Skip to main content

Boksör Kırığı Nedir ? ( 5.metakarp distal uç kırığı)

Boksör kırığı, elin beşinci parmağına ait metakarp kemiğinin (tarak kemiği) uç kısmında meydana gelen bir kırık türüdür. Bu kırık, parmağın eklem yaptığı bölgeye yakın bir yerde oluşur. Genellikle, sert bir cisme, duvara ya da masaya kontrolsüz bir şekilde yumruk atma sonucunda ortaya çıkar. Kısacası, boks sporunda ve benzeri aktivitelerde sıkça görülen bu tür kırıklar, elin beşinci parmağındaki metakarp kemiğinin uç kısmında yer alan eklem bölgesine yakın bir kırık olarak tanımlanır. Bu tip yaralanma, genellikle büyük bir kuvvetin ani ve doğrudan bir darbe sonucu kemiğin kırılmasına neden olur.

Boksör kırığı belirtileri nedir ?

Darbe sonrası, elin üst kısmında genellikle belirgin bir şişlik ve yoğun bir ağrı ile karşılaşılır. Bu belirtilerin yanı sıra, beşinci parmakta bükülme hareketinin zorlaşması da sıkça gözlemlenen bulgular arasındadır. Parmak, hareket sırasında ağrı yapabilir ve eklem hareketliliğinde kısıtlanmalar yaşanabilir.

Eğer darbe sonrasında açık bir yara oluşmuşsa, bu durum daha ciddi komplikasyonların ortaya çıkma riskini artırır. Açık yaralar, tendonlar veya sinirler gibi derin dokuların da hasar görme ihtimalini beraberinde getirir. Bu tür yaralanmalar, sadece kemikteki kırıkla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda çevre dokuların da etkilenmesine neden olabilir. Tendon veya sinir hasarları, parmak hareketliliğinde kalıcı bozulmalara yol açabilir ve iyileşme sürecini daha karmaşık hale getirebilir. Bu nedenle, açık yaraların uygun şekilde tedavi edilmesi ve gerekirse cerrahi müdahale yapılması önemlidir.

Kısacası, boksör kırığı sonrası oluşan şişlik, ağrı ve parmak hareketlerindeki zorluklar, genellikle kemik kırığının belirtileridir. Ancak, açık yaralar ve derin doku hasarları, tedavi sürecinde dikkate alınması gereken ek faktörlerdir ve bu durumlar profesyonel tıbbi müdahale gerektirir

Boksör kırığında ne yapılmalıdır?

Boksör kırığı belirtileri görüldüğünde, şişlik ve ağrıyı kontrol altına almak için buz uygulaması ve kolun yukarıda tutulması gibi ilk yardım önlemleri uygulanmalıdır. Buz, bölgedeki kan damarlarını daraltarak şişliği ve ağrıyı hafifletir. Buzu doğrudan cilt üzerine uygulamak yerine bir bez veya havluya sarılmış buz paketlerini kullanarak uygulama yapılabilir.. Buz uygulamasını 15-20 dakika süreyle yapabilir ve bunu saat başı tekrar edebilirsiniz.En kısa sürede tıbbi yardım alınmalı ve radyolojik tetkiklerle kesin tanı konulmalıdır.

Boksör kırığı tedavisi nasıl yapılır?

Tedavide ilk seçenek alçılamadır. Kırığı uygun şekilde düzeltip pozisyonladıktan sonra kırık hattını içine alarak sabitleyecek şekilde açı verilerek boksör kırığı ateli yapılır. Alçılama sonrası kırığın pozisyonu her hafta röntgen ile kontrol edilir. Toplamda 6 hafta süreyle alçı devam ettirilir. Alçı çıkarıldıktan sonra parmakların hareketini tekrar kazanması için fizyoterapi başlanmalıdır.

Eğer kırık çok parçalı ise, kapalı yöntemlerle düzeltmek mümkün değilse ya da düzeltildikten sonra yapılan kontrollerde tekrar bozulduğu gözlenirse cerrahi tedavi düşünülmelidir. Ameliyatla kırık hattı düzeltildikten sonra teller yardımı ile sabitlenir.

Ameliyat genel anestezi gerekmeden sadece o bölgenin duyusunu alan ulnar sinirin uyuşturulduğu ‘ulnar blok ile yapılabilir. bu sayede ameliyat sonrası anesteziye başlı oluşabilecek komplikasyonlar minimize edilir.

Boksör kırığında ameliyat gerekir mi?

Özellikle çok parçalı kırıklar söz konusu olduğunda, bu tür kırıklarda birden fazla kırık parçası bulunur ve bu parçaların doğru bir şekilde hizalanması zordur. Bu tür kompleks durumlarda, ameliyatsız tedavi yöntemleri yeterli iyileşme sağlayamayabilir. Kırık parçalarının yerinden oynanması ve iyileşme sürecinde uyumsuzluk, iyileşme sürecini uzatabilir ve fonksiyon kaybına neden olabilir.

Ayrıca, kırığa bağlı olarak parmaklarda rotasyon deformiteleri gelişebilir. Örneğin, beşinci parmak (küçük parmak) fazla içeriye veya dışarıya doğru kapanabilir. Bu tür deformiteler, sadece estetik açıdan değil, aynı zamanda fonksiyonel açıdan da sorunlar yaratır. Parmakların doğru hizalanmaması, ellerin işlevini kısıtlayabilir ve günlük yaşam aktivitelerini zorlaştırabilir. Eğer kırığın düzeltilmesi ve hizalanması yeterli düzeyde sağlanamazsa, bu durumun düzeltilmesi için cerrahi müdahale gerekebilir.

Boksör kırığı sonrası elim eski haline döner mi?

Doğru tedavi edilen olgularda elin fonksiyonlarını tamamen kazanmak mümkündür. Cerrahi yöntemlerle tel takılarak tedavi edilen olgularda kırık kaynadıktan sonra kemiiğin şekli tamamen eskisi gibi olmaktayken alçı ile takip edilen olgularda tam iyileşme sonrasında bile 5. metakarp kemiği çıkıntısında görüntü olarak eksiklik oluşabilir. Bu durum kozmetik bir sorun olarak değerlendirilmeli , elin fonksiyonlarının azalmadığı durumlarda fazla önemsenmemelidir.

Çekiç parmak nedir? ( Mallet Finger )

Çekiç parmak deformitesi parmağın aldığı darbe sonucunda, parmak ucunu yukarı kaldırmaya yarayan tendonların hasarlanması ile oluşan şekil bozukluğuna verilen isimdir. Parmağı yukarı kaldırmaya yarayan(düzleştiren) tendon (ekstansor tendon) parmağın en uç boğumundaki kemiğe (distal falanks) yapıştığı bölgede yaralanmıştır. Bu yaralanma sonrası parmak ucu aşağı bükük şekilde kalır ve oluşan deformite çekiç şekline benzetildiğinden çekiç parmak olarak adlandırılır. Çoğu zaman parmak üzerinde hiçbir kesinin olmadığı kapalı yaralanmalar sonrasında görülür.

Hastaya parmağı düzleştirmeye çalışması söylendiğinde bunu yapamaz, ancak diğer eli veya muayene eden doktor tarafından parmak düz pozisyona getirilebilir.

Başlangıç döneminde bazı hastalar parmağını tam düzeltebilse de zaman içinde bu esneklik tamamen kaybolur ve parmaın diğer eklemlerini de etkileyecek biçimde şekil bozukluğuna yol açabilir. Doğru tedavi edilmeyen olgularda parmak ucunda sertlik, parmak fonksiyonlarında bozulma be şiddetli ağrı ortaya çıkabilir

Mallet finger ağrı yapar mı?

Mallet finger, parmak uçlarındaki bir tendonun kopması sonucu meydana gelen bir yaralanmadır. Bu tür bir yaralanmada, genellikle parmağın uç kısmındaki eklemde ciddi bir ağrı, şişlik ve hassasiyet gözlemlenebilir. Yaralanmanın şiddetine ve tendon kopmasının derecesine bağlı olarak, ağrı ve şişlik ilk günlerde oldukça belirgin olabilir.

Yaralanma anında ve ilk günlerde parmak ucunda şiddetli ağrı oluşması yaygındır. Bu ağrı, yaralanmanın neden olduğu iltihaplanma ve ödem nedeniyle daha da artabilir. Parmak uçındaki şişlik, parmağın doğal hareket açıklığını kısıtlar ve parmak ucunda rahatsızlık hissine neden olur. Bu durum, parmağın uç kısmında yoğun bir ağrı ve hassasiyetle birlikte, günlük yaşam aktivitelerini zorlaştırabilir.

Şiddetli ağrı ve şişlik, parmak uç kısmındaki tendonun kopması sonucu meydana gelen hasarın doğal bir belirtisidir. Tendon kopması, parmağın doğal hareket yeteneğini etkileyebilir ve bu durumun ağrı ile birlikte olması oldukça yaygındır. Ayrıca, ağrı genellikle yaralanma bölgesine doğrudan dokunma veya baskı uygulandığında daha da şiddetlenir..

Çekiç Parmak Tedavisi nasıl yapılır?

Darbeden sonra erken dönemde buz uygulaması ve nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar parmak ucunda oluşacak ağrı ve şişliğin önlenmesi için faydalı olacaktır. Hastanın parmağına gelen darbenin şiddetine bağlı olarak bazı durumlarda tendon kopmasına kemik parçanın kırılması da eşlik edebilir. Kemik kırığı oluşmayan olgularda dışardan temin edilecek bir çekiç parmak ateli 8 hafta süreyle doğru şekilde uygulanması durumunda ameliyatsız tedavi mümkün olabilir. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da bu 8 haftalık süre boyunca parmağın pozisyonun korunması , günlük aktivitelerle oluşabilecek bozulmanın anında düzeltilmesi gerektiğidir.

Mallet finger ateli ne işe yarar?

Uygulanan mallet finger ateli parmağı sürekli olarak ekstansiyon (düz) pozisyonda tutarak kopan tendon uçlarının birbirine yakın durmasını ve zaman içinde iyileşmesini sağlar. Atelin içinde sabitlenen parmak hareket etme şansı olmayacağı için iyileşme dokusu oluşması için fırsat bulur.

Çekiç parmak nedeni ile atelle tedavi yapılan hastanın görüşleri

Mallet finger ateli kaç gün kalmalı?

Atel ile tedavi planlanıyorsa toplam 8 hafta günde 24 saat boyunca atel takılmalı , bu süre sonunda ilave 6 hafta boyunca da atel gündüzleri çıkarılıp geceleri uyurken tekrar takılmalıdır.

Kemik kırığı izlenmeyen hastalarda ortopedi malzemeleri satan yerlerden temin edilebilecek çekiç parmak ateli 2 ay süre ile parmaktan hiç çıkarmadan uygulanır.

çekiç parmak tedavi seçenekleri

Mallet finger ameliyatı nedir?

Bazı durumlarda parmak ucundaki tendon yaralanmasına ilave olarak kemik parça kopması eşlik edebilir. Bu nedenle mallet finger olduğu düşünülen her hastada ilgili parmağa ait röntgen görüntüleri mutlaka incelenmeledir.

Röntgen görüntüsünde kemik parça kopması da saptanması durumunda ameliyatla tedavi ilk seçenek olmalıdır.

Ameliyatı sırasında genellikle lokal anestezi kullanılır, bu da sadece parmağın uyuşturulması ve çevresindeki dokuların his kaybı yaşamasını sağlar.

Kemik parçalarının uygun şekilde hizalanmasını sağlamak amacıyla genellikle iki adet tel kullanılır. Bu teller, kemik parçalarını stabil bir pozisyonda tutarak iyileşmesini sağlar.

Mallet finger ameliyatı ne kadar sürer?

Ameliyat genellikle lokal anestezi ile yapılır ve hastadan hastaya değişmekle birlikte 20 ile 30 dakika arasında sürer.

Ameliyat sonrası ne yapmak gerekir?

Ameliyatta Parmağın en uç iki boğumunu düz tutacak bir tel konulduğu için 2 ay süreyle hastanın parmağını bükmemesi önemlidir. 2 ay sonunda kemik ve tendon iyileşmesi tamamlandığında teller çekilir ve parmak hareketleri için rehabilitasyona başlanır

Omuz Artroskopisi

Omuz artroskopisi nedir?

Omuz artroskopisi, küçük kesiler aracılığıyla omuz eklemini doğrudan görüntülemek ve burada tespit edilen yaralanmalara müdahale etmek amacıyla kullanılan bir cerrahi prosedürdür. Bu minimal invaziv teknik, bir artroskop adı verilen küçük bir kamera ve çeşitli cerrahi aletler kullanılarak gerçekleştirilir. Artroskop, eklem içini yüksek çözünürlüklü görüntülerle incelemeyi sağlar ve böylece cerrahın eklemdeki problemleri daha iyi görmesine ve müdahale etmesine olanak tanır.

Omuz artroskopisi, birçok omuz rahatsızlığının teşhis ve tedavisinde önemli bir rol oynar. Bu rahatsızlıklar arasında rotator manşet yırtıkları, labral yırtıklar, omuz sıkışma sendromu, bağ yaralanmaları ve omuz çıkıkları ile omuz instabilitesi gibi sorunlar yer alır.

Omuz artroskopisi hangi hastalıklarda yapılır ?

Rotator Manşet Yırtıkları

Rotator manşet, omuz eklemini stabil tutmaya yardımcı olan dört temel tendon grubundan oluşur. Bu tendonlarda meydana gelen yırtıklar, genellikle aşırı kullanım, yaşlanma veya travma sonucu gelişir. Artroskopik yöntemle, bu yırtıkların kapsamı belirlenebilir ve tendonları onarmak için gerekli cerrahi müdahaleler yapılabilir.

Labral Yırtıklar

Labrum, omuz ekleminde kıkırdak dokudan oluşan bir yapı olup eklemin derinliğini artırarak stabilite sağlar. Labral yırtıklar, genellikle travma veya tekrarlayan hareketler sonucunda oluşur. Artroskopik cerrahi ile labrumdaki yırtıklar temizlenebilir veya onarılabilir, böylece omuzun stabilitesi sağlanabilir.

Omuz Sıkışma Sendromu

Omuz sıkışma sendromu, omuz eklemindeki yapılar arasında sıkışma nedeniyle oluşan ağrı ve hareket kısıtlılığı ile karakterizedir. Artroskopi, sıkışmaya neden olan dokuları, kemik çıkıntıları veya iltihaplı yapıların detaylı bir şekilde incelenmesini sağlar ve gerekirse bu yapılar cerrahi olarak düzeltilir.

Bağ Yaralanmaları

Omuz ekleminde bağ yaralanmaları, eklem stabilitesinin kaybına neden olabilir. Artroskopik cerrahi, bağların durumunu değerlendirmeye ve gerekirse bağları onarmaya yönelik çeşitli teknikler sunar.

Omuz Çıkıkları ve Instabilitesi

Omuz çıkıkları, eklem kapsülünün veya bağların yırtılması sonucu omuz ekleminin normal konumundan çıkmasıdır. Omuz instabilitesi ise omuz ekleminin normalden fazla hareket etmesi durumudur. Artroskopi, bu tür durumlarda eklem kapsülünü ve bağları onarmak için kullanılır, böylece omuzun normal hareket aralığını ve stabilitesini geri kazandırabilir.

Omuz artroskopisi nasıl yapılır?

Omuz artroskopisi prosedürü sırasında, eklemin doğrudan görüntülenebilmesi ve gerekli müdahaleleri yapılabilmesi için birkaç küçük kesik açılır. Bu kesikler genellikle 1 cm’den kısa olup, artroskopik kamera ve diğer cerrahi aletlerin eklem içine yerleştirilmesi için kullanılır. Artroskopik kamera, bir tür ince boru şeklinde olup, ışık ve yüksek çözünürlüklü bir lens içerir. Kamera, eklemin içini aydınlatır ve gerçek zamanlı olarak monitörde net bir şekilde görüntüler sağlar. Bu görüntüler, cerrahın omuz eklemindeki yapıları detaylı bir şekilde incelemesine olanak tanır.

Hasarlı dokuları veya anormal yapıları belirlendikten sonra gerekli durumlarda, eklem içindeki hasarlı dokuları onarmak, temizlemek veya çıkarmak için çeşitli ince cerrahi aletler kullanılır.

Örneğin, rotator manşet yırtıkları veya labral yırtıklar söz konusu olduğunda, cerrah bu aletleri kullanarak yırtıkları onarabilir veya tahrip olmuş dokuları temizleyebilir. Omuz sıkışma sendromu gibi durumlarda ise, sıkışmaya neden olan kemik çıkıntıları veya iltihaplı dokular cerrahi aletler ile çıkartılabilir. Ayrıca, bağ yaralanmaları veya instabilite durumlarında, bağları onarmak veya eklem kapsülünü güçlendirmek için özel teknikler uygulanabilir.

Prosedürün sonunda, kesiklerin üzerini genellikle dikiş veya özel yapışkan bandajlarla kaplanır. Artroskopik cerrahinin avantajlarından biri, minimal invaziv doğası nedeniyle daha az dikiş ve daha az yara izi gerektirmesidir. Bu, iyileşme sürecinin genellikle daha hızlı ve daha az ağrılı olmasını sağlar.

Omuz artroskopisi ağrılı bir işlem midir?

Omuz artroskopisi anestezi altında yapılır, bu nedenle işlem sırasında herhangi bir ağrı hissetmezsiniz. Ancak ameliyatı takip eden günlerde hafif rahatsızlık ve ağrı hissedebilirsiniz. Ameliyat sonrası dönemde ağrıyı kontrol atına almak için ağrı kesici ilaçlar reçete edilir.

Ameliyattan sonra kolumu ne zaman hareket ettiririm ?

Omuz artroskopisi sonrası hareketlerin ne zaman başlanacağı, yapılan cerrahinin türüne, hastanın genel sağlık durumuna ve iyileşme sürecine bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Genel olarak, iyileşme süreci ve hareketlerin başlama zamanı şu faktörlere bağlıdır:

1. İlk İyileşme Dönemi

Ameliyat sonrası ilk 1-2 hafta içinde, omuz eklemine yönelik hareketler genellikle sınırlıdır. Bu dönemde, bir atel veya sling kullanılması gerekebilir. Bu, eklemin dinlenmesini sağlar ve iyileşme sürecini destekler. Ağrı ve şişlik kontrol altına alınırken, genellikle sadece hafif hareketler ve parmak egzersizlerine izin verilir.

2. Fiziksel Terapi ve Egzersizler

Genellikle ameliyattan sonraki 2-4 hafta içinde, fiziksel terapiye başlanabilir. Bu dönemde omuz ekleminin hareket aralığını ve gücünü geri kazandırmak amacıyla çeşitli egzersizler önerilir Bu egzersizler, genellikle eklemi nazikçe hareket ettirerek kasların ve tendonların yeniden uyum sağlamasını sağlar. Egzersizler, omuz kaslarının güçlenmesine ve eklem hareketliliğinin artmasına yardımcı olur.

3. Hareket Aralığını Genişletme

Ameliyattan genellikle 4-6 hafta sonra, eklem hareket aralığını genişletmeye yönelik egzersizlere başlanabilir. Bu dönemde egzersizler ,hastanın kinik duruuna göre daha aktif egzersizler yapılabilir. Hastanın iyileşme hızına ve ek

4. İyileşme ve Tam Fonksiyon

Ameliyat sonrası 3 ay içinde, birçok hasta omuz ekleminde büyük ölçüde iyileşme ve fonksiyon kazancı sağlar. Ancak, tam iyileşme ve tüm hareket fonksiyonlarının geri kazanılması genellikle3-6 ay sürebilir. Bu süreçte, hastaların düzenli olarak fizik tedavi ve egzersiz yapmaları, omuz kaslarını güçlendirmeye ve eklem hareketliliğini artırmaya devam etmeleri önemlidir.

Glomus Tümörü Tanı ve Tedavisi

Glomus tümörü, nadir görülen ve genellikle iyi huylu olan bir tümör türüdür. Bu tümörler, özellikle tırnak yatağının altında veya parmak uçlarında meydana gelir ve glomus cisimciklerinden köken alır. Glomus cisimcikleri, kan akışını düzenlemeye yardımcı olan küçük damar yapılarıdır. Glomus tümörleri, bu yapının anormal şekilde büyümesi sonucu ortaya çıkar. Genellikle küçük, yuvarlak ve saydam nodüller olarak gözlemlenebilirler. Ancak, tümörler çoğu zaman hastalar tarafından geç fark edilir çünkü belirtiler genellikle yavaşça gelişir.

Glomus tümörlerinin belirtileri, tırnak yatağında veya parmak uçlarında ağrı, hassasiyet ve çeşitli değişiklikleri içerebilir. Bu belirtiler genellikle uzun süre boyunca fark edilmeyebilir.

  • Ağrı: Glomus tümörlerinin en belirgin belirtisi, tırnak altında veya parmak ucunda meydana gelen keskin ve tekrarlayan ağrıdır. Bu ağrı, genellikle dokunma sırasında veya soğuk havada şiddetlenir ve elektrik çarpması hissi verebilir. Ağrı, tırnağın üzerine basıldığında daha da artabilir.
  • Tırnakta Şekil Bozukluğu: Tırnakta deformasyonlar ve şekil bozuklukları gözlemlenebilir. Bu, tümörün tırnak yatağında neden olduğu baskı ve değişikliklerle ilgilidir.
  • Mavi-Mor Nodül: Bazı hastalarda, tırnak altında mavi-mor renkte bir nodül görülebilir. Bu nodül, glomus tümörlerinin karakteristik bir işareti olabilir.

Glomus tümörü tanısını kim koyar?

Glomus tümörlerinin tanısı, genellikle fiziksel muayene ve çeşitli görüntüleme yöntemleri ile konulur.

  • Fiziksel Muayene: . Tırnak üzerine bası uygulandığında ağrının artıp artmadığı gözlemlenir. Ayrıca, parmak altına ışık tutarak kitlenin görünürlüğü değerlendirilir. Bu basit yöntemler, tümörün varlığı hakkında ilk ipuçları elde edilebilir.
  • Görüntüleme Testleri: Glomus tümörlerinin tanısında genellikle daha ayrıntılı görüntüleme yöntemleri kullanılır.
    • Direkt Grafi: Tümör bazen kemiği eriterek kemikte boşluklar oluşturabilir. Bu, direkt grafilerde gözlemlenebilir. Bu yöntem genellikle tümörün kemiğe etkilerini değerlendirmek için kullanılır.
    • Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI): MRI tetkikleri, tümörün yerini ve boyutunu belirlemek için kullanılabilir. Ancak, MRI tetkiklerinin dikkatli ve parmağa yönelik yapılması gereklidir. Yetersiz yapılan MRI tetkikleri, kitlenin doğru şekilde tespit edilmesini zorlaştırabilir. İnce kesitlerle yapılan MRI, tümörün tam olarak değerlendirilmesine yardımcı olabilir.

Glomus tümörü ameliyat gerektirir mi?

Glomus tümörlerinin tedavisi genellikle cerrahi müdahale ile gerçekleştirilir. Tedavi yöntemi, tümörün tırnak yatağındaki yerleşimine bağlı olarak değişir.

  • Tırnağın Kenarında Yerleşen Glomus Tümörleri: Bu tür tümörlerde, genellikle tırnağın çekilmesine gerek kalmadan cerrahi müdahale yapılabilir. Tümör, tırnağın kenarından erişilerek çıkarılır. Bu yöntem, genellikle tümörün başarıyla temizlenmesini sağlar.
  • Tırnağın Ortasında Yerleşen Glomus Tümörleri: Tümörün tırnağın ortasında yerleştiği durumlarda, tırnağın çekilmesi gerekebilir. Tırnak çekildikten sonra, tümör doğrudan erişilerek çıkarılır. Bu işlem, tümörün etkili bir şekilde temizlenmesini ve iyileşmesini sağlar.

Kitle Çıkartılması ve Patolojik İnceleme:

Glomus tümörü çıkarıldıktan sonra, çıkarılan doku patolojik incelemeye gönderilmelidir. Bu inceleme, tümörün hücresel ve yapısal özelliklerini değerlendirir ve tedavi sürecinin doğruluğunu onaylar.

Kemik Erimesi Durumunda:

Eğer glomus tümörü kemiği eritmişse, kemik üzerinin kazınması uygun olabilir. Bu işlem, kemiğin düzgün bir şekilde iyileşmesini destekler ve yeni tırnak gelişiminin sağlıklı olmasını destekler.

Glomus tümörü ameliyatından sonra neler yapılmalı?

Glomus tümörü tedavi edildikten sonra, tümörün tekrarlama olasılığı göz önünde bulundurulmalıdır. Hasta, düzenli takip ve kontroller ile nüks riski açısından izlenmelidir. Ayrıca, tırnak çekimi yapılan hastalarda yeni tırnağın şekil bozuklukları gösterebileceği unutulmamalıdır.

Ameliyat sonrası genellikle birkaç hafta süreyle bölgenin iyileşmesini desteklemek için özel ateller veya koruyucu sargılar kullanılır. Bu dönemde, parmak hareketlerinin düzenli olarak yapılması, yapışıklıkların ve hareket kısıtlılıklarının önlenmesi açısından önemlidir. Yeni oluşan tırnağın düzgün gelişimi için düzenli kontrol ve gerekirse ek müdahaleler yapılabilir. Ayrıca, hastanın herhangi bir nüks belirtisi açısından takip edilmesi önemlidir. Erken müdahale, iyileşme sürecinin sağlıklı ve başarılı bir şekilde tamamlanmasını sağlar.

Glomus tümörü Diğer Vücut Bölgelerinde görülür mü?

Glomus tümörleri sadece parmaklarda değil, vücudun diğer bölgelerinde de oluşabilir. Bu tümörler genellikle daha nadir görülür, ancak benzer belirtilerle ortaya çıkabilirler.

Sonuç olarak, glomus tümörleri, tırnak yatağında veya parmak uçlarında oluşan nadir ve genellikle iyi huylu tümörlerdir. Belirtiler genellikle belirsiz olabilir, bu nedenle tanı süreci dikkatli bir değerlendirme gerektirir. Tedavi süreci, tümörün yerleşimine ve etkilerine bağlı olarak cerrahi müdahale ve patolojik inceleme ile yürütülür. Uzun vadeli takip ve dikkatli izleme, tedavi sürecinin başarılı olmasını sağlar ve olası tekrarları önler.

Baş parmak kökü kireçlenmesi (1. CMC artriti)

Baş parmak kökü kireçlenmesi, başparmak tabanındaki kemiklerin eklem yüzeyini örten sağlıklı kıkırdak dokusunun kaybolması sonucu oluşan rahatsızlığa verilen isimdir. Zamanla birlikte yaşlanan, eskiyen ve yıpranan kıkırdak dokusu yerini düzensiz ve fonksiyonu zayıflamış kıkırdak dokusuna bırakır.

Baş parmak kökü kireçlenmesi ile ilgili videomuz

Başparmak kökü kireçlenmesi

Başparmak kökü kireçlenmesi kimlerde görülür ?

Baş parmak kökü kireçlenmesi sıklıkla 45 yaş üstü bayanlarda görülmekle birlikte daha önce başparmak eklemi etrafındaki bağlarda yaralanma geçiren ya da bağlarında esneklik olan , başparmak köküne yakın bölgede kırık öyküsü olan , ailesinde benzer rahatsızlıkları olan kişilerde de görülme ihtimali yüksektir.

baş parmak kökü kireçlenmesi sebebi ve tedavisi

Başparmak ağrısı neden olur ?

Başparmak kökündeki kıkırdak doku hasarlandığında eklemde oluşan hasar nedeniyle parmak hareketleri zorlaşır. İlk zamanlarda hareketle birlikte ilerleyen zamanlarda da istirahat halinde bile ağrı ve şişlik şikayetleri oluşur. Hasarlı kıkırdak dokusu sağlıklı bir eklem gibi güçlü ve rahat hareket edemeyeceğinden parmak ile yapılan tutma, kavrama , çimdikleme gibi hareketlerde kuvvet kaybı , hareketi tamamlamada güçlük görülebilir. Bunun yanı sıra eklem hattındaki bozulmaya bağlı başparmak kökünde çıkık görüntüsünü andıran şiş ve büyük eklem görüntüsü gibi deformiteler görülebilir.

Başparmak kökü ağrısı sebepleri

Başparmak kökü kireçlenmesi tedavisi nasıl yapılır?

Rahatsızlığın erken evrelerinde ameliyatsız tedavi yöntemleriyle rahatlama sağlamak mümkündür. Gün boyunca eklem üzerine buz ile soğuk uygulama yapmak , günde 1 ya da iki kere alınacak anti ınflamatuvar ilaçlar başparmak kökündeki inflamasyonu azaltacağından ağrı ve şişlik şikayetlerinde gerileme sağlayacaktır. Ayrıca başparmağı sabit tutacak şekilde el bilek splinti kullanılması eklem hareketini kısıtlayıp eklemin dinlenmesine ve iyileşmesine imkan sağlar.

Daha ileri olgularda eklem içini uygulanacak olabn steroid ile bir kaç ay süre için rahatlama sağlanabilir. Ancak steroid enjeksiyonu her ağrı şikayeti oluştuğunda tekrarlanabilecek bir tedavi yöntemi değildir. Çünkü uygulanan tekrarlayan dozlarda steroid uygulanması farklı yan etkilere yol açabilir.

Tüm bu tedavi yöntemlerinden fayda görmeyen hastalarda ameliyatla tedavi seçenekleri düşünülmelidir.Başparmak kökü tabanı kireçlenmesi için tanımlanmış ve kullanılmakta olan pek çok farklı cerrahi işlem vardır.

Başparmak kökü kiraçlenmesi ameliyatı nedir?

Cerrahi prosedürlerden biri eklem içinde kemiklerin kaynaştırılmasıdır ki bu yöntemin uygulanması eklem hareketini kısıtlar. Bir başka seçenek eklemin hasar görmüş parçasının çıkarılıp, kas kirişinden (tendon) doku nakliyle veya yapay maddelerle yeniden yapılandırılmasıdır. Diğer bir cerrahi yöntem 1. karpometakarpal artroplastisi olarak bilinen yapısı bozulmuş kıkırdan ve kemiklerin bölgeden uzaklaştırılıp, eklem çevresinden bulunan kas tendonlarının rotalarını değiştirerek başparmak ve el bileği kemikleri arasına tampon vazifesi görecek şekilde yerleştirilmesi işlemidir. Ağrı şikayetini azaltmakla birlikte, azalmış olan eklem hareketinde de rahatlama saglar.

Cerrahi sonrası birkaç hafta için alçı uygulanır. Genellikle fizik tedavi uzmanının içinde olduğu bir rehabilitasyon programı elinizin kuvvet ve hareketini kazanmanıza yardımcı olur. Rehabilitasyon programını başında hareketlerde zorluk ve rahatsızlık hissedebilirsiniz ancak zamanla bunlar azalır. Cerrahiden sonar tamamen iyileşme birkaç ay alır.

Baş parmak kökü ağrısının kapalı kameralı yöntemle ameliyatı nasıl yapılır?

Son yıllarda teknolojinin gelişmesi ile 1.9 ve 2.4mm kalınlığında optik kameralar geliştirilerek bu küçük eklemlerin kameralı yöntem ile görüntülenebilir hale gelmesi sağlanmıştır. Kameralar yoluyla ekelm görüntülenerek eklemde şişliğe neden olan yapısı bozulmuş dokular ve kireçlenmiş kıkırdak yüzeyler özel aletler yardımı ile temizlenir. EKlem yapısı bozulduğu için bir miktar dışarı doğru çıkmış başparmak eklemi de aynı anda yerine yerleştirilir ve aynı sorunun tekrarlamamsı için yine kapalı olarak askı sistemi ile sabitlenir.

Bu yöntem ile daha önce uygulanan açık cerrahilerde görülebileek yara iyileşme sorunları azalmıştır. Diğer yöntemlerde kullanılan 7-8cm lik uzun yara izleri yerine başparmak kökü etrafında 1cm den küçük 2-3 adet kesi ile tüm işlemler yapılabilmektedir. Bu sayede ameliyat sonrası dönemde görülebilecek yara açılması, dikişi izi gibi problerin azalmasını sağlar. Ameliyat sadece kolun uyuşturulması ile hasta uyutulmadan yapılmaktadır. uygulanan anestezi tekniği ile ameliyat sonrası 6-8 saat boyunca uyuşukluğun devam etmekte, ağrının en ağır olabileceği bu döenm hastalarımız için son derece rahat ve konforlu geçmektedir.

Ameliyat sonrası herhangi bir alçı yapılmadığı için elin ve parmakların erken dönemde kullanım sağlanmakta ve hastanın fizik tedavi programına hemen alınması mümkün olmaktadır.

Daha önceki yöntemlerde tarif edilen el bölgesinde kullanılan tendonların alınmasına ihtiyaç olmadığı için ameliayt sonrası döenmde elde daha az sorun olmaktadır. Tüm bu avantajları nedeniyle elin erken kullanımımı mümkün olmakta elde güç kaynı oluşma ihtimali azalmaktadır.

Sonuç olarak kameralı sistem ve askı yöntemi il başparmak kökü kireçlenme tedavisi hasta konforunu artırmakta erken kullanıma olanak sağlamaktadır.

Başparmak kökü kireçlenmesi nedeniyle kapalı yöntemle ameliyat olan hastanın görüşleri -1

Başparmak kökü kireçlenmesi nedeniyle kapalı yöntemle ameliyat olan hastanın görüşleri -2

Başparmak kökü kireçlenmesi nedeniyle kapalı yöntemle ameliyat olan hastanın görüşleri -3

DİRSEK ÇIKIKLARI

Dirsek eklemi kol ve ön kol arasında yer alan hareketli bir yapıdır. Ön kol ve kol kemikleri, eklem kapsülü, tendonlar, iç ve dış yan bağlar dirsek ekleminin stabil ve uygun dizilimin olmasına katkı sağlayan yapılardır. Travmalar bu dizilimin bozulmasına neden olabilir. Sıklıkla avuç içinin yer ile temas edecek biçimde meydana gelen düşmeler sonrası meydana gelir. Travmanın şiddetine göre bu sıkı ve kompleks yapının stabilitesi bozulur ve normal dizilimini kaybedebilir.

Dirsek çıkıklarını iki gruba ayırabiliriz. Bunları basit ve kompleks olarak adlandırabiliriz. Basit dirsek çıkıklarında kırık meydana gelmez. Kompleks olanlarda ise kırık ile çıkık birlikte yer alır.

Hastalar travma sonrası en sık ağrı şişlik şekil bozukluğu ve hareket kısıtlılığı ile başvururlar. Bu klinik durumlara ilave olarak damar, sinir hasarları da eşlik edebilir.  Dolaşım problemi sonrası meydana gelen kompartman sendromu ve hastada daha önce olmayan bir sinir hasarı önem arz eder. Bütün bu durumlardan ötürü dirsek çıkığı hızlı değerlendirme ve hızlı müdahale gerektiren bir durumdur.

Yapılan ilk değerlendirmeler sonrasında direkt grafi ile değerlendirme yapılır. Kırık eşlik etmesi durumunda Bilgisayarlı Tomografi, bağ yaralanması değerlendirilmesi için Manyetik Rezonans Görüntüleme tetkikleri istenebilir.

Tedavi kararında hastanın öyküsü, yaşı, eşlik eden hastalıkların varlığı önemlidir. Kırık olmayan bir dirsek çıkığında acil şartlarda, anestezi altında yapılan redüksiyon işlemi yapılabilir. Ancak eşlik eden kırık ve ciddi bağ yaralanması durumunda cerrahi müdahale planlanır.

Kapalı redüksiyon sonrası tespit süresi 1-3 hafta arası sürebilir. Cerrahi sonrası tespit ise yapılan işleme göre 1-4 hafta arası sürebilir. Dirsek çıkıkları sonrası tedavide en önemli konulardan birisi de rehabilitasyon sürecidir. Dirsekte meydana gelme ihtimali olan hareket kısıtlılığını en aza indirmek için deneyimli bir fizik tedavi merkezine başvurulması gerekir.Dirsek çıkıkları hızlıl değerlendirme ve müdahale gerektiren bir durumdur. Tedavinin deneyimli cerrah ve fizik tedavi uzmanlarının olduğu sağlık ekibi ile tam teşekküllü bir merkezde gerçekleştirilmesi uygundur.

KIENBÖCK HASTALIĞI

Kienböck hastalığı, el bileğindeki lunat kemiğin avasküler nekrozu(dolaşım bozukluğu) ve buna bağlı olarak gelişen el bileği sorunları olarak tanımlanabilir. Lunatum el bileğinde mevcut olan 8 küçük kemikten birisidir. Lunat el bileğinin ortasında yer alır ve her iki yanında bulunan iki küçük kemik (skafoid ve trikuetrum) ile birlikte el bileği eklemini oluşturur, üst tarafta önkol kemikleri ile( radius,ulna) ile eklemi oluşturur. Aslında tam olarak belirlenmemiş nedenlerden dolayı bu kemikte dolaşımın bozulması sonrası kemik normal yapısını kaybeder. Lunatumun normal yapısının kaybolması ve şeklinin değişmesi nedeni ile el bileğinde ağrı, hareket kısıtlılığı ve kireçlenme oluşabilir. En çok 20-40 yaşları arasında görülür. Çok nadir olarak her iki el bileğinde beraber görülebilir.
Özellikle iskelet sisteminde mevcut varyasyonlar hastalığın etkeni olabilir (önkol kemiklerinin ‘ulna, radius’ normalden farklı boy eşitsizlikleri),devamlı el bileğinde tekrarlayan travmaya maruz kalma gibi etkenler hastalığın çıkışında etkilidir.

El bileğinin orta kesiminde ağrı ile ortaya çıkar. Ortaparmağın yukarı kaldırılması ile ağrının artışı karakteristiktir. El bileği ekleminde gittikçe ilerleyen ağrı artışı görülür. Erken dönemlerde direkt radyolojik bulgu olmasa da zaman içinde lunatumda şekil bozukluğu, çökme, sklerotik bölgelerin oluşumu ve parçalanma belirebilir. Tanıda MR, bilgisayarlı tomografi incelemeleri yararlıdır. Özellikle erken dönemde şüpheleniliyorsa mutlaka MR görüntülemesi yapılması hastalığın erken tanısında önemlidir.

Erken dönemlerde hastalığın teşhisi zordur. Genellikle dikkatli davranılmaz ise gözden kaçabilir. Hastalığın başlangıcından bir süreç sonra ağrı ve şikayetler artar. Çoğu zaman hastalık başladıktan uzun süre sonra teşhis konulabilmektedir.

Genellikle hastalığın gelişimi yavaş ve ilerleyicidir. 4 safhaya ayrılır.

  1. Safhada radyolojik inceleme genelde normaldir. MRI tanı koymada yardımcı olur. Lunatum dolaşımını yitirmeye başlar; belki küçük kırıklar oluşabilir.
  2. Safhada lunatum şekli bozulmaya başlar
  3. Safhada lunatumda çökme oluşmuştur.
  4. Lunatum tamamen çökmüş ve el bileği ekleminde kireçlenme başlamıştır.


Tedavi kararında hastalığın evresi, önkol kemikleri arasında boy farkının olup olmaması ve hastanın yaşı etkilidir. Çok erken dönemlerde hastanın bir süreç dinlenme ateli uygulaması yeterlidir. İleri evrelerde (2-3 evrelerde) ise önkol kemiklerindeki mevcut boy uzunluk farkının düzeltilmesi faydalı olur. Bu mekanik sorunların çözümünü sağlamakla birlikte kan akımının artışını sağlayarak kemik dolaşımının düzelmesini sağlar. Eğer boy uzunluk farkı yok ise damarlı kemik nakilleri bir tedavi seçeneği olarak akla gelmelidir. Daha ileri evrelerde küçük kemiklerin birbiri ile dondurulması ile yük aktarımının yönünün değiştirilmesi sağlanabilir. El bileği eklemi kireçlenmiş ise el bileğinin dondurulması planlanabilir.  Son yıllarda kameralı sistem ile yapılan tedavi yöntemleri popularize olmuştur. Hastalığın tedavi kararında bazen zorlanılabilir. Tecrübe karar mekanizmasının oluşmasında önemlidir. Mutlaka hastaya yapılacak tedavi hakkında uzun uzadıya anlatılmalıdır. Bazen hastanın birden fazla operasyona ihtiyacı olabilir. Çoğu yapılan tedavi ile birlikte ağrılar hafifler hareket kısıtlılıkları için yoğun fizik tedavi gerekir.

SKAFOID KEMİK KAYNAMAMA SORUNLARI

(skafoid psödoartozu)

Skafoid el bileğinde bulunan 8 kemikten biridir. Bu 8 küçük kemik 2 sıra halinde dizilir. Skafoid kemik bu iki sıra arasındaki hareketin koordinasyonunu sağlar.
Özellikle kol açıkken el bileği üzerine düşme sonrası skafoid kırığı oluşabilir. El bileği kemikleri arasında en sık kırık meydana gelen kemiktir. Skafoid yapısı ve damarlanması enteresan bir kemiktir. Fasulyeye benzer 3 boyutlu değişken bir şekli vardır. Kemiğin kanlanması ve damar yapılarının yerleşimi nedeni ile el bileğine yakın olan kısmın dolaşımı zayıftır. Kırık sonrası kanlanmayı sağlayan damar yapıların hasarlanması olabilir ve kemiğin bir kısmının dolaşımı bozulur(avasküler nekroz) bu nedenle kırık kaynaması sağlanamayabilir.

Kırıkta 6 ay sonra kaynama sağlanamamasına nonunion denir. Kırığın normal kaynama süresinden uzun süren kaynama sorunlarına gecikmiş kaynama adı verilir. Skafoid kamik kaynamaması(nonunion) el bileği fonksiyonlarını  etkiler, el bileği kemiklerinin oluşturduğu iki sıra arasında denge bozulur. Skafoidin iki parçası bağımsız olarak hareket eder. Bu, el bileği ekleminde kireçlenme oluşumunu artıracak el bileği  mekanik sorunlarını doğurur.   
Kırık sonrası uzun süre alçılama ile iyileşme sağlanmayan veya operasyon sonrası kırık kaynaması sağlanamayan olgularda nonunion görülür. Skafoid kırıklı bazı hastalar kırık oluştuğunun ve sonrasında kaynamadığının farkında değildirler. El bileği ağrısı ile doktora başvurulduğunda kırık olduğu saptanır. Bu tip hastalarda hayatlarının bir döneminde ihmal ettikleri el bileği travma hikayesi mevcuttur. Direkt film bilgisayarlı tomografi ve MRI tanıda yararlıdır.

Belirgin kireçlenme olmamış ise tedavinin amacı kemik kaynamasının sağlanmasıdır. Avaskuler nekroz denilen el bileğine doğru olan kemik kırık kısmının dolaşımının bozulması tedavi kararının verilmesinde etkilidir. Tedavide kırık fragmanlarının uçlarının tazelenmesi, sonrası araya yerleştirilen başka bir yerden alınan kemik grefti konarak vida veya teller yardımı ile sabitleme yapılır. Eğer üst kemik kırık kısmında dolaşım bozukluğu var ise damarlı kemik nakli yapılarak kırık kaynaması ve kemik beslenmesi sağlanmaya çalışılır.
Eğer el bileğinde kireçlenme başlamış ise daha fazla skafoidin kaynatılması için çaba sarf etmeye gerek yoktur. Burada amaç ağrısız ve fonksiyonel olarak kullanılabilecek bir el bileği yaratmaktır. El bileği kireçlenmesinin derecesine bağlı olarak etraf eklemlerin hangisinin korunacağına karar verilmelidir. Radial stiloidektomi(radius kemiğinin kireçlenen bir kısmının çıkarılması), proksimal sıra karpektomisi(el bileği kemiklerinin üst sırasının çıkarılması), el bileği sınırlı dondurulması ve skafoid alt pol çıkarılması, çok yaygın artritlerde total el bileği dondurulması planlanır.

TENDON TRANSFERLERİ

Tendon transferi el fonksiyonlarının çeşitli nedenlerle kaybı sonrası, kaybedilen fonksiyonun kazanılması amacı ile çalışan bir kas kirişinin orijinal yerinden ayrılıp başka bir kirişe cerrahi olarak aktarılmasıdır.

Birçok değişik durum tendon transfer cerrahisi ile tedavi edilebilir.

Sinir hasarlanması sonrası tedavi edilmemiş veya tedavi edildiği halde iyileşme sağlanamadığı durumlarda sinirin kasa uyarı göndermemesi nedeni ile kas fonksiyonları kaybolur. Tendon transferleri bu kaybolan fonksiyonların sağlanmasında kullanılabilir. Tendon transfer cerrahisi en çok brakial pleksus, radial sinir, ulnar sinir ve median sinir hasarlanmalarında kullanılır.

  • Tendon transferleri romatizmal hastalıklar sonrası oluşmuş kiriş kopmaları sonrası kullanılır. Kırıklar sonrasında kiriş kopmaları oluşabilir.
  • Tedavi edilmemiş kiriş yaranmaları veya tedavi edilmesine karşı iyileşme sırasında etraf dokulara aşırı yapışıklık gelişmiş ve diğer yöntemler ile tedavi edilemez durumlarda tendon transferleri kullanılır.
  • Beyinde oluşan çeşitli hastalıklar sonrası oluşan kas fonksiyon bozuklukları sonrası elde oluşan dengesizlikler nedeni ile tendon transferi gerekebilir. Serebral palsy (doğum sırasında veya sonrasında oluşan beyin hasarlanması sonrası bozukluklar), inme, travma sonrası oluşan beyin hasarlanmaları, omurlar arası kanal sıkışmaları sonrası oluşan kas erimelerinde tendon transferleri tedavide kullanılabilir.

Dirsek altında 40 üzerinde tendon elin hareketlerini sağlamada görev alır.9 tane kas başparmak hareketlerini sağlar. Her tendon hareketi sağlamak üzere elin farklı yerlerine bağlanır. Tendon transferi sırasında kasın başlangıç yeri damar ve sinir yapısı korunur. Yalnız bu kasa bağlı kiriş bağlanma yerinden ayrılıp başka bir görevi olan kirişe aktarılır. Böylece kas kasılınca normalde yapması gereken hareketi değil yönlendirildiği kirişin yapması gereken hareket sağlanır. Tendon transferi sonrası 4 hafta kadar alçı tedavisi devam ettirilir. Alçı sonrası fizik tedavi mutlaka gereklidir. Beyinin bir kas tarafından normalde yaptırması beklenmeyen başka bir hareket yaptırılmasına adapte olması gereklidir. Fizyoterapistin bu konuda eğitim vermesi gereklidir. Aynı zamanda kas kuvvetinin yeterli olması için transfer öncesi ve sonrasında çalışılır. Eğer kurallarına uygun yapılır ise elin fonksiyonlarının geri kazanılmasında tendon transferleri çok etkili ve başarılı sonuçlar verir.

SKAFOID KIRIKLARI

El bileğinde 8 adet kemik(karpal kemikler) mevcuttur. Bilek kemikleri iki sıra halinde dizilir. Bu sekiz kemikten biri olan skafoid kemik iki sırayı birbirine bağlayan kemik olduğu için aralarında en sık travmaya maruz kalan ve kırılan kemiktir. Kırık çoğunlukla açık el üzerine düşme ile oluşur. Genellikle ilk travma sırasında çok ağrılı bir period olur.  Sonrasındaki günlerde ağrı gittikçe azalır. Morarma nadirdir. Bazı hastalarda belirgin bir deformite ve şişlik oluşmaz. Bu nedenle tanıda dikkatli davranmak ve bu bölgenin radyolojik incelemesinde skafoid kemiğe özellikle dikkat etmek gerekir. Bazı hastaların kırıkları olmasına rağmen aylar yıllar sonrasında doktora başvurup tanıları konulmaktadır. İlk gün çekilen grafilerin hepsinde mevcut skafoid kırığı görülemeyebilir. Şüphe durumunda mutlaka alçıya alınıp 10. gün tekrar grafi çekilmelidir. Eğer şüpheli durum varsa MRI veya bilgisayarlı tomografi görüntülemesi yapılmalıdır.

Kırık ayrışmamış ise önkol, el ve başparmağı içeren bir atel ile hareket kısıtlaması sağlanır. Genellikle atel içinde iyileşme süreci 6-10 hafta sürebilir. Bu geç iyileşmenin bir nedeni skafoid kemiğin değişik bölgelerinin kanlanmasının farklı olması ve bir kısmının az kanlanmasıdır. Kırık oluşumu kanlanmayı sağlayan damarsal yapıların işlevini bozarak kemiğin bazı bölgelerinin kanlanmasını azaltabilir. Özellikle önkola yakın kısımdaki skafoid kırıklarında bu nedenle cerrahi daha çok önerilir. Ayrışmış kırıklarda cerrahi en uygun tedavi yöntemidir. Cerrahi tedavide vida ve pinlerle kırığın stabilizasyonu sağlanır. Bazen vücudun başka kısımlarından kemik alınarak bu bölgede kullanımı gerekebilir. Bazen uzun atelleme süresi nedeni ile ayrışmamış kırıklarda da vida ile stabilizasyon önerilebilir.

Kemiğin kendine özgü dolaşım problemleri nedeni ile kırıkta kaynamama, kemik beslenme bozukluğuna bağlı erime, eklemde deformasyon görülebilir. Hastalara bu durumlarda ameliyat önerilir.