Parmaklarda bükülme arttıkça günlük aktivitelerde kısıtlanma ve el yıkama, el sıkma, eldiven giyme, bir şey tutma vb. hareketlerde zorluk oluşur. Hastalığın gelişim hızı hastadan hastaya değişiklik gösterir.
Başlangıç safhasındaki hastalarda fonksiyonlar etkilenmemiş ise hasta takibe alınır. Avuç içindeki nodüllerin varlığı parmaklarda bükülme yoksa tek başına ameliyat gerekliliği doğurmaz. Bu durumlarda nodüllerin üzerinden steroid enjeksiyonu hastalığın ilerleme hızı azaltabilir. Parmakların 70 derece ve üzerinde büküldüğü durumlarda cerrahi tedavi düşünülür. Cerrahide amaç avuç içi ve parmaklara kadar uzanan sertleşmiş fasyanın, damar sinir yapıları korunarak tamamının çıkartılmasıdır. Bazı olgularda sertleşmiş bantların çıkartılması sonrası deri örtüsünde meydana gelebilecek eksiklikler vücudun başka kısımlarından alınan deri greftleri ile giderilir. Ameliyat sonrası atel uygulanması ve fizik tedavi cerrahi tedavinin başarısı açısından çok önemlidir.
Eklem kapsülü, tendon veya tendon kılıfı üzerinden çıkan içi jel kıvamında bir sıvı ile dolu kistik yapıdaki iyi huylu tümörlerdir. Elde en sık rastlanan iyi huylu tümördür. Genellikle 20-40 yaş arasında ve daha çok kadınlarda görülür. Tek bir kist şeklinde ve çoğunlukla el bileği ve eldeki belli yerlerde çıkmakla beraber, el ve el bileğinin hemen her ekleminde yerleşebilir. Ganglion sıklık sırasına göre el bileğinin sırt tarafında (dorsal ganglion),
el bileğinin iç yüzünde (volar ganglion), avuç içinin parmaklara yakın kısmında (volar retinakuler ganglion)
ve parmakların en uç eklemleri hizasında, ayakta oluşabilir.
Kesin bir sebebi yoktur. Tekrarlayan küçük travmalar sonrası oluşabilir. Hastanın mesleği ile doğrudan bir ilişki yoktur. Aniden ortaya çıkabileceği gibi aylar içinde yavaşça gelişebilir. Hastalar genellikle oluşan şişlik nedeni ile doktora başvururlar. Şişlik dinlenme ile azalıp aktivite ile artabilir. Bazen kistin patlaması sonucu tamamen ortadan kalkabilir. Fazla büyüyen kistler eklem hareketleri sırasında ağrıya neden olabilir. Bu kistler kötü huylu değildir, başka bölgelere yayılmaz.
Muayene sırasında kist bölgesinde çıkan kitlenin tespiti ile tanı konulur. Oval veya daire şeklinde; yumuşak veya çok sert kıvamda olabilirler. Genellikle parmak dibindeki küçük nodüller sert kıvamdadır. Üzerine bası geldiğinde veya yumruk yapma sırasında ağrılı olabilirler. Alttaki eklem mekanik patolojilerini ve kemik lezyonlarını ekarte etmek için radyolojik tetkik yapılması faydalıdır.
Tedavi çoğu hastada gözleme almak yönünde olmalıdır. Bazen kitleler ağrısız olarak seyreder. Bazıları zaman içinde kaybolabilir. Kist ağrılı hale geldiğinde; hareketler ve fonksiyonlarda kısıtlanma meydana geldiğinde; çok aşırı şişlik oluşup estetik olarak kötü görünüm oluştuğunda cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Ameliyat kolun tamamının uyuşturulduğu aksiller blok anestezisi altında turnike kullanılarak kanamasız ortamda yapılır. Kistin nüks ihtimalini en aza indirmek için köken aldığı eklem aralığına kadar ulaşmak ve burada bir pencere oluşturarak çıkarmak gerekir. Bazı olgularda ameliyat sonrasında 10 gün süre ile atel kullanımı gerekebilir. Hastalar normal aktivitelerine kısa sürede geri dönerler.
Latinceden tıp dili ve günlük kullanıma giren Tumor’ un kelime anlamı şişliktir . Elde oluşan anormal şişlik ve kitleler iyi huylu olsun, kötü huylu olsun el tümörü olarak isimlendirilir. El tümörlerinin büyük kısmı iyi huyludur. Elde tümörle ciltte siğil veya ben şeklinde, cilt altında yumuşak doku veya kemikten kaynaklanan kitleler şeklinde olabilir.
Elde görülen en sık kitle ganglion kistlerine ait kitlelerdir (Şekil 1). Bu kistler içinde jelatinöz madde içeren keseciklerdir. Genellikle el bileğinde görülmekle beraber parmaklarda tendon kılıfları ve pulleyler üzerinden kaynaklanabilirler.
İkinci olarak en sık görülen tümör dev hücreli tümördür. Bu kitleler serttir, lobüle olabilir. Herhangi bir yerde oluşabilir ama en sık olarak tendon kılıfının etrafında görülür. İyi huylu ve yavaş gelişimli tümörlerdir. Diğer çok görülen tümör epidermal inklüzyon kistleridir. Kesi ve yaralanmalar sonrası cilt altından kaynaklanan iyi huylu tümörlerdir. Cilt hücreleri normalde koruyucu koyu kıvamlı keratin denen madde salgılarlar. Çevresel etkenler nedeni ile deri değişimi sırasında ölen cilt hücrelerinin yerine yenileri geçer. Cilt hücreleri cilt altında kalır ise (kesiler, cilt hasarlanmaları sonrası) keratin üretmeye ve sanki cilt değişimi oluyormuş gibi çoğalmaya başlar. Ölü cilt hücreleri ve keratin cilt altında kistik bir form oluşturur. Kist keratin üretimi artması, ölü hücrelerin fazlalaşması ile büyür. Buna inkluzyon kisti adı verilir.
gibi iyi huylu tümörler elde sıklıkla karşılaşılır. Artrit ve travmaya bağlı oluşan kemik çıkıntılarına bağlı kitleler görülebilir. Yabancı cisim reaksiyonuna bağlı şişlikler meydana gelebilir.
Hastalar ellerinde bir kitle hissettikleri zaman bunun kötü huylu veya iyi huylu olup olmadığını merak ederler. Kötü huylu kanserler elde nadirdir. Çoğu iyi huylu kitlelerdir. En sık görülen kötü huylu tümörler skuamous hücreli karsinom, basal hücreli karsinom, melanoma gibi cilt kanserleridir. Diğer kötü huylu tümörler kemik ve yumuşak dokuya ait sarkomlardır. Sarkomların hızlı yayılım özelliği vardır. En sık olarak akciğere sıçrar. Başka yerlerden uzak yayılım olarak ele sıçrama görülebilir. Çoğu iyi olduğu düşünülse bile eldeki tüm kitlelerden patolojik inceleme için örnek alınmalıdır.
Eldeki kitleler değerlendirilirken fizik muayene sonrası direkt grafi ve BT (bilgisayarlı tomografi), MRI (magnetik rezonans incelemesi) gibi tetkikler yapılabilir. Genelde yapılan işlem tümör çok büyük boyutlu değil ise total olarak kitlenin çıkarılmasıdır. Genel olarak kitlenin tamamı ile çıkarılması yeterli tedaviyi sağlamaktadır. Eldeki bazı kitlelerin tekrarlayıcı özellikleri mevcuttur. Bu nedenle cerrahi olarak çıkarılan her tümörün kayıtlarının düzenli olarak tutulması ve patolojik incelemeye gönderilmesi ameliyat sonrası dönemdeki takipleri için çok önemlidir.
Sinirler beyinden gelen iletilerin vücudun çeşitli bölgelerine uyarı taşımasını sağlayan ve vücudun çeşitli bölgelerinden gelen uyarıları beyne taşıyan ileti sistemleridir. Sinir milyonlarca lif içerir ve bu lifler sinir içinde guruplar halinde koruyucu kılıf ile sarılan kablolar halinde seyreder. Kablolar halinde iletiyi taşıyan bu sistem etrafı da koruyucu bir yalıtım maddesi ile sarılıdır.
Sinirler beyinden kaslara ileti taşıyan ve hareketlerin kontrolünü sağlayan motor sinirler ve vücudun çeşitli bölgelerinden ağrı, basınç, sıcaklık, gibi duyuları taşıyan duysal sinirler olarak iki çeşittir.
Sinirler gerilme, basınç ve kesilme yoluyla hasarlanabilir. Gerilme ve basınç yaralanmalarında sinir etrafındaki koruyucu tabakanın yapısı bozulmaz ama liflerde olan hasarlanma nedeni ile ileti sistemi bozularak sinir çalışamaz hale gelir. Kesilme durumunda ise hem sinir lifleri hem etrafındaki koruyucu tabaka hasarlanır. Hasarlanma sonrası kaslara beyinden gelen iletiler iletilemez ve fonksiyonlar yapılamaz veya vücudun çeşitli yerlerinden alınan duysal itliler beyne iletilemez.
Sinir lifleri hasarlandığı zaman etrafındaki koruyucu tabaka yapısı devamlılığını korur. Yaralanan sinir uçlarının bir üst ileti istasyonuna kadar olan kısmı ölür ve kendini eritir. Koruyucu tabakanın içi boş tüpler halinde kalmasını sağlar. Bir süre sonra iyileşme süreci başlar. Eğer koruyucu kılıfta hasarlanma yoksa veya kılıf tamiri yapılmış ise liflerin büyümesi boş tüpler içinden devem ederek motor veya duysal sinirlerin ileti uç noktalarına(reseptör) kadar iyileşme sağlanır. Sinir vücudun en yavaş iyileşen dokusudur. Eğer koruyucu kılıf yapısı tamir edilmemiş ise iyileşme sürecine giren ve büyümeye devam eden sinir uçları yollarını bulamaz ve sinir ucunda nöroma adını alan kitleler oluşturur. Bu kitleler üzerine bası oluşturulduğunda ağrılı elektirik iletileri oluşur.
Tedavi de sinir tam kesisi oluşmuş ise sinirin iki ucu tespit edilerek mümkün olduğunca ince dikişler ile etraf koruyucu tabaka tamir edilir. (Şekil 1) Tedavide amaç etraf kılıf dokunun devamlılığının sağlanması ve iyileşme sürecine giren sinir liflerinin son ileti noktalarına kadar yollarını bulmalarını sağlamaktır. Fazla skar dokusu oluşturup sinir iyileşme bölgesinde bası oluşturulmaması için sinir kılıflarının mikrocerrahi yöntem ile mümkün olduğunca ince dikişlerle özenli olarak tamir edilmesi gereklidir. Özellikle el ve parmak seviyelerinde sinirler çok incelir genelde damar yapıları ile yan yana seyreder. Sinir yaralanması saptandığında damarsal yapılarında yaralanması çok sık görülür. Çok ince dikişler kullanıldığı için tamir yapılan kısmın korunması amacı ile 3 haftalık alçı tedavisi uygulanır.
Sinir kılıfları sinir üzerindeki damarsal yapıların yardımı ile orijinal yerine dikilmeye çalışılır ama cerrahi olarak ne kadar orijinal yerine dikilmeye çalışılsa bile içi boş tüpler her zaman eski yerini bulamaz. Milyonlarca fibrilin orijinal yerini bulması mümkün olmaz.
Eğer yara çok kirli ve açık bırakılacak ise sinir dikilmesi ilk operasyon sırasında yapılmayabilir. Eğer sinir defekti(eksikliği) varsa genellikle bacaktan alınan sinir grefti (parçası) araya yerleştirilerek sinirin devamlılığı sağlanır.
Sinir tamiri yapımından sonra sinir liflerinin büyümeye başlaması 3-4 hafta sonra başlar. Hastanın yaşı, yaralanma tipi sigara kullanımı vb. faktörlere bağlı olmakla birlikte genellikle sinir tüpleri içinden fibriller günde ortalama 1 mm ilerler. Bu nedenle duysal iyileşmenin sağlanması yaralanmanın hedefe olan uzaklığına bağlı 1-2 ay ile 6-8 ay gibi süreler alabilir. Bu dönemde hasta parmak uçlarını sıcağa dokunurken, iş yaparken parmak ucunu yaralamamaya dikkat etmelidir. Sinir iyileşmesi beklenirken sinirin uyardığı kasların aktivitesinin kaybolmaması gerekir.
Kubital tünel sendromu, elin üç ana sinirinden biri olan ulnar sinirin bir sıkışma veya basınca maruz kalması sonucunda ağrı, şişlik, uyuşukluk ve güç kaybı gibi problemlere yol açmasıdır. Sinir, dirseğimizdeki iki kemik çıkıntısının arasından geçerek el bileğimizi büktüren (fleksor karpi ulnaris)kasının iki başlangıç noktası arasından seyreder. Bu bölgede sinir çok yüzeyelleştiği için basıya ve travmaya açıktır.
Dirseğimizi büktüğümüzde ulnar sinir gerilir ve medial epikondil dediğimiz kemik çıkıntısına doğru itilerek sıkışır. Bu pozisyonda uzun süre geçirildiğinde, örneğin eli başının altında(dirseği kıvrık)uyuyanlarda, çalışırken dirseğini sürekli dayamak zorunda olanlarda kubital tünel sendromu oluşması daha kolaydır. Sinirin etrafını saran bağ dokusu kılıfı sürekli meydana gelen travmaya reaksiyon göstererek kalınlaşır. Kalınlaşan bağ dokusu arasındaki sinir liflerinin ileti kalitesi bozuldukça sendromun belirtileri ortaya çıkar.
Kubital tünel sendromunun belirtilerini ağrı, güçsüzlük, özellikle 4. ve 5.parmaklarda uyuşukluk, sinire dirsek seviyesinde meydana gelen küçük çarpmalar sonrasında dahi elde elektrik çarpması hissi oluşturur(şekil 2.). İleri dönemlerde parmakları birbirine yaklaştırmada güçlük çekildiği, eli düz tutmaya çalışırken 4. ve 5. parmakların geri doğru kıvrıldığı görülür.
Tanı, fizik muayenede yukarıdaki bulguların saptanması ve nöroloji uzmanlarınca yapılan EMG (Elektromyografi)ve sinir ileti testi ile konur.
Erken olgularda öncelikle hastaya sinirin gerildiği ve bu belirtileri ortaya çıkardığı pozisyonlar tarif edilerek sinirin en az travmatize olması sağlanmaya çalışılır. Bazı durumlarda, dirseği daha düz tutan splintler semptomları hafifletmeye yardımcı olur. Uzun süreli ve ileri hastalarda ameliyat gereklidir. Ameliyatta genellikle sadece kol uyuşturulur (aksiller blok anestezisi). Ulnar sinir, dirsekteki iki çıkıntılı kemik arasından çıkarılarak dirseğin ön tarafına taşınır(şekil 3.). Uyuşukluk ve elektriklenme hislerinin geçmesi birkaç hafta-ay alabilir. Bazı hastalarda ameliyat sonrasında fizyoterapiye de ihtiyaç duyulur.
Median sinir, el bileğinin iç kısmında karpal tünel adlı boşlukta 9 tendon ile birlikte seyreder. Sinirin bu bölgede sıkışması veya basıya uğraması ile meydana gelen rahatsızlıklara karpal tünel sendromu adı verilir.
Çoğunlukla kesin sebebi bulunamaz. Karpal tünelin herhangi bir sebep ile daralması sinir üzerinde bir basınca ve bu da semptomların(belirtilerin) ortaya çıkmasına neden olur. Tünelin çatısını oluşturan transvers karpal ligamanın kalınlaşması, tünel içindeki tendon kılıflarının şişmesi, tünel içinde daralmaya neden olan kitleler, hamilelik ve bazı hormonal değişiklikler bu sendroma en sık yol açan sebeplerdir.
Karpal tünel sendromu, çoğunlukla ağrı, el işleri yaparken çabuk yorulma, başparmak, işaret parmağı, orta parmak ve yüzük parmağında uyuşma ve hissizliğe yol açar. Başparmağın tabanındaki kas tepeciğinde erime görülebilir. Belirtilerin özellikle akşamları olması veya artması tipiktir. İleri olgularda tüm güne yayılmaya başlar.
Tanı çoğunlukla nöroloji uzmanlarınca yapılan EMG (Elektromyografi) testi ile konur. Şüphelenilen durumlarda eski kemik kırıklarını veya muhtemel kitleleri ortaya çıkarmak için ilave radyolojik tetkikler gerekebilir.
Bazı olgularda, el bileği splintleri semptomları hafifletebilir veya ortadan kaldırabilir. Steroid enjeksiyonları da sinir etrafındaki şişlikleri azaltarak semptomların gerilemesine yardımcı olabilir.
Birkaç ay süresince geçmeyen, konservatif önlemlere rağmen devam eden karpal tünel sendromlarında ameliyat gerekir. Avuç içi – el bileği arasında yapılan bir kesi ile karpal tünele ulaşılır ve tünelin çatısını oluşturan transvers karpal ligaman serbestleştirilir. İlerlemiş olgularda median sinirin kalınlaşmış sinir kılıfına da mikroskop altında nöroliz (sinir serbestleştirilmesi) yapmak gerekir. Böylelikle sinir etrafındaki basınç ortadan kaldırılmış olur. Seçilmiş olgularda endoskopik karpal tünel cerrahisi(kapalı yöntem) de uygulanabilir. Ancak bazı çok ağır ve geç kalmış olgularda ameliyattan sonra semptomların tamamı ortadan kalkmayabilir.
Başparmağın kök ekleminin elin fonksiyonu üzerinde çok büyük etkisi vardır. Başparmağın diğer parmaklar ile karşılıklı fonksiyon yapabilmesi için çeşitli yönlerde hareketli olması gereklidir. Bu, eklemin çok yönlü harekete izin vermesi ile sağlanır. Bu hareket açıklığındaki genişlik nedeni ile bu eklemde kireçlenme olasılığı yüksektir. Aynı zamanda başparmağı normal yerinde tutan bağlarda yaş ve kalıtsal özelliklere bağlı gevşeme olması başparmağın dışa doğru bir miktar çıkmasına neden olur. Bu da eyer şeklindeki bu eklemin ahenginin bozulmasını sağlar. Bu eklemdeki şekil ve pozisyon bozukluğu da iki kıkırdak yüzey arasında sürtünme artışına neden olarak kireçlenme oluşumuna katkı sağlar.
50 yaş sonrası kadınların en önemli şikâyetlerinden birisi başparmağın tabanında ağrı başlamasıdır. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülmesine rağmen erkeklerde de hastalığa rastlanabilir. Kalıtsal özelliği olabilir. Ailesinde bu tip şikâyetleri olan hastalarda bir miktar daha fazla görülüyor. Başparmağın aşırı kullanıldığı özellikle 1. ve 2. Parmak arasına bir cismi sıkıştırma yoluyla iş yapan hastalarda bu kireçlenmenin oluşması çok daha sıktır. Kalça ve dizlerinde kireçlenme olan hastalarda başparmakta da kireçlenme olma olasılığı yüksektir. Ağrının başlamasından bir süre sonra veya ağrının başlaması ile aynı dönemlerde başparmak kökünde dışarıya kayma ve şekil bozukluğu başlar. Sonrasında başparmak hareketlerinde bozukluk ve özellikle büyük cisimleri tutup kavramakta zorluk şikâyetleri başlar. Hastalığın son döneminde başparmak hareketleri son derece ağrılı hale gelir. Kapı, kilit açma, yazı yazma, kavanoz açma gibi kullanımlarda zorluklar oluşabilir. İlk dönemlerde sadece kullanma ile ağrı oluşmakla beraber sonraki dönemlerde dinlenme anında ve özellikle geceleri de ağrı olabilir. Hastalar çoğu zaman kavrama ve çimdikleme yapamadıklarından yakınırlar. Başparmak tabanında eklem ve çevresindeki şişmeye bağlı şekil bozukluğu daha da artar veya basmakla hassasiyet saptanabilir. Başparmak hareketleri giderek azalır ve hareket kaybı gelişir. Eklemde tıkırtı hissi olabilir. Normal film çekildiğinde eklemdeki bu şekil bozukluğu ve kireçlenme görülebilir.
Hastalığın başlangıç dönemlerinde ağrı kontrolü, buz tatbiki, ilaçlar, ateller ve eklem içi kortikosteroid enjeksiyonu ile sağlanabilir. Son zamanlarda ilaç olarak önerilebilen glikozamin de kullanılabilir. Ağrıların bu yöntemler ile kontrol altına alınamadığı durumlarda cerrahi tedavi düşünülür.
Eklem hareket genişliği azalmış, gece ağrıları artmış ve cerrahi dışı tedavinin yararlı olmadığı hasta grubunda eskiden seçilen cerrahi yöntem açık cerrahi ile eklem içi kıkırdakların temizlenmesi, başparmak kök eklemine ait kemiğin çıkarılarak boşluğun değişik tendon materyalleri ile doldurulması yapılmakta idi. Bu cerrahi türünden sonra açık cerrahi müdahaleye bağlı iyileşme döneminde uzunluk, yara sorunları, başparmak hareketlerinde güçsüzlük, harekete başlama ve eli kullanma süresinde uzunluk gibi dezavantajları mevcuttu.
Son yıllarda teknolojinin gelişmesi ile 1,9 ve 2,4 mm kalınlığında optik kameralar geliştirilerek bu küçük eklemlerin kameralı yöntem ile görüntülenebilir hale gelmesi sağlanmıştır. Bu eklemin sorunlarını kamera ile görüntülenmesi sonrası mevcut şişliğe neden olan yumuşak doku reaksiyonel fazlalıklarının, kireçli eklem yüzlerinin temizlenmesi ve bir miktar eklem yüzünün alınması mümkün olmaktadır. Bu arada bir miktar dışarı doğru çıkmış başparmak kemiğinin yerine oturtulması ve eklemin bir miktar aralığının açılması için yine anında röntgen çeken makinelerin yardımı ile kapalı olarak yapılan askı yöntemi sayesinde mümkün olmaktadır.
Bu yöntem ile yara iyileşme sorunları azalmıştır. Ameliyat sadece kolun uyuşturulması ile hasta uyutulmadan yapılmaktadır. Ameliyat sonrası ağrılar 6-8 saat uyuşukluğun devam etmesi nedeni ile olmamakta, en ağrılı dönem ağrısız geçirilmektedir. Ameliyat sonrası alçı yapılmadığı için erken kullanım sağlanmakta ve fizik tedavi programına hastanın hemen alınması mümkün olmaktadır. El bölgesinden daha önceki yöntemlerde alınan tendonların alınmasına ihtiyaç olmadığı için daha az sorun olmaktadır. Erken kullanım ve daha az miktarda kemik çıkarma işlemi olduğu için güç kaybı oluşumu azalır.
Sonuç olarak kameralı sistem ve askı yöntemi il başparmak kökü kireçlenme tedavisi hasta konforunu artırmakta erken kullanıma olanak sağlamaktadır.
Tırnak batması tırnağın normal çıkış yönünden saparak etrafındaki deri dokusu içine gömülmesi sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Şiddetli ağrı ve ileri dönemlerde ortaya çıkan enfeksiyon hastanın günlük yaşantısını ve hatta psikolojisini etkileyebilir.
Uygun olmayan özellikle dar ayakkabıların giyilmesi, yanlış tırnak kesimi tırnak batmasının en sık nedeni olarak karşımıza çıkarken genetik bazı faktörlerde etken olabilir.
Tedavi genel olarak bilinenin aksine tırnağın çekilmesi değildir. Çünkü sorun tırnağın kendisinde değil, tırnağı oluşturan ve tırnağın altında bulunan tırnak yatağı dokusundadır. Bu nedenle cerrahi olarak tırnak yatağındaki sorunun düzeltilmesi gerekir.
Tıp dilinde stenozan tenosinovit olarak da bilinen tetik parmak (trigger finger, trigger thumb) elde parmakların bükülmesini sağlayan tendonların ve onların belli noktalarda altından geçtikleri köprülerin (pulley) rahatsızlığıdır.
Tıp dilinde stenozan tenosinovit olarak da bilinen tetik parmak (trigger finger, trigger thumb) elde parmakların bükülmesini sağlayan tendonların ve onların belli noktalarda altından geçtikleri köprülerin (pulley) rahatsızlığıdır. Tendonlar önkol kaslarından başlayıp parmaklara kadar devam eden uzun bir ip şeklindedir. Pulleyler ise tendonların belli noktalarda altlarından geçtikleri ve tendonun hareket düzenini sağlayan yapılardır. Bu pulleyler tendonu kemiğe yaklaştırır. Tendonların etrafında tüneller içinde rahat kaymasını sağlayan ince bir yapı vardır (tenosinovyum)
Parmağın tabanında mevcut olan pulleyin kalınlaşması, bazen de tendon kılıfında meydana gelen şişliklerden dolayı parmağın hareketleri sırasında takılma ve ağrı olmasına tetik parmak denir. Bu problem başladıktan sonra parmağın kullanılması genellikle buradaki yapıların daha fazla şişmesine yol açarak tablonun ağırlaşmasına neden olur. Bazen tam takılma ve parmak kilitlenmeleri oluşabilir.
Genellikle oluş nedeni saptanamaz. Romatoid artrit, gut, diabet gibi sistemik hastalıklarda daha sık görülür. Nadiren avuç içi ve parmak tabanına olan travmalar etken olabilirler. Tetik parmak parmakların avuç içi bağlanma yerinde rahatsızlık hissi ile başlar. Bu bölgeye bası ile hassasiyet bulunur. Bu bölgede bazen nodül(sert şişlikler) hissedilebilir. İleri dönemlerde parmak takılmaya ve kilitlenmeye başlar.
Tedavinin amacı parmağın takılmasını engelleyerek, hareketi esnasındaki rahatsızlık hissini ortadan kaldırmaktır. Fleksor tendon ve tendon kılıfına ait şişliğin azaltılması hareketi esnasında daha rahat kaymasını sağlar. Bu amaçla aktivite azaltılması, oral antiinflamatuvar ilaçlar ve atel kullanımı belirtileri yeni başlayan hastalarda tercih edilir. Bölgeye steroid enjeksiyonu semptomların azalmasına yardımcı olabilir. Fakat steroid’in tendon yapılarına uzun vadede verdiği zararlardan dolayı çok kullanmıyoruz. Uzun süren ve medikal tedavi ile yanıt alınamayan olgularda sıkışmaya neden olan pulleyin cerrahi olarak gevşetilmesi seçilmesi gereken tedavi seçeneğidir. Ameliyat avuç içinde küçük bir kesi ile lokal anestezi altında gerçekleştirilir. Ameliyat sırasında tendon kılıfı etrafında yakın seyreden damar sinir yapılarının korumaya alınması önemlidir. Ameliyat sonrası dönemde belirtiler genellikle tamamen geriler ve iyi yapılan cerrahi sonrası tekrarlama oluşmaz. Bazı hastalarda aşırı iyileşme dokusu nedeni ile yara bölgesi sertlikler oluşabilir. Bu genelde evde yapılan masajlar ile zaman içinde geriler.