Skip to main content

Yazar: Sude Yılmaz

El enfeksiyonları

El ve parmak enfeksiyonları genellikle göz ardı edilen, basit yaralanmalardan kaynaklanır. Özellikle iğne batması, kıymık batması gibi durumlar, çoğu zaman önemsenmeden tedavi edilmez. Ancak bu yaralanmalar, elin farklı anatomik bölgelerine yayılan ciddi enfeksiyonlara yol açabilir. El ve parmaklarda, her biri farklı fonksiyonlara sahip olan ve birbirinden sınırlarla ayrılmış çeşitli kompartmanlar bulunur. Yabancı cisimler veya açık yaralanmalar vasıtasıyla, enfeksiyon etkenleri bu bölgelere ulaşabilir ve burada lokalize veya daha geniş yayılabilir enfeksiyonlara sebep olabilirler.

Elin derisinde genellikle bulunan mikroorganizmalar, sağlıklı bir bireyde zararsızken; yaralanmalar, çatlamalar, soyulmalar veya sürekli ıslak kalma gibi durumlarla deri bütünlüğü bozulduğunda, bu mikroorganizmalar elin iç bölgelerine geçebilir. Enfeksiyon etkenleri çoğunlukla bakterilerdir, ancak nadiren mantar ve virüsler de bu enfeksiyonlara yol açabilir. Panaris (tırnak kenarları iltihabı), paronişya (tırnak kökü iltihabı) ve felon (pulpa-parmak dokunma yüzeyi iltihabı) parmakların ve elin en çok görülen yumuşak doku enfeksiyonlarıdır. Tırnak etrafındaki enfeksiyonlar, özellikle sürekli ıslak kalan, manikür yaptıran, tırnak yiyen veya tırnaklarını çok kısa kesen kişilerde daha sık görülür. Ayrıca diyabet gibi bağışıklık sistemi zayıf olan hastalarda da parmak enfeksiyonları normalden daha yaygındır.

Bunlar dışında, tenosinovitler (tendon kılıfları boyunca görülen enfeksiyonlar) ve avuç içindeki abseler de diğer sık görülen yumuşak doku enfeksiyonlarıdır. Elin kemiklerinde görülen osteomyelit adlı enfeksiyonlar, genellikle açık yaralanmalarla birlikte oluşan kırıklar sonucu gelişir.

El enfeksiyonlarının tedavisinde genel yaklaşım, antibiyotiklerle enfeksiyon etkeninin üremesini engellemektir. Ayrıca, enfeksiyon apseleşmişse, bu bölgenin drenajı yapılır ve sık pansumanlarla enfekte bölge temizlenir. Bazı ağır vakalarda ise hastanın hastaneye yatırılarak damar yoluyla antibiyotik tedavisi alması gerekebilir. Basit gibi görünen enfeksiyonlar, doğru tedavi edilmezse, zamanla ciddi komplikasyonlara yol açabilir ve kalıcı sekellere neden olabilir. Bu yüzden erken müdahale ve doğru tedavi, elin fonksiyonlarının korunmasında kritik öneme sahiptir.

El enfeksiyonlarında cerrahi dışı tedavi nasıl yapılır?

El enfeksiyonlarının tedavisinde cerrahi dışı ve cerrahi tedavi yöntemleri, enfeksiyonun türüne, şiddetine ve yayılma derecesine bağlı olarak belirlenir. Her iki tedavi yöntemi de elin fonksiyonunu koruma ve enfeksiyonun yayılmasını engelleme amacı taşır, ancak her birinin kullanım alanları farklıdır.

Cerrahi Dışı Tedavi:

Cerrahi dışı tedavi genellikle erken dönemde ve daha hafif, sınırlı enfeksiyonlarda tercih edilir. Bu tedavi yönteminin temel amacı, enfeksiyonun kontrol altına alınması ve bakteriyel üremenin engellenmesidir.

Antibiyotik Tedavisi:

El enfeksiyonlarının çoğunda antibiyotik kullanımı gereklidir. Antibiyotik tedavisi, enfeksiyonun mikrobiyal etkenine göre seçilir. Gram-pozitif bakteriler, özellikle Staphylococcus aureus ve Streptococcus türleri, el enfeksiyonlarının yaygın etkenleridir. Ancak, son yıllarda metisilin dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) vakalarının artışı nedeniyle, tedaviye başlamadan önce bakteriyel kültür ve duyarlılık testleri yapılması önerilebilir. Hafif enfeksiyonlar için oral antibiyotikler yeterli olabilir, ancak daha ciddi vakalarda damar yoluyla antibiyotik tedavisi gerekebilir.

Pansuman ve Temizlik:

Enfekte bölgenin düzenli olarak temizlenmesi, enfeksiyonun yayılmasını önlemek için önemlidir. Sık pansuman değişimi, enfeksiyonun bulunduğu bölgenin kuru tutulması ve sıvı birikintisinin engellenmesi için gereklidir. Pansumanlar, bölgedeki ödemin ve irin birikiminin azaltılmasına yardımcı olur. Antiseptik solüsyonlar kullanarak yapılan temizlik, enfeksiyon etkenlerinin yok edilmesine yardımcı olabilir.

İmmobilizasyon ve Ödem Kontrolü:

El ve parmak enfeksiyonlarında, bölgedeki hareketliliği sınırlamak için elin uygun şekilde sabitlenmesi önemlidir. Bu, ağrının kontrol edilmesine ve enfekte bölgenin iyileşmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, ödemin kontrol altına alınması için elin yukarıda tutulması gerekebilir. Ödemi azaltmak için soğuk kompresler de kullanılabilir.

    Cerrahi Tedavi:

    Cerrahi tedavi, daha ciddi ve yaygın enfeksiyonlarda, apse oluşumu ve dokularda ciddi hasar riski bulunan durumlarda gereklidir. Cerrahi müdahale, enfeksiyonun hızla yayılmasını engellemeye ve iltihaplı bölgenin temizlenmesine yönelik bir adımdır.

    Drenaj:

    Enfeksiyonun apseleştiği durumlarda cerrahi drenaj yapılması gerekir. Apsenin düzgün şekilde boşaltılması, irin birikiminin engellenmesi ve enfeksiyonun yayılmasının önlenmesi için önemlidir. Drenaj, lokal anestezi altında yapılabilir ve apse alanına kesiler açılarak irin ve iltihaplı sıvıların dışarıya akışı sağlanır.

    Fasyotomi ve Debridman:


    Nekrotizan fasiit gibi ciddi enfeksiyonlarda, cerrahi debridman (ölü dokuların temizlenmesi) ve fasciotomi (derin dokulara baskıyı azaltmak için fasya kesilmesi) gerekebilir. Bu tür cerrahi müdahaleler, enfeksiyonun yayılmasını engellemek ve sağlıklı dokuya kan akışının sağlanmasını desteklemek için yapılır. Ayrıca, elin fonksiyonlarını korumak için nekrotik dokuların uzaklaştırılması önemlidir.

    Kemik Enfeksiyonları:
    Osteomiyelit gibi kemik enfeksiyonlarında cerrahi tedavi gerekebilir. Bu durumda, enfekte olan kemiğin temizlenmesi ve drene edilmesi, enfeksiyonun ortadan kaldırılması için elzemdir. Eğer kemikte ciddi hasar oluşmuşsa, iltihaplı bölgenin çıkarılması ve bazen kemik grefti veya stabilizasyon gerekebilir.

    Ameliyat ve Rehabilitasyon:
    Daha ileri seviyedeki enfeksiyonlar, yalnızca enfeksiyonun temizlenmesiyle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda elin fonksiyonunun yeniden kazanılması için cerrahi onarımlar da gerektirebilir. Enfeksiyon sonrası iyileşme sürecinde, fiziksel terapi ve rehabilitasyon, hareket kısıtlılığının giderilmesi ve elin normal fonksiyonlarına dönmesi için önemlidir.

      Kopek ısırması sonrası dokuların yerine dikilmesi infeksiyon sorunu yaratabilir

      OSTEOARTRİT VE EL

      Osteoartrit, süregelen bir eklem hastalığı olup, eklem kıkırdağı ve komşu kemik dokularda bozulma ile karakterize eklem ağrısına ve tutukluğuna neden olan bir hastalıktır.
      Osteoartrit en sık görülen eklem hastalıklarından birisidir. Kadınlarda ve erkeklerde eşit sıklıkta görülür. Ancak erkeklerde daha erken yaşlarda ortaya çıkabilir.

      Osteoartrit olasılıkla kıkırdağın yapısındaki bağ dokusuna ait maddeleri üreten hücrelerin anormal çalışması sonucu ortaya çıkmaktadır.
      Kemik ağrıları, eklem hareketlerinin kısıtlanması, kemiklerin çok daha kolay incinmesi ve kırılması gibi bulgulara osteoartritli hastalarda sıkça karşılaşılır.
      Hastalık ilerledikçe;
      •    Kemik ağrıları belirginleşir,
      •    Eklem hareketleri kısıtlanır,
      •    Krepitasyon denilen eklem hareketi sırasında tıkırtı sesi gelir ve giderek eklem açılmaz olur,
      •    Parmaklarda en uç eklemlerde çıkıntılar oluşabilir,
      •    Bazı eklemlerde ise eklem bağları gevşeyerek eklem stabilitesi bozulur,
      •    Sırt ağrısı,
      •    Bazen boyun ya da alt omurgada tutulum,
      •    Osteofitlerin (kemik çıkıntıları) sinirlere baskısı sonucu uyuşma,
      •    Kol ve bacaklarda güçsüzlük ve benzeri nörolojik sorunlara da yol açabilir.

      Hastalığın oluşma biçimi yeterince aydınlanamadığından nedene yönelik bir tedavisi yoktur. Ancak gidiş romatoid artrit kadar alevli değildir. Hastalara egzersiz, fizyoterapi, destek araçlar, ilaç tedavileri ve gerekirse cerrahi girişim gibi tedaviler uygulanır. Elde osteoartrit en çok 1. karpometakarpal eklemde görülür. Bu hastalık rizartroz olarak da adlandırılır. El fonksiyonları bozulma noktasına gelindiğinde cerrahi müdahale söz konusu olabilir.

      TENİSÇİ DİRSEĞİ (LATERAL EPİKONDİLİT)

      Tenisçi dirseği olarak da bilinen lateral epikondilit, dirseğin dış tarafa bakan çıkıntılı bölgesinde(lateral epikondil) ağrı ile karakterize bir problemdir. El bileğimizi stabilize etmek ve yukarı doğru (avuç içinin aksi yönüne) kaldırmak ile görevli kaslarımız olan ekstensor kasların dirseğe yapıştığı bu çıkıntılı bölgede dejenere olması ortaya çıkan rahatsızlığın temelini oluşturur.

      Ekstensor kasların gerili durumda iken zorlayan, yineleyici geniş kavrama hareketleri sonrasında(örn. Kasaplarda, boyacılarda…) veya bu bölgeye direkt meydana gelen travmalar sonrasında olulşabilir.

      Dirseğin lateral epikondil olarak adlandırılan dış çıkıntılı bölgesinde dokunmakla hassasiyet ve ağrı en önde gelen şikayettir. (Şekil1) Özellikle kaba cisimleri kavrama sırasında elbileğini büktüren hareketlerde ağrı artar. Hasta çaydanlık kaldırma hareketi gibi hareketlerde dirsek bölgesinde ağrı tariflenir.

      Öncelikle ağrıyı davet eden hareketlerden kaçınmak gerekir. Bu dönemde hastanın kullanmasında sakınca yok ise nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar ağrının giderilmesi için tercih edilir. Tenisçi dirseği için özel olarak dizayn edilmiş bantlar, önkolda problemli kas üzerine giydirilebilir.(şekil2) Fizyoterapide ise, germe egzersizleri ile ısıtma ve ultrason hastalara fayda sağlamaktadır. Ağrılı bölgeye yapılan steroid enjeksiyonları tedavide önemli bir yer tutmaktadır. Tüm bu konservatif tedavi yöntemlerine rağmen yaklaşık 4-6 ay yarar görmeyen hastalarda cerrahi tedavi gündeme gelir. Cerrahi yaklaşımda, dejenere olmuş kas ve tendon kısımları temizlenir. Ancak cerrahiden sonra da fizyoterapi mutlaka tedaviye eklenmelidir.