Kubital tünel sendromu, elin üç ana sinirinden biri olan ulnar sinirin bir sıkışma veya basınca maruz kalması sonucunda ağrı, şişlik, uyuşukluk ve güç kaybı gibi problemlere yol açmasıdır. Sinir, dirseğimizdeki iki kemik çıkıntısının arasından geçerek el bileğimizi büktüren (fleksor karpi ulnaris)kasının iki başlangıç noktası arasından seyreder. Bu bölgede sinir çok yüzeyelleştiği için basıya ve travmaya açıktır.
Dirseğimizi büktüğümüzde ulnar sinir gerilir ve medial epikondil dediğimiz kemik çıkıntısına doğru itilerek sıkışır. Bu pozisyonda uzun süre geçirildiğinde, örneğin eli başının altında(dirseği kıvrık)uyuyanlarda, çalışırken dirseğini sürekli dayamak zorunda olanlarda kubital tünel sendromu oluşması daha kolaydır. Sinirin etrafını saran bağ dokusu kılıfı sürekli meydana gelen travmaya reaksiyon göstererek kalınlaşır. Kalınlaşan bağ dokusu arasındaki sinir liflerinin ileti kalitesi bozuldukça sendromun belirtileri ortaya çıkar.
Kubital tünel sendromunun belirtilerini ağrı, güçsüzlük, özellikle 4. ve 5.parmaklarda uyuşukluk, sinire dirsek seviyesinde meydana gelen küçük çarpmalar sonrasında dahi elde elektrik çarpması hissi oluşturur(şekil 2.). İleri dönemlerde parmakları birbirine yaklaştırmada güçlük çekildiği, eli düz tutmaya çalışırken 4. ve 5. parmakların geri doğru kıvrıldığı görülür.
Tanı, fizik muayenede yukarıdaki bulguların saptanması ve nöroloji uzmanlarınca yapılan EMG (Elektromyografi)ve sinir ileti testi ile konur.
Erken olgularda öncelikle hastaya sinirin gerildiği ve bu belirtileri ortaya çıkardığı pozisyonlar tarif edilerek sinirin en az travmatize olması sağlanmaya çalışılır. Bazı durumlarda, dirseği daha düz tutan splintler semptomları hafifletmeye yardımcı olur. Uzun süreli ve ileri hastalarda ameliyat gereklidir. Ameliyatta genellikle sadece kol uyuşturulur (aksiller blok anestezisi). Ulnar sinir, dirsekteki iki çıkıntılı kemik arasından çıkarılarak dirseğin ön tarafına taşınır(şekil 3.). Uyuşukluk ve elektriklenme hislerinin geçmesi birkaç hafta-ay alabilir. Bazı hastalarda ameliyat sonrasında fizyoterapiye de ihtiyaç duyulur.
Median sinir, el bileğinin iç kısmında karpal tünel adlı boşlukta 9 tendon ile birlikte seyreder. Sinirin bu bölgede sıkışması veya basıya uğraması ile meydana gelen rahatsızlıklara karpal tünel sendromu adı verilir.
Çoğunlukla kesin sebebi bulunamaz. Karpal tünelin herhangi bir sebep ile daralması sinir üzerinde bir basınca ve bu da semptomların(belirtilerin) ortaya çıkmasına neden olur. Tünelin çatısını oluşturan transvers karpal ligamanın kalınlaşması, tünel içindeki tendon kılıflarının şişmesi, tünel içinde daralmaya neden olan kitleler, hamilelik ve bazı hormonal değişiklikler bu sendroma en sık yol açan sebeplerdir.
Karpal tünel sendromu, çoğunlukla ağrı, el işleri yaparken çabuk yorulma, başparmak, işaret parmağı, orta parmak ve yüzük parmağında uyuşma ve hissizliğe yol açar. Başparmağın tabanındaki kas tepeciğinde erime görülebilir. Belirtilerin özellikle akşamları olması veya artması tipiktir. İleri olgularda tüm güne yayılmaya başlar.
Tanı çoğunlukla nöroloji uzmanlarınca yapılan EMG (Elektromyografi) testi ile konur. Şüphelenilen durumlarda eski kemik kırıklarını veya muhtemel kitleleri ortaya çıkarmak için ilave radyolojik tetkikler gerekebilir.
Bazı olgularda, el bileği splintleri semptomları hafifletebilir veya ortadan kaldırabilir. Steroid enjeksiyonları da sinir etrafındaki şişlikleri azaltarak semptomların gerilemesine yardımcı olabilir.
Birkaç ay süresince geçmeyen, konservatif önlemlere rağmen devam eden karpal tünel sendromlarında ameliyat gerekir. Avuç içi – el bileği arasında yapılan bir kesi ile karpal tünele ulaşılır ve tünelin çatısını oluşturan transvers karpal ligaman serbestleştirilir. İlerlemiş olgularda median sinirin kalınlaşmış sinir kılıfına da mikroskop altında nöroliz (sinir serbestleştirilmesi) yapmak gerekir. Böylelikle sinir etrafındaki basınç ortadan kaldırılmış olur. Seçilmiş olgularda endoskopik karpal tünel cerrahisi(kapalı yöntem) de uygulanabilir. Ancak bazı çok ağır ve geç kalmış olgularda ameliyattan sonra semptomların tamamı ortadan kalkmayabilir.
Başparmağın kök ekleminin elin fonksiyonu üzerinde çok büyük etkisi vardır. Başparmağın diğer parmaklar ile karşılıklı fonksiyon yapabilmesi için çeşitli yönlerde hareketli olması gereklidir. Bu, eklemin çok yönlü harekete izin vermesi ile sağlanır. Bu hareket açıklığındaki genişlik nedeni ile bu eklemde kireçlenme olasılığı yüksektir. Aynı zamanda başparmağı normal yerinde tutan bağlarda yaş ve kalıtsal özelliklere bağlı gevşeme olması başparmağın dışa doğru bir miktar çıkmasına neden olur. Bu da eyer şeklindeki bu eklemin ahenginin bozulmasını sağlar. Bu eklemdeki şekil ve pozisyon bozukluğu da iki kıkırdak yüzey arasında sürtünme artışına neden olarak kireçlenme oluşumuna katkı sağlar.
50 yaş sonrası kadınların en önemli şikâyetlerinden birisi başparmağın tabanında ağrı başlamasıdır. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülmesine rağmen erkeklerde de hastalığa rastlanabilir. Kalıtsal özelliği olabilir. Ailesinde bu tip şikâyetleri olan hastalarda bir miktar daha fazla görülüyor. Başparmağın aşırı kullanıldığı özellikle 1. ve 2. Parmak arasına bir cismi sıkıştırma yoluyla iş yapan hastalarda bu kireçlenmenin oluşması çok daha sıktır. Kalça ve dizlerinde kireçlenme olan hastalarda başparmakta da kireçlenme olma olasılığı yüksektir. Ağrının başlamasından bir süre sonra veya ağrının başlaması ile aynı dönemlerde başparmak kökünde dışarıya kayma ve şekil bozukluğu başlar. Sonrasında başparmak hareketlerinde bozukluk ve özellikle büyük cisimleri tutup kavramakta zorluk şikâyetleri başlar. Hastalığın son döneminde başparmak hareketleri son derece ağrılı hale gelir. Kapı, kilit açma, yazı yazma, kavanoz açma gibi kullanımlarda zorluklar oluşabilir. İlk dönemlerde sadece kullanma ile ağrı oluşmakla beraber sonraki dönemlerde dinlenme anında ve özellikle geceleri de ağrı olabilir. Hastalar çoğu zaman kavrama ve çimdikleme yapamadıklarından yakınırlar. Başparmak tabanında eklem ve çevresindeki şişmeye bağlı şekil bozukluğu daha da artar veya basmakla hassasiyet saptanabilir. Başparmak hareketleri giderek azalır ve hareket kaybı gelişir. Eklemde tıkırtı hissi olabilir. Normal film çekildiğinde eklemdeki bu şekil bozukluğu ve kireçlenme görülebilir.
Hastalığın başlangıç dönemlerinde ağrı kontrolü, buz tatbiki, ilaçlar, ateller ve eklem içi kortikosteroid enjeksiyonu ile sağlanabilir. Son zamanlarda ilaç olarak önerilebilen glikozamin de kullanılabilir. Ağrıların bu yöntemler ile kontrol altına alınamadığı durumlarda cerrahi tedavi düşünülür.
Eklem hareket genişliği azalmış, gece ağrıları artmış ve cerrahi dışı tedavinin yararlı olmadığı hasta grubunda eskiden seçilen cerrahi yöntem açık cerrahi ile eklem içi kıkırdakların temizlenmesi, başparmak kök eklemine ait kemiğin çıkarılarak boşluğun değişik tendon materyalleri ile doldurulması yapılmakta idi. Bu cerrahi türünden sonra açık cerrahi müdahaleye bağlı iyileşme döneminde uzunluk, yara sorunları, başparmak hareketlerinde güçsüzlük, harekete başlama ve eli kullanma süresinde uzunluk gibi dezavantajları mevcuttu.
Son yıllarda teknolojinin gelişmesi ile 1,9 ve 2,4 mm kalınlığında optik kameralar geliştirilerek bu küçük eklemlerin kameralı yöntem ile görüntülenebilir hale gelmesi sağlanmıştır. Bu eklemin sorunlarını kamera ile görüntülenmesi sonrası mevcut şişliğe neden olan yumuşak doku reaksiyonel fazlalıklarının, kireçli eklem yüzlerinin temizlenmesi ve bir miktar eklem yüzünün alınması mümkün olmaktadır. Bu arada bir miktar dışarı doğru çıkmış başparmak kemiğinin yerine oturtulması ve eklemin bir miktar aralığının açılması için yine anında röntgen çeken makinelerin yardımı ile kapalı olarak yapılan askı yöntemi sayesinde mümkün olmaktadır.
Bu yöntem ile yara iyileşme sorunları azalmıştır. Ameliyat sadece kolun uyuşturulması ile hasta uyutulmadan yapılmaktadır. Ameliyat sonrası ağrılar 6-8 saat uyuşukluğun devam etmesi nedeni ile olmamakta, en ağrılı dönem ağrısız geçirilmektedir. Ameliyat sonrası alçı yapılmadığı için erken kullanım sağlanmakta ve fizik tedavi programına hastanın hemen alınması mümkün olmaktadır. El bölgesinden daha önceki yöntemlerde alınan tendonların alınmasına ihtiyaç olmadığı için daha az sorun olmaktadır. Erken kullanım ve daha az miktarda kemik çıkarma işlemi olduğu için güç kaybı oluşumu azalır.
Sonuç olarak kameralı sistem ve askı yöntemi il başparmak kökü kireçlenme tedavisi hasta konforunu artırmakta erken kullanıma olanak sağlamaktadır.
Tırnak batması tırnağın normal çıkış yönünden saparak etrafındaki deri dokusu içine gömülmesi sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Şiddetli ağrı ve ileri dönemlerde ortaya çıkan enfeksiyon hastanın günlük yaşantısını ve hatta psikolojisini etkileyebilir.
Uygun olmayan özellikle dar ayakkabıların giyilmesi, yanlış tırnak kesimi tırnak batmasının en sık nedeni olarak karşımıza çıkarken genetik bazı faktörlerde etken olabilir.
Tedavi genel olarak bilinenin aksine tırnağın çekilmesi değildir. Çünkü sorun tırnağın kendisinde değil, tırnağı oluşturan ve tırnağın altında bulunan tırnak yatağı dokusundadır. Bu nedenle cerrahi olarak tırnak yatağındaki sorunun düzeltilmesi gerekir.
Tıp dilinde stenozan tenosinovit olarak da bilinen tetik parmak (trigger finger, trigger thumb) elde parmakların bükülmesini sağlayan tendonların ve onların belli noktalarda altından geçtikleri köprülerin (pulley) rahatsızlığıdır.
Tıp dilinde stenozan tenosinovit olarak da bilinen tetik parmak (trigger finger, trigger thumb) elde parmakların bükülmesini sağlayan tendonların ve onların belli noktalarda altından geçtikleri köprülerin (pulley) rahatsızlığıdır. Tendonlar önkol kaslarından başlayıp parmaklara kadar devam eden uzun bir ip şeklindedir. Pulleyler ise tendonların belli noktalarda altlarından geçtikleri ve tendonun hareket düzenini sağlayan yapılardır. Bu pulleyler tendonu kemiğe yaklaştırır. Tendonların etrafında tüneller içinde rahat kaymasını sağlayan ince bir yapı vardır (tenosinovyum)
Parmağın tabanında mevcut olan pulleyin kalınlaşması, bazen de tendon kılıfında meydana gelen şişliklerden dolayı parmağın hareketleri sırasında takılma ve ağrı olmasına tetik parmak denir. Bu problem başladıktan sonra parmağın kullanılması genellikle buradaki yapıların daha fazla şişmesine yol açarak tablonun ağırlaşmasına neden olur. Bazen tam takılma ve parmak kilitlenmeleri oluşabilir.
Genellikle oluş nedeni saptanamaz. Romatoid artrit, gut, diabet gibi sistemik hastalıklarda daha sık görülür. Nadiren avuç içi ve parmak tabanına olan travmalar etken olabilirler. Tetik parmak parmakların avuç içi bağlanma yerinde rahatsızlık hissi ile başlar. Bu bölgeye bası ile hassasiyet bulunur. Bu bölgede bazen nodül(sert şişlikler) hissedilebilir. İleri dönemlerde parmak takılmaya ve kilitlenmeye başlar.
Tedavinin amacı parmağın takılmasını engelleyerek, hareketi esnasındaki rahatsızlık hissini ortadan kaldırmaktır. Fleksor tendon ve tendon kılıfına ait şişliğin azaltılması hareketi esnasında daha rahat kaymasını sağlar. Bu amaçla aktivite azaltılması, oral antiinflamatuvar ilaçlar ve atel kullanımı belirtileri yeni başlayan hastalarda tercih edilir. Bölgeye steroid enjeksiyonu semptomların azalmasına yardımcı olabilir. Fakat steroid’in tendon yapılarına uzun vadede verdiği zararlardan dolayı çok kullanmıyoruz. Uzun süren ve medikal tedavi ile yanıt alınamayan olgularda sıkışmaya neden olan pulleyin cerrahi olarak gevşetilmesi seçilmesi gereken tedavi seçeneğidir. Ameliyat avuç içinde küçük bir kesi ile lokal anestezi altında gerçekleştirilir. Ameliyat sırasında tendon kılıfı etrafında yakın seyreden damar sinir yapılarının korumaya alınması önemlidir. Ameliyat sonrası dönemde belirtiler genellikle tamamen geriler ve iyi yapılan cerrahi sonrası tekrarlama oluşmaz. Bazı hastalarda aşırı iyileşme dokusu nedeni ile yara bölgesi sertlikler oluşabilir. Bu genelde evde yapılan masajlar ile zaman içinde geriler.
Romatoid artrit genellikle el ve ayak eklemleri de dahil olmak üzere, simetrik olarak eklemlerde inflamasyon ve bunun sonucunda şişme, ağrı ve zamanla eklem içinde hasara yol açan otoimmün(vücudun kendi dokularına karşı bağışıklık sisteminin savaştığı hastalıklar) bir hastalıktır.
Romatoid artrit vücutta değişik bulgular ile de ortaya çıkabilir. Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Genetik yatkınlık ve diğer birçok faktör hastalığı oluşturan otoimmün reaksiyonu ortaya çıkarıyor olabilir. Hastalık toplumda % 1 oranında görülür ve kadınlarda erkeklere oranla 2 veya 3 kat daha sıktır. Genellikle 25-50 yaş arasında ortaya çıkar. Ancak diğer yaşlarda da görülebilir. Bazı kişilerde hastalık kendiliğinden gerileyebilir. Tedavi ile her dört kişiden üçünün bulguları azalabilir. Ancak buna karşın her on kişiden birinde dereceli işlev kaybı gelişir. Bu hastalıkta otoimmün sistem eklem yüzeyini örten dokulara yönelir. Giderek kıkırdak, kemik ve eklem bağları aşınır. Sonuçta eklemler değişen oranlarda yıkıma uğrarlar.
Romatoid artrit aniden aynı anda birden fazla eklemde şişlik, ağrı, ısı artışı(inflamasyon) ile ortaya çıkabilir. Çoğu zaman sessizce başlayıp çeşitli eklemleri etkiler. Vücudun sağ veya sol tarafında belirli bir eklem tutulmuşsa, aksi tarafta da aynı eklemde inflamasyon ortaya çıkar. El ve ayak parmakları, el bileği, dirsek, ayak bileği gibi küçük eklemlerde başlaması tipiktir. inflamasyon olan eklemler, sıklıkla uyandıktan ya da uzun süre hareketsiz kaldıktan sonra ağrılı ve sıklıkla tutuktur. Bazı hastalar öğleden sonraları kendilerini yorgun ve güçsüz hissederler. Etkilenen eklemler büyüyerek deforme olabilirler. Kimi eklemlerde kontraktür gelişir ve belirli bir pozisyonda kalıp açılamazlar. El parmakları serçe parmağına doğru eğilir. Şiş el bileğinde karpal tünel sendromu gelişebilir. Diz arkasında oluşabilen kistler, patlayarak ayaklarda şişme ve ağrıya neden olabilirler. Hastaların % 30-40’ında genellikle hasta eklemlere yakın yerlerde, deri altında nodüller ortaya çıkar (Şekil 1). Romatoid artrit hafif bir ateş ile birlikte damarlarda vaskülit adı verilen inflamasyonlara da yol açabilir. Bunun sonucu olarak sinir hasarı ayak ülserleri görülebilir. Akciğer zarının ya da kalbin en dış tabakasının inflamasyonu (plörezi, perikardit) veya skar oluşumu sonucu göğüs ağrısına, solunum güçlüğüne ve kalp fonksiyonunun bozulmasına yol açabilir.
Romatoid artriti, artrit yapan diğer hastalıklardan ayırmak bazen zor olabilir. Aşağıdaki bulgulardan dördü olan hastalarda romatoid artrit olasıdır.
Sabahları 1 saatten fazla süren tutukluk (en az altı haftadan beri)
Üç ve daha fazla eklemde inflamasyon (en az altı haftadan beri)
El, el bileği ve parmaklarda artrit (en az altı haftadan beri)
Kanda romatoid faktör bulunması
Röntgen filminde karakteristik değişiklikler.
Hastalarda laboratuvar testleri, eklem sıvısı muayenesi veya bazen de biyopsi, tanı için gerekli olabilir. 9/10 hastada kanda eritrosit sedimantasyon hızı artmıştır. Çoğu hastada hafif kansızlık vardır. Nadiren beyaz kan hücre sayısı da azalır. Romatoid artritli hastaların çoğunda kanda ayırt edici antikorlar (romatoid faktör) mevcuttur. Her hastada romatoid faktöryüksekliği saptanamayabilir veya romatoid faktör yüksek olan her hasta romatoid artrit olmayabilir. Bu aynı zamanda kronik karaciğer hastalarında ve bazı infeksiyonlarda (kimi kişilerde) hastalık olmaksızın da pozitif olabilir. Romatoid faktörün yüksek düzeyde olması romatoid artritin şiddeti ile ilişkilidir.
Romatoid Artritli hastalarda tedavi çok yönlü yürütülür. Hastalara ilaç tedavileri yanında, bilinçlendirme, dinlenme ve egzersiz önerileri, başkalarına bağımlı olmalarını önleyebilecek destek araçlar sağlanması ileri olgularda cerrahi tedaviler söz konusu olabilir. Tedavi inflamatuvar süreci baskılamak, hastayı aktif hale getirmek, tutukluk ve ağrıyı önlemek ve genel olarak yakınmaları azaltma amacına yöneliktir ancak tamamen hastalığı ortadan kaldırmaz. Romatoid artrit kontrol edilmediğinde giderek kalıcı fonksiyon kayıplarına yol açtığından tedavi mutlaka bir uzman hekim tarafından yönlendirilmelidir. Poliartrit (birden fazla bulguları gösteren romatizma çoğunlukla 20- 60 yaslarındaki kadınlarda görülür. Bilateral ve simetrik olarak başlar, el bileği veya metakarpofalangeal eklemleri tutar. Sinovial enflamasyon ilerleyici tarzda eklemi bozar. Kıkırdak, eklem kapsülü, ligamanlar progresif olarak harap olur. Romatoid sinovit, el ve el bileği seviyesinde ekstansor ve fleksor tendonların sinovyal dokularını tutarak uzun dönemde tendon rüptürlerine neden olur. Ekstansor tendonlar fleksor tendonlara göre daha fazla tutulurlar. Tendon kopması en çok başparmağı yukarı kaldıran kirişte oluşur. Romatoid artrit sonucu el ve el bileğinde şekil değişiklikleri görülür.
Eklemlerde ilaç tedavisine cevap vermeyen romatoid eklem şişlikleri için, eklem harabiyetini önlemek amacı ile sinovektomi (eklem kılıfı temizlenmesi) uygulanır. Kiriş kopmalarını önlemek amacı ile tenosinovyektomi (kiriş kılıflarının temizleme) işlemi yapılabilir. Aşırı eklem hasarlanmalarında eklemin tamamen çıkarılıp yerine protez uygulamaları (özellikle trapezo-metakarpal eklem ve metakarpofalangeal eklem) yapılabilir Protez uygulaması yapılamayan eklemlere dondurma işlemi (özellikle başparmak metakarpofalangeal eklem) yapılabilir.
El ve parmak enfeksiyonlarının çoğu iğne, kıymık batması gibi çok da önem vermediğimiz veya yeterli tedavi görmediğimiz yaralanmalardan oluşur. El ve parmaklarda çeşitli sınırlarla ayrılmış kompartmanlar bulunur. Bu bölgelere açık yaralanmalar veya yabancı cisimler vasıtası ulaşan enfeksiyon etkenleri lokalize veya yaygın enfeksiyonlara sebebiyet verirler. Enfeksiyon etkenleri çoğunlukla bakteriler, daha nadir olarak da mantarlar veya virüslerdir. Bu etkenlerin çoğu sağlıklı bir bireyin elinde deri üzerinde bulunurken, yaralanmalar, elde çatlamalar, soyulmalar, sürekli ıslak kalmaya bağlı deri bütünlüğünde bozulmalar onların elin yüzeyinden iç bölgelerine taşımasına yardımcı olur.
Panaris (tırnak kenarları iltihabı), paronişya (tırnak kökü iltihabı) ve felon (pulpa-parmak dokunma yüzeyi iltihabı) parmakların ve elin en çok görülen yumuşak doku enfeksiyonlarıdır. (Şekil 1,2)
Tırnak etrafında görülen enfeksiyonlara sürekli ıslak kalan, manikür yaptıranlar, tırnak yiyenler ve tırnaklarını çok kısa kesme alışkanlığı olanlarda fazlaca rastlanır. Diyabet(şeker) hastalarında da parmak enfeksiyonları normale göre daha sıktır. Bunlar dışında tenosinovitler (tendon kılıfları boyunca görülen enfeksiyonlar), avuç içinin çeşitli bölgelerinde oluşan abseler diğer sık görülen yumuşak doku enfeksiyonlarıdır. Elin kemiklerinde görülen osteomyelit adlı enfeksiyonlar genellikle açık yaralanmalarla beraber olan kırıklar zemininde gelişirler.
Enfeksiyonların genelinde yaklaşım; antibiyotik kullanımı ile enfeksiyon etkeni olan mikrobun yaşamasını ya da üreyerek çoğalmasını engellemeye çalışmak, kendisine bir boşluk oluşturarak apseleşmişse drene etmek ve sık pansumanlarla lokal temizliği sağlamaktır. Bazı ağır olgularda hastanede yatarak damardan antibiyotik kullanımı gerekebilir. Basit gibi görünen enfeksiyonlar zamanında önlem alınmaz ve doğru yaklaşılmazsa oldukça ağır sekeller bırakabilirler.
Osteoartrit, süregelen bir eklem hastalığı olup, eklem kıkırdağı ve komşu kemik dokularda bozulma ile karakterize eklem ağrısına ve tutukluğuna neden olan bir hastalıktır. Osteoartrit en sık görülen eklem hastalıklarından birisidir. Kadınlarda ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Ancak erkeklerde daha erken yaşlarda ortaya çıkabilir.
Osteoartrit olasılıkla kıkırdağın yapısındaki bağ dokusuna ait maddeleri üreten hücrelerin anormal çalışması sonucu ortaya çıkmaktadır. Kemik ağrıları, eklem hareketlerinin kısıtlanması, kemiklerin çok daha kolay incinmesi ve kırılması gibi bulgulara osteoartritli hastalarda sıkça karşılaşılır. Hastalık ilerledikçe; • Kemik ağrıları belirginleşir, • Eklem hareketleri kısıtlanır, • Krepitasyon denilen eklem hareketi sırasında tıkırtı sesi gelir ve giderek eklem açılmaz olur, • Parmaklarda en uç eklemlerde çıkıntılar oluşabilir, • Bazı eklemlerde ise eklem bağları gevşeyerek eklem stabilitesi bozulur, • Sırt ağrısı, • Bazen boyun ya da alt omurgada tutulum, • Osteofitlerin (kemik çıkıntıları) sinirlere baskısı sonucu uyuşma, • Kol ve bacaklarda güçsüzlük ve benzeri nörolojik sorunlara da yol açabilir.
Hastalığın oluşma biçimi yeterince aydınlanamadığından nedene yönelik bir tedavisi yoktur. Ancak gidiş romatoid artrit kadar alevli değildir. Hastalara egzersiz, fizyoterapi, destek araçlar, ilaç tedavileri ve gerekirse cerrahi girişim gibi tedaviler uygulanır. Elde osteoartrit en çok 1. karpometakarpal eklemde görülür. Bu hastalık rizartroz olarak da adlandırılır. El fonksiyonları bozulma noktasına gelindiğinde cerrahi müdahale söz konusu olabilir.
Tenisçi dirseği olarak da bilinen lateral epikondilit, dirseğin dış tarafa bakan çıkıntılı bölgesinde(lateral epikondil) ağrı ile karakterize bir problemdir. El bileğimizi stabilize etmek ve yukarı doğru (avuç içinin aksi yönüne) kaldırmak ile görevli kaslarımız olan ekstensor kasların dirseğe yapıştığı bu çıkıntılı bölgede dejenere olması ortaya çıkan rahatsızlığın temelini oluşturur.
Ekstensor kasların gerili durumda iken zorlayan, yineleyici geniş kavrama hareketleri sonrasında(örn. Kasaplarda, boyacılarda…) veya bu bölgeye direkt meydana gelen travmalar sonrasında olulşabilir.
Dirseğin lateral epikondil olarak adlandırılan dış çıkıntılı bölgesinde dokunmakla hassasiyet ve ağrı en önde gelen şikayettir. (Şekil1) Özellikle kaba cisimleri kavrama sırasında elbileğini büktüren hareketlerde ağrı artar. Hasta çaydanlık kaldırma hareketi gibi hareketlerde dirsek bölgesinde ağrı tariflenir.
Öncelikle ağrıyı davet eden hareketlerden kaçınmak gerekir. Bu dönemde hastanın kullanmasında sakınca yok ise nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar ağrının giderilmesi için tercih edilir. Tenisçi dirseği için özel olarak dizayn edilmiş bantlar, önkolda problemli kas üzerine giydirilebilir.(şekil2) Fizyoterapide ise, germe egzersizleri ile ısıtma ve ultrason hastalara fayda sağlamaktadır. Ağrılı bölgeye yapılan steroid enjeksiyonları tedavide önemli bir yer tutmaktadır. Tüm bu konservatif tedavi yöntemlerine rağmen yaklaşık 4-6 ay yarar görmeyen hastalarda cerrahi tedavi gündeme gelir. Cerrahi yaklaşımda, dejenere olmuş kas ve tendon kısımları temizlenir. Ancak cerrahiden sonra da fizyoterapi mutlaka tedaviye eklenmelidir.
Başparmağı yukarı kaldıran ve diğer parmaklardan uzaklaştıran hareketleri yaptığımız tendonlarımız el bileğinde başparmağın tabanına yakın bölgede bir tünelin altından geçerler. Bu tünelde meydana gelen kalınlaşma ve sertliklerle, tendonların kılıflarında meydana gelen şişlikler başparmak hareketleri sırasında tendonların tünel altından kayarak hareket etmelerini zorlaştırır. Ağrı ve el bileğinde hassasiyet ile karşımıza çıkan bu tablo, ilk defa tarif eden İsviçreli cerrahın adıyla( Fritz de Quervain) anılır.
Çoğunlukla, yeni yapmaya başlanılan zorlayıcı ve tekrarlayıcı hareketler sonrasında görülür. Özellikle yeni annelerde bebeklerini taşırken elin aldığı pozisyon; hamilelik ve emzirme dönemindeki hormonal dalgalanmaların etkileri bu durumun ortaya çıkışını kolaylaştırır. Geçirilmiş el bileği kırıkları, travmalar, alışık olunmayan kilolarla yapılan ağırlık egzersizleri sonrasında da de Quervain tenosinovitine rastlanabilir.
El bileğinin başparmak tarafında görülen ağrı en tipik belirtidir. Ağrı çoğunlukla aşağıda başparmağa, yukarıda ön kola doğru yayılım gösterir. Başparmağın da kullanıldığı güçlü kavrama ve el bileğini döndürme hareketlerinde ağrı artar. El bileğinin ağrı olan bölgesinde şişlik de görülebilir. Başparmağı yumruk içine alarak bileği küçük parmak yönünde büktüğümüzde el bileğinde meydana gelen ağrı tanı için tipiktir.
Başlangıç döneminde başparmağın ağrılı hareketlerini devre dışı bırakan splintler kullanarak eli istirahat ettirmek çok önemlidir. (şekil2) Yine bu dönemde nonsteroid antiinflamatuar ağrı kesicilerle destek olunarak tünelin ve tendon kılıflarının şişlikleri azaltılmaya çalışılır. Belirtiler geçmiyor veya şiddetleniyorsa cerrahi olarak tendonları sıkıştıran tünelin açılması gerekir. Tüm kol veya sadece el bileğine lokal anestezi yaparak bu ameliyat gerçekleştirilebilir.