Skip to main content

Yazar: Sude Yılmaz

YAPIŞIK PARMAK (SİNDAKTİLİ)

Sindaktili iki veya daha fazla parmağın birbirine yapışık olması durumudur. Gebelik döneminde el ve ayaklar ilk oluştuğunda bütün parmaklar birbirine yapışıktır. Gebeliğin ilerleyen dönemlerinde parmak aralarındaki doku bağlantılarının gerilemesi sonucu parmaklar birbirinden ayrılır. Gelişimin bu döneminde oluşacak aksaklıklar parmakların ayrılmasını engelleyerek sindaktili oluşmasına neden olur.
Sindaktili elin konjenital anomalileri içinde sık görülen anomalilerden biridir. %50 oranında iki elde birden olabilir. %10 – %40 oranında kalıtsal olabilir. En sık orta parmak ile yüzük parmak arasında olur. Yüzük parmak ve küçük parmak arasındaki sindaktililer ikinci sıklıkta karşımıza çıkar. Başparmak ile işaret parmağı ve işaret parmağı ile orta parmak arasındaki sindaktililer daha nadir görülür. Sindaktili tek başına olabileceği gibi bazen başka el anomalileri veya vücudun diğer kısımlarındaki anomaliler ile beraberde olabilir. Bu nedenle sindaktili olduğu tespit edilen bir bebek diğer anomalilerin varlığı açısından da kontrol edilmelidir.
Sindaktilide parmak aralarındaki yapışıklık tüm parmak boyunca parmak ucuna kadar devam edebilir ya da parmak ucuna ulaşmadan daha kısa bir mesafede kalabilir. Yapışıklık sadece yumuşak dokuyu içerebilir veya yumuşak doku ile beraber özellikle parmağın uç kısmındaki kemiklerin yapışması da söz konusu olabilir. Bazı ileri olgularda ve özellikle bazı sendromlarda tüm parmakların yapışık olduğu görülebilir.

1 – Komplet sindaktili: Birleşim (ayrılmama) parmakların en uç noktalarına kadar tüm parmak arası aralığını kaplamıştır.

2 – İnkomplet sindaktili: Parmaklar kısmi olarak birleşmiştir (ayrılmamıştır). Çok basit bir perde şeklinde de olabilir.

Sindaktili, kapladığı parmak uzunluğu ve kemik birleşimin varlığına göre de sınıflandırılır

  • Basit sindaktili: Birleşim sadece yumuşak dokudadır.
  • Kompleks sindaktili: Karşılıklı parmakların falanks kemik yapıları da ayrılmamıştır.
  • Komplike sindaktili: parmakların kemik ve yumuşak doku yapılarının birbirine karışık şekilde birleştiği durumlardır.

Sindaktili, çocuğu hem estetik, hem fonksiyonel hem de gelişimsel açıdan etkileyen bir anomalidir. Başparmak ile işaret parmağı arasındaki yapışıklık elin kavrama fonksiyonunun gelişmesini, diğer parmaklar arasındaki yapışıklıklar ise bağımsız parmak hareketlerinin yapılmasını engeller. Eşit uzunlukta olmayan parmaklar arasındaki yapışıklıklarda ise ilerleyen dönemlerde uzun olan parmak kısa olan parmağa doğru eğilmeye başlar.
Tedavi çoğunlukla cerrahidir. Fonksiyonel bozulmanın olmadığı çok hafif yapışıklıklarda, cerrahi tedavi uygulanmasını engelleyecek diğer tıbbi problemlerin varlığında veya parmakları ayırmanın fonksiyonları daha fazla bozabileceği durumlarda cerrahi tedaviden uzaklaşılabilir. Bazen yapışık parmaklarda birbirinden bağımsız, hareketli ve stabil bir parmak oluşturmaya yetecek kadar uygun doku olmayabilir. Bu gibi durumlarda da sindaktiliyi olduğu gibi bırakmak mevcut olan el fonksiyonlarını da kaybetmemek adına daha uygun olabilir.

Cerrahi tedavi için önerilen zaman genellikle 1 yaş ve sonrasıdır. Amaç okula başlama döneminden önce tüm yapışıklıkların ayrılmasıdır. Aksi takdirde, hem hastanın kavrama ve yakalama yetilerinde az gelişme olabilir, hem de birbirinden farklı uzunluklara sahip olacak şekilde büyümesi beklenen parmaklar birbirinin normal gelişimini etkileyerek parmaklarda açılı şekil bozuklukları ve eklem patolojilerine yol açabilirler. Cerrahide perde yapan deri fazlalıkları yapışık iki parmağa paylaştırılarak zig zag kesiler yapılır. Çoğu zaman yine de deri örtüsü açısında eksik bölgeler kalır; buralara çocuğun kasık, kol içi gibi dikkat çekmeyen bölgelerinden deri nakli de yapmak gerekir. Sindaktili aynı elde yan yana iki aralığı ilgilendiriyorsa, bu aralıklar ayrı seanslarda açılmalıdır. Aynı seansta açılmaları halinde, ortada kalan parmağın her iki tarafında da cerrahi girişim yapılacağı için bu parmağın kan dolaşımında problem olabilir. Örneğin işaret, orta, yüzük ve küçük parmak aralarının tümünde bir yapışıklık varsa ilk ameliyatta işaret ve orta parmak ile yüzük ve küçük parmaklar arasındaki yapışıklık, bundan 3 ay sonra yapılacak ikinci bir ameliyatta ise orta ve yüzük parmakları arasındaki yapışıklık açılır.

EKSTANSOR TENDON YARALANMALARI

Ekstansor tendonlar elin üst yüzeyinde yer alır. Elin ve parmakların yukarıya kaldırılmasında rol oynarlar. Ekstansor tendonlar önkoldaki kasların parmak uçlarına kadar uzanan kiriş uzantılarıdır. Parmaklarda tendonlar incelir ve düzleşir. Aynı zamanda el ayasında mevcut kaslardan (lumbrikal ve interosseoz) başlayan kiriş uzantıları da parmakları yukarı kaldıran ekstansor mekanizmaya katılır. (Şekil 1,2)

Parmak hareketlerinin sağlanmasında ve koordinasyonunda önemli rol oynarlar.
Ekstansor tendonlar hemen cilt altında yer alırlar. Bu yüzden küçük kesilerde bile ekstansor mekanizmanın yaralanması oluşabilir. Parmakların sıkışma, çarpma gibi travmaları sonrası ince tendonların kemiğe bağlanma yerlerinden ayrılıp kopması gözlenebilir (mallet finger, boutoniere deformitesi) . Ekstansor mekanizma yaralanmaları sonrası parmakların yukarıya kaldırılması yapılamaz. Cerrahi tedavi ekstansor tendon yaralanmalarında eski fonksiyonları kazandırabilir.
Ekstansor mekanizma kesik veya ayrışmalarının tedavisi genellikle kesik veya ayrışan bölgenin dikilmesi ile sağlanır. Parmak eklemlerine yakın yaralanmalarda ince tendon yapısına atılan dikişlerin devamlılığının korunması amacı ile eklemlerin tel ile sabitlenmesi  gerekebilir. Ekstansor tendonun yapısal özellikleri nedeni ile tamir sonrası gevşeme ve parmağın yukarı kaldırılmasında zafiyet olmaması için 5 haftalık bir atel tedavisi gerekir.
Sıkışma ve çarpmalar sonrası oluşan ekstansor mekanizmanın bağlanma yerinden ayrıldığı durumlarda.(mallet finger, boutoniere deformitesi) atelleme, parmak yüzükleri uygulanması, üç nokta atelleri kullanılması gibi yollar ile tendonun ayrışma yerine yaklaştırılarak tekrar bağlanmasını sağlamak amaçlanır. Bu tedavi yöntemlerinde hasta uyumu çok önemlidir. Kemik ve eklemlerden pin geçirilerek sabitleme diğer bir tedavi seçeneğidir.

FLEKSOR TENDON YARALANMALARI

Parmakların içeriye bükülmesini sağlayan kaslara fleksor kaslar denir. Önkolda mevcut kaslardan çıkan kordona benzeyen tendon denen yapılar ile parmak kemiklerine bağlanırlar. Fleksor kaslar dirsek veya önkoldan başlar ve kolun orta kısımlarında tendonlara dönüşerek parmak uçlarına kadar uzanırlar (Şekil 1). Parmaklarda fleksor tendonlar pulley adı verilen tüneller içinden geçerler. Pulleyler tendonun üzerinde tüneller oluşturarak kemikten uzaklaşmasını engellerler ve eklemlerin daha aktif çalışmasını sağlarlar.

Önkol, el bileği, el ve parmaklarda oluşan derin kesiler sonrası fleksor tendon yaralanmaları oluşabilir.  Fleksor tendonlar anatomik olarak elde damar sinir yapıları ile çok yakın seyreder. Bu nedenle elin iç yüzünde oluşan yaralanmalarda fleksör tendonlar ile birlikte damar, sinir yapıların yaralanması sıktır. Tendon yaralanması oluştuğunda tendon uçları birbirinden kasların çekmesi nedeni ile uzaklaşır.  Kesi bölgesinde tendon uçları hemen bulunamayabilir. Fleksor tendon kesisi oluştuğunda hasta parmağını bükemez. Eğer tendon tam kesik değil ise parmağın bükülmesi hasta tarafından sağlanabilir. Bu durumda genellikle ağrı olur. Tam olmayan tendon kesileri tedavi edilmez ise ileride tendon kesik bölgeden kopabilir.

Cerrahi olarak tendon uçları karşı karşıya getirilmez ise iyileşme sağlanamaz. Tendon kesileri tamir edilmesi gecikir ise tendonun bağlı olduğu kasın çekmesine bağlı tendonun boyu kısalır ve tendonların karşı karşıya getirilmesi mümkün olmayabilir. Parmaklarda tendonların içinden geçtiği pulley denilen tünellerin korunması tendonların iyileşme sonrası işlevlerini yerine getirebilmesi için çok önemlidir. Tendona çok yakın olan damar sinir yapılarının mutlaka ameliyat sırasında mikro cerrahi yöntemler ile tamir edilmesi gerekir. Yapılan cerrahi müdahele sonrası dikilen yapılarınn korunması amacı ile 3-4 hafta atelleme yapılır. Alçı çıkarıldıktan sonra hareketlerin hemen sağlanması mümkün olmaz. Tendon iyileşmesi sırasında etraf dokulara yapışıklıklar meydana gelir. Alçılı halde iken erken fizik tedavi başlanabilir veya alçı sonrası fizik tedavi verilmelidir. Fleksör tendon yaralanmaları sonrası genellikle profesyonel fizik tedavi yardımı almak gereklidir. Eğer fizik tedaviye rağmen hareketlerin sağlanması yetersiz kalır ise tendonun etrafındaki yapışıklılar açılarak tekrar hemen fizik tedaviye başlanmalıdır. Erken dönemde fizik tedaviye başlanılması önemlidir. Eğer zamanında fizik tedaviye başlanılmaz ise hareketlerin sonradan kazanılması güçtür.

BOKSÖR KIRIĞI ( 5. metakarp distal uç kırığı )

Boksör kırığı, beşinci parmak

(KÜÇÜK PARMAK) metakarp kemiğinin (tarak kemiği) parmak ile eklem yaptığı bölgeye yakın bir yerinden kırılmasıdır. Hemen hemen her zaman sert cisimlere yumruk atma sonrasında karşımıza çıkar.

Şüphelenilen durumlarda doktora ulaşana kadar buz uygulaması ve kolun yukarıda tutulması faydalıdır. Tanı, travma sonrasında bu bölgede ağrı, şişlik bulunması, çekilen direkt grafilerde kırığın saptanması ile konur. (Şekil 1)

Tedavi; uygun olgularda kırığın elle düzeltilerek alçı atel yapılmasıdır. Bazı durumlarda ise kırık çok parçalıdır veya elle düzeltilemez (veya düzeltildikten sonra pozisyonunu koruyamaz). Bu olgularda kırık parçalarının teller yardımı ile tespit edilmesi gerekebilir. (Şekil 2,3)

Kırığın pozisyonuna göre açık veya kapalı yöntem tercih edilir. Ameliyat aksiller veya ulnar sinir bloğu ile gerçekleştirilir. Hastanın tamamen uyuması gerekmez, aynı gün taburcu olabilir. 4-6 hafta sonra kırık iyileşmişse hastanın atel ve telleri alınabilir. Bu dönem sonrasında da fizyoterapi desteği çok faydalı olacaktır.  

KAYAKÇI BAŞPARMAĞI (ULNAR KOLLATERAL BAĞ YARALANMASI)

Parmak eklemlerimizin her iki yanında stabilizasyon sağlayan bağlar bulunur (Kollateral bağlar). Başparmak tabanındaki (parmak ucundan itibaren 2.eklem) kollateral bağlardan işaret parmağına yakın tarafta olanın(ulnar kollateral bağ) hasar görmesi sonucu kayakçı başparmağı(Skier’s thumb veya Gamekeeper’s thumb) denilen yaralanma meydana gelir. (Şekil 1)

Bağlar veya ligamanlar, bildiğimiz gibi eklem bölgelerinde komşu kemikleri birbirine bağlar.  Bu eklemde başparmağı diğer parmaklardan uzaklaştıran bir zorlama ulnar kollateral bağda bir yırtılmaya neden olabilir. Ağrı, şişlik, kızarıklık, kavrama hareketlerinde güçsüzlük bu yaralanmanın belirtilerindendir. Erken dönemde buz uygulaması ve nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar faydalı olacaktır.

Yaralanmanın boyutunu anlamak ve tedaviyi yönlendirmek için öncelikle fizik muayene yapmak gerekir. Başparmak ulnar kollateral bağ bölgesinde şişlik, hassasiyet, parmağı dışa doğru zorlama hareketlerinde ağrı ve parmağın daha rahat ve olması gerektiğinden fazla dışa dönmesi saptanan bulgulardır. Direkt grafide l eklemin anormal pozisyonu ve bazen küçük bir parça kemik kırığının eşlik etmesi dikkati çekebilir. MRI tetkiki yapılabilirse bize yırtığın tam lokalizasyonunu, kısmi veya tam yırtık olduğunu gösterir.

Kısmi yırtıklar için uygun pozisyonda bir splint yapılarak fizyoterapi uygulamak yeterli olacaktır. Tam yırtıklar, kemik parçalarının da koptuğu olgularda ameliyat gereklidir. Çoğu el ameliyatında olduğu gibi aksiller blok anestezisi ile sadece kol uyuşturulur. Yırtık bağ, varsa kırık parça ile beraber kemikten koptuğu noktaya tespit edilir. Ameliyat uygulanan olgularda da sonrasında fizyoterapi mutlaka gereklidir.

DÜĞME İLİĞİ (BOUTONNIERE) DEFORMİTESİ

Parmağın orta ekleminin düzleştirilemediği bir deformitedir. Genellikle travma sonrası meydana gelir. Parmağın düzleştirilmesi oldukça karmaşık bir mekanizma ile olur. Parmak üstünde orta hatta giden bir tendon esas olarak parmağın alt ve orta boğumlarını (proksimal ve orta falanks) düzleştirirken, parmağın her iki yanından gelen tendonlar da uç boğumu (distal falanks) düzleştirir. Düğme iliği deformitesinde ortada yer alan tendon proksimal falanksta orta ekleme yakın düzeyde yaralanmıştır.

Tipik görüntüsü ile oldukça kolay tanı konur. Travmalar dışında romatizmal hastalıklarda da görülebilen bir komplikasyondur.

Mutlaka profesyonel yardım alınması gerekir.  Kapalı yaralanmalarda ilk yaklaşım fizyoterapi olmalıdır. Fizyoterapist kontrolünde uygun splintlemelerle ameliyat gereksinimi ortadan kalkabilir. (Şekil 1)

Sadece fizyoterapinin yetersiz kaldığı olgularda cerrahi tedavi gündeme gelir. Cerrahi tedavide genellikle kopuk tendonu ucuca dikmek mümkün olmaz. Hastanın parmak orta eklemi fizyoterapi ile iyice yumuşatıldıktan sonra sağlam olan yan tendonlar kullanılarak yapılan çeşitli onarım teknikleri mevcuttur. Ancak cerrahi tedavi uygulansa dahi sonrasında uzun süreli bir fizyoterapi tedavinin olmazsa olmazıdır.

DUPUYTREN HASTALIĞI

Avuç iç derisinin hemen altında yer alan ve altından geçen tendon sinir ve damar yapıları için koruma görevi üstlenen yapının (fasya) anormal kalınlaşması ile meydana gelen bir durumdur. Fasya kalınlaşması avuç içinden başlayıp parmaklara doğru uzanır. Hastalığın ileri dönemlerinde parmaklarda avuç içine doğru bükülmeler ve deride nodül denilen bazı sertlikler ortaya çıkar. (Şekil 1)

Bu hastalık ayrıca ayak tabanı ve peniste de görülebilir.

Genellikle 40 yaş üzeri erkeklerde rastlanır. Şeker hastalarında görülme sıklığı fazla iken el yaralanmaları ve diğer meslek hastalıkları ile ilişkisi kanıtlanmamıştır. Küçük ve orta parmakta daha sık görülmekle beraber tüm parmakları etkileyebilir.

Muayenede avuç içinde şişlik ve kıvrımlarda artış görülür. Şişliklerle bağlantılı kordon şeklinde kalınlaşmış sertlikler avuç içinde ele gelir. Hastalığın ileri evrelerinde parmaklarda kordonun çekmesine bağlı bükülme meydana gelir. Çoğu hastada her iki el birlikte etkilenir. Hastalık, erken yaşta başlarsa daha ciddi seyreder.

Dupuytren hastalığına bağlı oluşan avuç içi nodüller tipik olarak ağrısızdır. Hastalık önce avuç içini düz yüzeylere koymakta güçlük ile fark edilir. Parmaklarda bükülme arttıkça günlük aktivitelerde kısıtlanma ve el yıkama, el sıkma, eldiven giyme,  bir şey tutma vb. hareketlerde zorluk  oluşur. Hastalığın gelişim hızı hastadan hastaya değişiklik gösterir.

Başlangıç safhasındaki hastalarda fonksiyonlar etkilenmemiş ise hasta takibe alınır. Avuç içindeki nodüllerin varlığı parmaklarda bükülme yoksa tek başına ameliyat gerekliliği doğurmaz. Bu durumlarda nodüllerin üzerinden steroid enjeksiyonu hastalığın ilerleme hızı azaltabilir. Parmakların 70 derece ve üzerinde büküldüğü durumlarda cerrahi tedavi düşünülür. Cerrahide amaç avuç içi ve parmaklara kadar uzanan sertleşmiş fasyanın, damar sinir yapıları korunarak tamamının çıkartılmasıdır. Bazı olgularda sertleşmiş bantların çıkartılması sonrası deri örtüsünde meydana gelebilecek eksiklikler vücudun başka kısımlarından alınan deri greftleri ile giderilir. Ameliyat sonrası atel uygulanması ve fizik tedavi cerrahi tedavinin başarısı açısından çok önemlidir.

GANGLİA (GANGLİON, KİSTİK HİGROMA)

Eklem kapsülü, tendon veya tendon kılıfı üzerinden çıkan içi jel kıvamında bir sıvı ile dolu kistik yapıdaki iyi huylu tümörlerdir. Elde en sık rastlanan iyi huylu tümördür. Genellikle 20-40 yaş arasında ve daha çok kadınlarda görülür. Tek bir kist şeklinde ve çoğunlukla el bileği ve eldeki belli yerlerde çıkmakla beraber, el ve el bileğinin hemen her ekleminde yerleşebilir. Ganglion sıklık sırasına göre el bileğinin sırt tarafında (dorsal ganglion),

el bileğinin iç yüzünde (volar ganglion), avuç içinin parmaklara yakın kısmında (volar retinakuler ganglion)

ve parmakların en uç eklemleri hizasında, ayakta oluşabilir.

Kesin bir sebebi yoktur. Tekrarlayan küçük travmalar sonrası oluşabilir. Hastanın mesleği ile doğrudan bir ilişki yoktur. Aniden ortaya çıkabileceği gibi aylar içinde yavaşça gelişebilir. Hastalar genellikle oluşan şişlik nedeni ile doktora başvururlar. Şişlik dinlenme ile azalıp aktivite ile artabilir. Bazen kistin patlaması sonucu tamamen ortadan kalkabilir. Fazla büyüyen kistler eklem hareketleri sırasında ağrıya neden olabilir. Bu kistler kötü huylu değildir, başka bölgelere yayılmaz.

Muayene sırasında kist bölgesinde çıkan kitlenin tespiti ile tanı konulur. Oval veya daire şeklinde; yumuşak veya çok sert kıvamda olabilirler. Genellikle parmak dibindeki küçük nodüller sert kıvamdadır. Üzerine bası geldiğinde veya yumruk yapma sırasında ağrılı olabilirler. Alttaki eklem mekanik patolojilerini ve kemik lezyonlarını ekarte etmek için radyolojik tetkik yapılması faydalıdır.

Tedavi çoğu hastada gözleme almak yönünde olmalıdır. Bazen kitleler ağrısız olarak seyreder. Bazıları zaman içinde kaybolabilir. Kist ağrılı hale geldiğinde; hareketler ve fonksiyonlarda kısıtlanma meydana geldiğinde; çok aşırı şişlik oluşup estetik olarak kötü görünüm oluştuğunda cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Ameliyat kolun tamamının uyuşturulduğu aksiller blok anestezisi altında turnike kullanılarak kanamasız ortamda yapılır. Kistin nüks ihtimalini en aza indirmek için köken aldığı eklem aralığına kadar ulaşmak ve burada bir pencere oluşturarak çıkarmak gerekir. Bazı olgularda ameliyat sonrasında 10 gün süre ile atel kullanımı gerekebilir. Hastalar normal aktivitelerine kısa sürede geri dönerler.

EL TÜMÖRLERİ

Latinceden tıp dili ve günlük kullanıma giren Tumor’ un kelime anlamı şişliktir . Elde oluşan anormal şişlik ve kitleler iyi huylu olsun, kötü huylu olsun el tümörü olarak isimlendirilir. El tümörlerinin büyük kısmı iyi huyludur. Elde tümörle ciltte siğil veya ben şeklinde, cilt altında yumuşak doku veya kemikten kaynaklanan kitleler şeklinde olabilir.

Elde görülen en sık kitle ganglion kistlerine ait kitlelerdir (Şekil 1). Bu kistler içinde jelatinöz madde içeren keseciklerdir. Genellikle el bileğinde görülmekle beraber parmaklarda tendon kılıfları ve pulleyler üzerinden kaynaklanabilirler.

İkinci olarak en sık görülen tümör dev hücreli tümördür. Bu kitleler serttir, lobüle olabilir. Herhangi bir yerde oluşabilir ama en sık olarak tendon kılıfının etrafında görülür. İyi huylu ve yavaş gelişimli tümörlerdir.
Diğer çok görülen tümör epidermal inklüzyon kistleridir. Kesi ve yaralanmalar sonrası cilt altından kaynaklanan iyi huylu tümörlerdir. Cilt hücreleri normalde koruyucu koyu kıvamlı keratin denen madde salgılarlar. Çevresel etkenler nedeni ile deri değişimi sırasında ölen cilt hücrelerinin yerine yenileri geçer. Cilt hücreleri cilt altında kalır ise (kesiler, cilt hasarlanmaları sonrası) keratin üretmeye ve sanki cilt değişimi oluyormuş gibi çoğalmaya başlar. Ölü cilt hücreleri ve keratin cilt altında kistik bir form oluşturur. Kist keratin üretimi artması, ölü hücrelerin fazlalaşması ile büyür. Buna inkluzyon kisti adı verilir.

Lipomlar (iyi huylu yağ bezeleri),  nöromalar (sinir ucu tümörleri),sinir kılıfı tümörlerifibromalar, tırnak yatağı tümörleri (glomus tümörleri), hemanjiomlar (kılcal damar yumaklaşmasından oluşan tümörler) (Şekil 2.)

gibi iyi huylu tümörler elde sıklıkla karşılaşılır. Artrit ve travmaya bağlı oluşan kemik çıkıntılarına bağlı kitleler görülebilir. Yabancı cisim reaksiyonuna bağlı şişlikler meydana gelebilir.

Hastalar ellerinde bir kitle hissettikleri zaman bunun kötü huylu veya iyi huylu olup olmadığını merak ederler. Kötü huylu kanserler elde nadirdir. Çoğu iyi huylu kitlelerdir. En sık görülen kötü huylu tümörler skuamous hücreli karsinom, basal hücreli karsinom, melanoma gibi cilt kanserleridir. Diğer kötü huylu tümörler kemik ve yumuşak dokuya ait sarkomlardır. Sarkomların hızlı yayılım özelliği vardır. En sık olarak akciğere sıçrar. Başka yerlerden uzak yayılım olarak ele sıçrama görülebilir. Çoğu iyi olduğu düşünülse bile eldeki tüm kitlelerden patolojik inceleme için örnek alınmalıdır.

Eldeki kitleler değerlendirilirken fizik muayene sonrası direkt grafi ve BT (bilgisayarlı tomografi), MRI (magnetik rezonans incelemesi) gibi tetkikler yapılabilir. Genelde yapılan işlem tümör çok büyük boyutlu değil ise total olarak kitlenin çıkarılmasıdır. Genel olarak kitlenin tamamı ile çıkarılması yeterli tedaviyi sağlamaktadır. Eldeki bazı kitlelerin tekrarlayıcı özellikleri mevcuttur. Bu nedenle cerrahi olarak çıkarılan her tümörün kayıtlarının düzenli olarak tutulması ve patolojik incelemeye gönderilmesi ameliyat sonrası dönemdeki takipleri için çok önemlidir.

SİNİR YARALANMALARI

Sinirler beyinden gelen iletilerin vücudun çeşitli bölgelerine uyarı taşımasını sağlayan ve vücudun çeşitli bölgelerinden gelen uyarıları beyne taşıyan ileti sistemleridir. Sinir milyonlarca lif içerir ve bu lifler sinir içinde guruplar halinde koruyucu kılıf ile sarılan kablolar halinde seyreder. Kablolar halinde iletiyi taşıyan bu sistem etrafı da koruyucu bir yalıtım maddesi ile sarılıdır.

Sinirler beyinden kaslara ileti taşıyan ve hareketlerin kontrolünü sağlayan motor sinirler ve vücudun çeşitli bölgelerinden ağrı, basınç, sıcaklık, gibi duyuları taşıyan duysal sinirler olarak iki çeşittir.

Sinirler gerilme, basınç ve kesilme yoluyla hasarlanabilir. Gerilme ve basınç yaralanmalarında sinir etrafındaki koruyucu tabakanın yapısı bozulmaz ama liflerde olan hasarlanma nedeni ile ileti sistemi bozularak sinir çalışamaz hale gelir. Kesilme durumunda ise hem sinir lifleri hem etrafındaki koruyucu tabaka hasarlanır. Hasarlanma sonrası kaslara beyinden gelen iletiler iletilemez ve fonksiyonlar yapılamaz veya vücudun çeşitli yerlerinden alınan duysal itliler beyne iletilemez.

Sinir lifleri hasarlandığı zaman etrafındaki koruyucu tabaka yapısı devamlılığını korur. Yaralanan sinir uçlarının bir üst ileti istasyonuna kadar olan kısmı ölür ve kendini eritir. Koruyucu tabakanın içi boş tüpler halinde kalmasını sağlar. Bir süre sonra iyileşme süreci başlar. Eğer koruyucu kılıfta hasarlanma yoksa veya kılıf tamiri yapılmış ise liflerin büyümesi boş tüpler içinden devem ederek motor veya duysal sinirlerin ileti uç noktalarına(reseptör) kadar iyileşme sağlanır. Sinir vücudun en yavaş iyileşen dokusudur. Eğer koruyucu kılıf yapısı tamir edilmemiş ise iyileşme sürecine giren ve büyümeye devam eden sinir uçları yollarını bulamaz ve sinir ucunda nöroma adını alan kitleler oluşturur. Bu kitleler üzerine bası oluşturulduğunda ağrılı elektirik iletileri oluşur.

Tedavi de sinir tam kesisi oluşmuş ise sinirin iki ucu tespit edilerek mümkün olduğunca ince dikişler ile etraf koruyucu tabaka tamir edilir. (Şekil 1) Tedavide amaç etraf kılıf dokunun devamlılığının sağlanması ve iyileşme sürecine giren sinir liflerinin son ileti noktalarına kadar yollarını bulmalarını sağlamaktır. Fazla skar dokusu oluşturup sinir iyileşme bölgesinde bası oluşturulmaması için sinir kılıflarının mikrocerrahi yöntem ile mümkün olduğunca ince dikişlerle özenli olarak tamir edilmesi gereklidir. Özellikle el ve parmak seviyelerinde sinirler çok incelir genelde damar yapıları ile yan yana seyreder. Sinir yaralanması saptandığında damarsal yapılarında yaralanması çok sık görülür. Çok ince dikişler kullanıldığı için tamir yapılan kısmın korunması amacı ile 3 haftalık alçı tedavisi uygulanır.

Sinir kılıfları sinir üzerindeki damarsal yapıların yardımı ile orijinal yerine dikilmeye çalışılır ama cerrahi olarak ne kadar orijinal yerine dikilmeye çalışılsa bile içi boş tüpler her zaman eski yerini bulamaz. Milyonlarca fibrilin orijinal yerini bulması mümkün olmaz.

Eğer yara çok kirli ve açık bırakılacak ise sinir dikilmesi ilk operasyon sırasında yapılmayabilir. Eğer sinir defekti(eksikliği) varsa genellikle bacaktan alınan sinir grefti (parçası) araya yerleştirilerek sinirin devamlılığı sağlanır.

Sinir tamiri yapımından sonra sinir liflerinin büyümeye başlaması 3-4 hafta sonra başlar. Hastanın yaşı, yaralanma tipi sigara kullanımı vb. faktörlere bağlı olmakla birlikte genellikle sinir tüpleri içinden fibriller günde ortalama 1 mm ilerler. Bu nedenle duysal iyileşmenin sağlanması yaralanmanın hedefe olan uzaklığına bağlı 1-2 ay ile 6-8 ay gibi süreler alabilir. Bu dönemde hasta parmak uçlarını sıcağa dokunurken, iş yaparken parmak ucunu yaralamamaya dikkat etmelidir. Sinir iyileşmesi beklenirken sinirin uyardığı kasların aktivitesinin kaybolmaması gerekir.