El bileği çevresinde en sık görülen kitlelerden olan gangliyonlar içi sıvı dolu kesecik yapılarıdır.
Ganglion kisti, genellikle eklem ya da tendon kılıflarının yakınında gelişen, sıvı dolu bir kisttir. Bu kistler cilt altında yuvarlak ve genellikle sert bir yapıda olabilir. En sık el bileğinde görülür, ancak diğer eklemlerde de ortaya çıkabilir.
Nasıl Teşhis Edilir?
Kist tanısı genellikle fiziksel muayene ile konulur. Hekim, kistin özelliklerini (büyüklüğü, yeri, sertliği) değerlendirir ve hastanın semptomlarını dinler. Kistin derinliği veya çevresindeki yapılarla ilişkisi konusunda şüphe varsa, yumuşak doku ultrasonu veya MR gibi görüntüleme yöntemleri gerekebilir. Bu, kistin derinliğini ve çevresindeki yapılarla olan ilişkisini daha iyi anlamak için kullanılır.
Ganglion Kisti Kendiliğinden Geçer mi ?
Evet, bazı ganglion kistleri tedavi olmaksızın kendiliğinden geçebilir. Genellikle küçük ve ağrısız kistler zamanla küçülüp kaybolur. Ancak, bazı kistler tedaviye rağmen yeniden oluşabilir. Genellikle 12 ila 18 ay süren bir süreç içinde geçebilir.
Ganglion Kisti Tedavi Edilmezse Ne Olur?
Tedavi edilmemiş ganglion kistleri bazı komplikasyonlara yol açabilir. En sık görülen komplikasyonlardan biri enfeksiyondur. Kistin içine bakteriler girerse, bu durum apseye neden olabilir ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Ayrıca, büyüyen kistler çevresindeki yapılar üzerinde baskı yaparak ağrı ve hareket kısıtlılığına neden olabilir.
Ganglion Kisti Nasıl Tedavi Edilir?
Tedavi genellikle kistin semptomlarına ve özelliklerine bağlıdır. Küçük, ağrısız kistler genellikle sadece izlenir ve takip edilir. Bu tür kistler zamanla kendiliğinden iyileşebilir. Ancak, kistin büyümesi, ağrılı hale gelmesi veya kozmetik bir sorun oluşturması durumunda tedavi gerekebilir.
Ganglion Kistleri Mutlaka Çıkarılmalı mı?
Eğer kist ağrı yapmıyorusa ., görüntü olarak rahatsızlık vermiyorsa ve kemiklere herhangi bir hasar vermediyse çıkarılmadan takip edilebilir.
Ancak hastanın elbileğinde gangliyonun olduğu bölgede şiddetli ağrı, el bilek hareketlerinden zorlanma mevcut ise, hastanın genel olarak ağrı şikayeti ön plandaysa , ganglionun altında yerleşmiş olan bağda bir lezyon olma ihtimali akla gelmelidir. Ağrılı gangliyon vakalarında gangliyonun çıkarılması tek başına yeterli olmayacaktır. Gangliyonun çıkarılmasını takiben bu bağın da onarılması tedavinin bir parçası olarak mutlaka eklenmelidir.
Cerrahi İşlem Nasıl Yapılır?
Cerrahi işlem açık teknik ve kapalı teknik olarak iki farklı şekilde yapılabilir. Her iki teknikte de koltuk altından uyuşturularak anestezi sağlanır.
Açık teknikte ciltte uygun bir kesik yapılarak kist ve bağlantılı yapıları çıkarılır. Kistin tamamen çıkarılması işlem sonrası iyileşme süreci, kistin büyüklüğüne ve yerleşim yerine bağlı olarak değişebilir.
Kapalı teknikte ise el bileğinde yapılan küçük kesiler ile artroskopik enstrumanlar ( kamera , prob) ile el bileğine girilerek hem gangliyon temizlenir hem de altta mevcut olan bağ lezyonları onarılabilir. Bağ lezyonlarının onarılması hastanın ağrı şikayetinin rahatlaması ve el bileğinin iyileşmesi için önemlidir.
Küçük boyutlu gangliyonlarda kapalı teknik ile ile gangliyonun çıkarılması ve bağın onarılması açık cerrahiye göre daha rahat ve kolay yapılabilmektedir.
Kamptodaktili (Çarpık Parmak) genellikle beşinci parmağın (serçe parmak) proksimal interfalanageal eklemini (PIPJ) tutan ve patolojik bir fleksiyon kontraktürüne (eklemde bükülmeye) neden olan, travmanın eşlik etmediği konjenital bir el anomalisidir. Aynı hastada her iki elde görülme olasılığı daha yüksek olan nadir bir doğumsal el anomalisidir. Beşinci parmaktan sonra en sık tutulan parmak dördüncü (yüzük parmağı) parmaktır.
KAMPTODAKTİLİ (Çarpık Parmak) Sebebi Nedir?
Doğumsal olarak parmaklarda fleksiyondan (bükülmeden) sorumlu kasların anormal pozisyonlardaki yerleşimi nedeniyle görülür. Bu nedenle fleksiyon ve ekstansiyonda görevli olan kasların mekanizmaları bozulur. Freeman-Sheldon sendromu ve Kamptodaktili Artropati Coxa Vara Perikardit (CACP) sendromu ile ilişkili olabilir. Gen mutasyonu konusunda da çalışmalar yapılmaktadır.
KAMPTODAKTİLİ (Çarpık Parmak) Tipleri Nelerdir?
Benson Klasifikasyonu
Tip 1: Sadece serçe parmakta anomali olan, kızlarda ve erkeklerde eşit olarak görülen en sık izlenen kamptodaktili formudur.
Tip 2: Serçe parmakta görülen anomalinin ergenlik döneminde görülmesi, daha çok kızlarda görülmesi ve bu duruma kas gövdelerinin anormal yerleşiminin eşlik etmesi ile karakterize formudur.
Tip 3: Doğumsal olarak birden fazla parmağın etkilenmiş olduğu formudur ve genelde sendromik bir hastalık da eşlik eder.
Kirner Deformitesi: Genellikle her iki elde de tutulum yapan, ergenlik dönemindeki kızlarda daha çok görülen, herhangi bir fonksiyon bozukluğuna yol açmayan beşinci parmağın uç ekleminin deformitesidir.
KAMPTODAKTİLİ (Çarpık Parmak) Tanısı Nasıl Konulur?
Tanı doğumdan sonra parmaklarda çarpıklık ve fleksiyon deformitesi görülmesi ile konur. Kemik yapıyı değerlendirmek için röntgen, yumuşak doku ve kas yapılarını değerlendirmek için ise MRI görüntülemeleri istenir. Doğumsal olmayan adölesan çağlarda görülen kamptodaktili fizik muayenesinde ekstansiyonda kısıtlılık ve fleksiyon kontraktürü görüntüsüyle tanı alır. Eklemlerde hareket açıklığı ölçümleri yapılır.
KAMPTODAKTİLİ (Çarpık Parmak) Ne Zaman Tedavi Edilir ?
Hastanın genel anestezi alması konusunda herhangi bir risk yoksa 3 ay-1 yaş arasında oeprasyon önerilir. 1 yaşından sonra kontraktürler tamamen oturur, açılması zorlaşır ve eklem yüzeylerinde kalıcı hasarlar meydana gelebilmektedir. İlerleyen yıllarda eklem ve kas yapılarında düzenleme yapılması amacıyla ek cerrahi operasyonlar gerekebilmektedir.
Eklemde çarpıklık ve hareket deformitesi olan parmağın fonksiyonel olarak kullanılmasını sağlamak ve kontraktürü açmak
-İnce ve kaba kavrama hareketlerini sağlamak
-Eklemde bağ rekonstrüksiyonu yaparak stabilite sağlamak
-Estetik görünüm açısından kabul edilebilir bir parmak oluşturmak olmalıdır.
KAMPTODAKTİLİ (Çarpık Parmak) Tedavisi Nasıl Yapılır?
Tedavi cerrahi olmayan (konservatif) ve cerrahi olarak ikiye ayrılır. Parmaktaki eklem kontraktür açısı düşük ise doktor kontrolünde pasif germe hareketleri ve dinamik ateller ile konservatif tedavi önerilir. Hasta bu tedavilere cevap vermez ise cerrahi tedavi önerilir. Eklem kontraktür açısı yüksek olan (30 derecenin üzeri), ciddi seviyede fleksiyon kontraktürü olan hastalarda cerrahi olarak anormal yerleşimli kaslar yeniden şekillendirilip konumlandırılır. İhtiyaç halinde kas ve tendon transferleri yapılır. Eklem yüzeyleri ve kapsülü onarılır, kemik yapıları uygun şekilde teller ile sabitlenir. Cilt kontraktürü ise Z-plasti ve KM-plasti operasyonları ile açılır ve ihtiyaç olan bölgelere cilt eksikliğini kapatmak amacıyla greft konur.
Ameliyat Sonrasında Nelere Dikkat Edilmelidir ?
Hastalar dört hafta boyunca atel ile takip edilir. Eklemlerin sertleşmemesi ve tekrar kontrakte olmaması için hareketli ateller önerilir. Erken dönemde fizik tedavi kontrolünde mobilizasyon tedavinin önemli bir parçasıdır.
Klinodaktili (Kavisli/Eğri Parmak)
Doğumsal olarak beşinci parmağın içe, 4. Parmak tarafına bakan eğriliğidir. Ayak parmaklarında da tutulum yapabilen nadir bir konjenital anomalidir. Ailesel geçişli Down sendromunda görülen patolojik bulgulardan biridir. Klinodaktilinin eşlik edebileceği diğer sendromlar; Fanconi anemisi, Turner ve Kliefelter sendromudur. Parmaktaki tendon ve ligamanların defekti ve yanlış yerleşimi sebebiyle görülmektedir. Parmaktaki büyüme plağındaki bükülme nedeniyle eğrilik ve fleksiyon izlenir. Parmak eklemlerinde günlük aktivitelerin yapılmasını engelleyen hareket kısıtlılığının derecesine bağlı olarak operasyon gerekebilmektedir. Cerrahi olarak kasların yeniden konumlandırılması ve kemik osteotomileri yapılabilmektedir.
Omuz ağrısının en sık nedenidir. Omuz sıkışma sendromu, omuz ekleminde yer alan kasların ve omzun üst kısmındaki kemiklerin arasında yer alan bursa keseciğin şişmesi nedeniyle meydana gelen durumdur. Birçok şekilde ortaya çıkan ve günlük yaşamı etkileyen bir rahatsızlıktır. Impingement sendromu olarak da adlandırılan omuz sıkışması, tıbbi açıklamasıyla omuzda yer alan bursanın şişmesi ve zedelenmesi demektir. Bursa, kasları kemiklere bağlayan lifli bağ dokusunun üzerinde bulunan bir kesecektir. Omzun aşırı kullanımı ya da kemik çıkıntıları zamanla rotator manşet tendon sıkışmasını beraberinde getirir.
Omuz sıkışmasının yaygın nedeni yaralanma ve travma sonucu omuzlardaki tendonlarda şişme ve yırtılma, devamlı omuzu etkileyen spor ve egzersiz aktiviteleri, aşırı ve sert kullanım, aşırı kullanıma bağlı aşınma ve yıpranmadır.
Omuz sıkışmasının nedenleri arasında şunlar da yer alır:
Bursanın tahriş olması ve iltihaplanması (inflamasyonu)
Akromiyonun şekli ve yapısal sorunlar
Omuz sıkışması bazı durumlarda kireçlenme ve yırtığa bağlı olarak da ortaya çıkar. Aynı zamanda ileri yaşlılıkta görülen anatomik anormallikler de tetikleyici unsurlardandır. Dolayısıyla bu nedenler göz önünde bulundurularak uzman doktor uygun tedavi yöntemini uygular.
Rotator manşetin dört tendonundan biri olan, supraspinatus tendonu akromiyon olarak bilinen omuzun üst kısmındaki kemiğin altından geçer. Bazı hastalarda akromiyonun alt yüzeyi ile omuz başının (humerus başı) üstü arasındaki boşluk (subakromial boşluk) oldukça dardır.
Bu durumlarda, özellikle kolun öne ve yukarıya doğru kaldırıldığında rotator manşet tendonu ve bu bölgede bulunan eklemlerin doğal hava yastıkları olarak nitelendirebileceğimiz keseler (bursa) sıkışabilir.
Tekrarlayan kol hareketleri ile tendonlar ve bursa iltihaplanabilir, şişebilir ve potansiyel olarak yırtılabilir. Bu da omuz ağrısına ve güçsüzlüğe neden olabilir.
Omuz sıkışma sendromu olan hastaların çoğunda omuz ağrısı vardır. Ağrısı, genellikle omuzdan başlayarak kola, hatta bazen parmak uçlarına kadar yayılır. Bu ağrı, keskin ve batıcı olabilmektedir, bu da hastaların günlük aktivitelerini sürdürmelerini zorlaştırır. Ayrıca, sinir sıkışması nedeniyle oluşan ağrı boyun ve sırt bölgesine de yayılabilmektedir. Ağrı tipik olarak geceleri yoğunlaşır ve hastalarda uyku kalitesinin kaybolmasına neden olur. Omuz sıkışma ağrısı, üst kolun dış tarafında ve omzun ön tarafında hissedilebilir ve baş üstü aktivite ile artar. Diğer yaygın semptomlar arasında güçsüzlük ön plana çıkar,
Omuz Sıkışma sendromu
Başlıca belirtiler şunlardır:
Omuzda keskin ağrı
Kola yayılan ağrı
Uyuşma ve karıncalanma
Omuz sıkışma impingement sendromu tedavisi, hastanın belirtilerinin ciddiyetine ve durumunun nedenine bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Ancak bizim uyguladığımız tedavi yolları şunlardır:
Omuz Sıkışma Sendromu Ameliyatsız Tedavisi
Cerrahi olmayan yöntemler, birçok hastada omuz sıkışma semptomlarını hafifletir. Enflamasyonu ve ağrıyı azaltmak için tipik olarak dinlenme, aktivite modifikasyonu ve anti-enflamatuar ilaçların kullanımı çoğu hastada işe yarar.
Omuz eklemini güçlendirmek ve hareket açıklığını artırmak için birçok durumda hareket açıklığı ve güçlendirme egzersizlerini içeren fizyoterapi protokolünü uygulamak ağrıyı ve olası omuz ameliyatı ihtiyacını ortadan kaldırabilir.
Omuz Sıkışma Sendromunun Ultrason Altında Enjeksiyon ile Tedavisi
Yukarıda uygulanan tedavilere rağmen beklenen düzelme elde edilmezse, subakromial bölgeye kortizol enjeksiyonu yapılır.
Klasik kör yöntem ile omuz ekleminin arka tarafından yapılan subakromiyal enjeksiyon ile kıyaslandığında, önden ultrason altında yapılan subakromiyal enjeksiyon yönteminin sonuçları olukça iyidir.
Omuz Sıkışma Sendromunun Ameliyat ile Tedavisi
Akromiyal kemik çıkıntısı veya kalınlaşmış akromiyon omuz sıkışmasına neden oluyorsa artroskopik omuz ameliyatı önerilir. Kemik çıkıntısı veya kalınlaşmış akromiyon, artroskopik yöntem ile tıraşlanır, şişmiş olan iltihaplı bursalar çıkarılır. Bu omuz prosedürü sırasında herhangi bir rotator manşet tendon yırtığı da onarılır.
Dirsek ağrısı, aşırı kullanıma ya da zorlanmaya bağlı yaralanmalar, tenisçi dirseği, eklem faresi ,kırıklar ve eklem kireçlenmesi (artroz)gibi çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir.
Dirsek ağrısında artroskopi yapılır mı?
Artroskopi, dirsek ekleminin iç yapılarını görüntülemesine ve ameliyat etmesine olanak tanıyan minimal invaziv bir cerrahi prosedürdür. Bu teknik, geleneksel açık cerrahiye kıyasla yara izini azaltır ve iyileşme süresini en aza indirir. Prosedür sırasında küçük bir kesi yapılarak bir kamera ve cerrahi aletler ile eklem içine girilerek aynı anda hem görütüleme sağlanır hem de gerekli müdahaleler yapılabilir.
Dirsek artroskopisi, açık ameliyata kıyasla daha az ağrı, daha az yara izi ve daha hızlı iyileşme süresi imkanı sunar. Ayrıca, artroskopi eklem içi serbest cisimler, kemik sivrileşmeleri ( osteofit) ve bağ yaralanmaları gibi çeşitli durumları tespit ve tedavi edebilir.
İyileşme ve Rehabilitasyon
Dirsek Artroskopisi
Genellikle kol uyuşturularak yapılan , özel kamera ve monitör sistemleri yardımıyla 1 santimetreden küçük kesiler kullanılarak dirsek ekleminin ve kemiklerin değerlendirildiği bir cerrahi prosedürdür.
Tenisçi dirseği olarak da adlandırılan ,lateral epikondilit ,golfçü dirseği olarak da adlandırılan medial epiondilit , eklem faresi ya da dirsek eklemi kıkırdak bozuklukları gibi durumlarda dirsek artrokoisi uygulanabilir.
Her hastanın klinik durumuna göre yapılacak müdahaleler farklılık gösterdiğinden net bir süre vermek zordur ancak deneyimli ve uzman bir kişi tarafından yapılan dirsek artroskopileri ortlama 45 60 dakikar arası sürmektedir.
İşlem sonrası genellikle 1 gece hastanede kalmak gerekmektedir.
Taburculuk sonrası genellikle kısa bir süre kol askısı kullanarak günlük rutinlerine dönmeniz mümkün olmaktadır.
Dirsek artrokopisi sonrası ağrı olur mu?
İşlem sonrası cerrahi yapılan bölgede anestezi etkisi geçtikçe bir miktar rahatsızlık hissi ve sızlama olması normaldir. Ancak ağrı durumunuza göre kontrollü olarak verilecek ağrı kesiciler ile rahatlama sağlamak mümkündür.
Dirsek artroskopisi sonrası iyileşme ve rehabilitasyon hastanın genel sağlık durumuna, yaşına ve ameliyatın kapsamına bağlı olarak değişir
Dirsek artrokopisi nerede yapılır?
Dirsek artroskopisi teknik olarak detaylı bir işlem olduğundan yeterli teknolojik altyapıya sahip ameliyathanelerde uzman kişiler tarafından uygulanmalıdır.
Kontraktür kelime anlamı olarak eklemi çevreleyen bağ, kas ve kapsül gibi yumuşak dokuların farklı sebeplerle esneklik ve yumuşaklığını kaybetmesi, normal uzunluğundan daha kısa hale gelerek sertleşmesi ve bunun sonucunda eklemde hareket kaybı ve sertlik gelişmesi durumunu tanımlar
Vollkmann iskemik konraktürü, ekstremitelerimizdeki kas ve kemik yapıların bulunduğu kompartmanlar içindeki basınç artışı sonucu, kas ve sinirlerin oksijensiz kalması buna bağlı olarak dejenerasyonu sonrası gelişe yaygın fibrozise bağlı oluşan kontraktürdür. İskemi sonucu dokular oksijenize olamaz ve geri dönüşsüz doku kayıpları meydana gelir.
Volkman iskemik kontraktürü yenidoğan ve çocukluk çağında görülen tipler olarak ikiye ayrılır.
Yenidoğan döneminde Intrauterin emboli , kompresyon veya her iki durumun kombinasyonu sonucunda doğumun hemen sonrasında görülebilir. Farklı derecelerde cilt ve kas kaybı, iskelet anomalileri ve nörolojik defektler izlenebilir. Yenidoğanda gelişen iskemik kontraktürün tedavisi kompleks yara bakımı ve rekonstrüksiyonu gerektirir.
Ekstremite travmaları ve özellikle humerus suprakondil fraktürü ise çocukluk çağında görülen iskemik kontraktüre sebep olmaktadır. Kas kaybı ve kontraktür ile giden önkol iskemi sorunları görülmektedir.
Volkman iskemik kontraktürü sebebi nedir ve hangi durumlarda görülür?
Yenidoğan döneminde görülen Volkman İskemik Kontraktürü’nün esas sebebi kas
kompartmanlarında basınç artışı ile arteryel kanlanmanın bozulması sonucu geri dönüşümsüz
iskemidir. Vakaların yaklaşık %20 civarında yenidoğan inmesi (serebral emboli) saptanmıştır.
Yenidoğan hastalarda uzun süren ve zor doğum süreci, ikiz doğumları, prematürite, annede
gestasyonel diabet, koagulasyon anomalileri ve amnion sıvısının azalması nedenleri ön plana
çıkmaktadır. Herhangi bir genetik predispozisyon gösterilememiştir.
Çocukluk döneminde döneminde görülen Volkman İskemik Kontraktürü’nün sebebi ise
humerus suprakondil fraktürünün çevre dokulara ve kas kompartmanlarına yaptığı baskı
sonucu basınç artışı ve kompartman sendromudur.
Volkman İskemik Kontraktürü Tanısı Nasıl Konulur?
Radyolojik görüntülemelerde kemik kaybı, osteomiyeliti görülebilir. Kas kaybı durumlarında
kan ve idrar testlerinde miyoglobin değerlerinin yükseldiği saptanabilir. Fizik muayene
sırasında yumuşak dokular, cilt, kaslar, eklemler, damar ve sinirler detaylı olarak
değerlendirilir. En ayırıcı fizik muayene bulgusu önkol dorsalinde görülen sarı renk eskar
dokusudur. Damar sistemlerinin görüntülemek amacıyla doppler ultrasonografi ve anjiografi
yapılabilir. Sinir hasarı tespiti için EMG testleri kullanılabilir.
Sınıflaması Nasıl Yapılır?
Yenidoğan Volkman İskemik Kontraktürü
Tip 1: Ciltte bül (içi sıvı dolu kabarcık) mevcut, genelde dorsal kompartmanda kas kaybı
mevcut, sinir hasarı görülmez, iskelet gelişimi normaldir.
Tip 2: Bül mevcuttur ve lokalize tam kalınlıkta cilt kaybı eşlik eder, dorsal ve volar
kompartmanda kas kaybı, sinir hasarı görülmez, iskelet sisteminde kemiklerde orta derece
kısalık görülür.
Tip 3: Büyük ölçüde tam kalılnlıkta cilt kaybı, dorsal ve volar kompartmanda kas kaybı, sinir
hasarı görülmez, iskelet sisteminde orta-ağır derece kısalık görülür.
Tip 4: Büyük ölçüde ve sirkumferensiyal tam kalılnlıkta cilt kaybı, dorsal ve volar
kompartmanda kas kaybı, çoğunlukla ulnar sinir hasarı, iskelet sisteminde ağır derece kısalık
görülür.
Tip 5: Büyük ölçüde ve sirkumferensiyal tam kalılnlıkta cilt kaybı, dorsal ve volar
kompartmanda kas kaybı, çoğunlukla ulnar sinir hasarı, iskelet sisteminde ağır derece kısalık
görülür ve osteomiyelit (kemik enfeksiyonu) eşlik eder.
Ne Zaman Tedavi Edilir?
Dokuların oksijensiz kalma süresini olabildiğince azaltmak amacıyla, hastanın anestezi için
herhangi bir hayatı tehdit eden durum yoksa acil girişim gereklidir.
Tedavide Amaç Nedir?
– Oksijensiz kalan ekstremitenin kurtarılması
– Ekstremitenin fonksiyonelliğini olabildiğince korumak
– Ölü dokuların temizlenmesi ilerde skar doku oluşturarak kontraktür, hareket kısıtlılığı
ve enfeksiyon oluşturmasını önlemek için önemli
Nasıl Tedavi Edilir?
Bu durumda dokuların oksijensiz kaldığı zamanı en aza indirgemek için erken tanı ve girişim
önem taşımaktadır.
Debridman yapılarak ölü dokuların alınması, gerekli durumlarda fasyatomiler (kas içi basıncı
düşürmek için ilgili bölgeye girişim) yapılabilir.
Erken dönemde defektlerin tam veya kısmi kalınlıkta cilt greftleri, lokal flepler ile kapatılması
önerilmektedir. Geç dönemde ise kapatılamayan cilt defektleri kasık flebi gibi pediküllü ve
serbest fleplerle kapatılabilir.
Kas tendon transferleri, tendon uzatma operasyonları, sinir transferleri/onarımları inflamasyon
tamamen geriledikten sonra ve maksimum hareket açıklığı yakalandıktan sonra yapılmalıdır.
Kemik uzatılması tedavileri damarlı/damarsız kemik greftleri kullanılarak yapılabilir.
Çocukluk çağında humerus suprakondil kırığı sebebiyle gelişen iskemik kontraktürün ve
kompartman tedavisinin erken ve doğru tedavisi ile kas,kemik ve cilt kayıpları önlenebilir
veya en az seviyeye indirgenebilir. Kemik kırıkları uygun şekilde redükte edilip yerlerine
oturtularak K telleri ile fikse edilir. Doğru redüksiyon sayesinde kemik kırıklarının çevre
dokuya bası yaparak basınç artışı ve kompartman sendromuna sebep olması önlenir.
AMELİYAT SONRASINDA NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?
İlgili ekstremite yapılan müdahale nedeniyle atellenir ve erken dönemde fizyoterapist ile pasif
Kienböck hastalığı, el bileğindeki lunat kemiğinin avasküler nekrozu (kemikteki kan akışının bozulması) sonucu gelişen bir durumdur ve genellikle el bileğinde ağrı, hareket kısıtlılığı ve kireçlenme ile kendini gösterir. Lunat, el bileğinde yer alan 8 küçük kemikten biridir ve bilek ekleminin ortasında bulunur. Lunat kemiği, skafold ve trikuetrum kemikleriyle birlikte el bileği eklemini oluştururken, yukarıda radius ve ulna adı verilen önkol kemikleriyle de eklem yapar. Kienböck hastalığının nedeni tam olarak belirlenmiş olmasa da, hastalığın gelişiminde iskelet sistemindeki bazı varyasyonlar, tekrarlayan travmalar ve damar tıkanıklıkları önemli rol oynamaktadır. Özellikle, radius’un uzun olması ve ulna’nın kısa olması gibi yapısal farklılıklar, lunat kemiği üzerine fazladan baskı uygulanmasına neden olur. Bu da kemiğin beslenmesini olumsuz etkileyerek avasküler nekroza yol açar.
Kienböck Hastalığı ile ilgili YouTube videomuz
Hastalığın gelişimi genellikle yavaş ilerler ve genellikle 20-40 yaşları arasındaki bireylerde görülür. Çoğunlukla tek bir elde görülse de, nadiren her iki elde de Kienböck hastalığı aynı anda gelişebilir. Erken dönemde hastalığın teşhisi zor olabilir, çünkü radyolojik bulgular henüz belirginleşmemiştir. Ancak hastalığın ilerleyen evrelerinde lunat kemiğinde şekil bozuklukları, çökme, sklerozlu alanlar ve kemik parçalanmaları görülebilir. Bu süreçte hastalar, özellikle bilek hareket ettirilirken ağrı ve zayıflık hissederler. El bileğinde kısıtlı hareket, özellikle bileğin yukarıya kaldırılmasıyla ağrının artması, hastalığın karakteristik belirtilerindendir. Erken teşhis için manyetik rezonans görüntüleme (MRG) önemli bir rol oynar ve bu yöntem, hastalığın başlangıcını belirlemede yüksek hassasiyete sahiptir. Ayrıca, ileri evrelerde bilgisayarlı tomografi (BT) görüntülemesi de kullanılabilir.
Hastalığın evrelemesi, hastalığın ilerleme düzeyine göre tedavi planlamasında büyük rol oynar. Kienböck hastalığının evrelemesi, genellikle iki ana sistemle yapılır: morfolojik evreleme ve fonksiyonel evreleme. Bu evreleme, hastalığın ilerleyişini izlemek ve doğru tedavi yaklaşımını belirlemek için önemlidir.
Lichtman sınıflandırması, Kienböck hastalığının evrelerini belirlerken radyolojik bulguları dikkate alır. Bu sınıflandırma, hastalığın anatomik ve morfolojik değişimlerini tanımlar.
Evre 1: Normal Radyografi, Lunat Kemikte Düşük Sinyal (MRI)
İlk evrede, X-ray (röntgen) görüntüleri normaldir, ancak MRI ile lunat kemiğinde düşük sinyal görülür. Bu, lunat kemikte henüz belirgin bir morfolojik değişiklik olmadığını, ancak kan dolaşımının ve beslenmenin bozulduğunu gösterir. Bu dönemde hastalığın erken teşhisi zor olabilir.
Bu evrede lunat kemiğinde skleroz (sertleşme) gözlemlenir. Röntgen görüntülerinde, kemikte belirgin beyazlaşma görülebilir. Kemik yapısındaki değişiklikler, dokularda olgunlaşmış nekrozun varlığını yansıtır. Lunat kemiği, normal şekline sahip olabilir ancak yapısal zayıflıklar gözlenebilir.
Evre 3: Lunat Çökmesi veya Deformasyonu
Evre 3’te lunat kemiği çöker veya deformasyona uğrar. Bu evrede, kemikteki yapısal bozulmalar daha belirgin hale gelir. Lunat kemiği şekil kaybına uğramış ve eklem yüzeyi de bozulmuş olabilir. Bu, el bileği eklemindeki fonksiyon kaybının artmasına ve ağrıların şiddetlenmesine yol açar. Bu evre daha fazla dikkat edilmesi gereken bir aşamadır çünkü hastalığın ilerlemesi artık önemli sorunlar yaratmaktadır.
3A: Lunat çökmesi olmasına rağmen, bilek hizası ve yapısı korunur.
3B: Lunat çökmesi ile birlikte, skafoid gibi diğer kemiklerde de hizasızlık ve deformasyon görülür.
3C: Lunat kemiğinde koronal kırıklar meydana gelir. Bu, kemikte kırılma ve daha fazla deformasyon anlamına gelir.
Evre 4: Bilek Eklemi Kireçlen
Bu evre, hastalığın en ileri aşamasıdır. Lunat kemiği tamamen çökmüş ve el bileği ekleminde kireçlenme (osteoartrit) başlamıştır. Eklemde ileri düzeyde hasar ve fonksiyon kaybı meydana gelir. Bu evrede, tedavi genellikle cerrahi müdahale gerektirir.
Fonksiyonel evreleme, hastalığın kemik dokusunun ne kadar zarar gördüğünü ve dolaşım durumunu değerlendiren bir sınıflandırmadır. Bu evreleme, hastalığın tedavi sürecinde özellikle cerrahiden önce önemli bir rehber olabilir.
Evre 1: Homojen kontrast artışı gözlemlenir, bu da kemik iliği ödemi (şişmesi) ve yaşayan lunat kemiği anlamına gelir. Bu evre, hastalığın erken aşamasını temsil eder.
Evre 2: Yama şeklinde kontrast değişikliği görülür ve bu da lunat kemiğinin kısmi nekroza uğradığını gösterir. Kemik hâlâ bazı sağlıklı bölgeleri ile birlikte hayatta kalabilir, ancak nekroz başlamıştır.
Evre 3: Bu evre, tam nekroz ile karakterizedir. Lunat kemiği tamamen ölür ve eklemdeki kemikler artık sağlıklı bir şekilde işlev göremez.
Kienböck Hastalığının Genel Seyri
Kienböck hastalığı, genellikle yavaş ilerleyici bir hastalıktır. Başlangıçta hastalık belirtileri çok hafif olabilir, ancak zamanla ağrılar artar, eklem hareketliliği azalır ve kemik yapısında belirgin değişiklikler görülür. Hastalık her evreye geçtiğinde, tedaviye yönelik yaklaşım da farklılaşır.
Erken Evreler (Evre 1-2): Bu dönemde hastalığın ilerlemesi yavaş olabilir ve genellikle tedavi, dinlenme, ilaçlar veya atel kullanımı ile yapılabilir
.
Orta Evreler (Evre 3): Lunat kemiği deforme olmaya başladığında, cerrahi müdahaleler daha yaygın hale gelir. Burada amaç, eklem fonksiyonunu korumak ve ağrıyı azaltmaktır
.
İleri Evreler (Evre 4): Kireçlenme ve ciddi deformasyon başladığında, tedavi genellikle artroskopik cerrahi veya proksimal sıra karpektomi gibi daha invaziv yöntemleri içerir. Bu cerrahiler, eklemdeki deformasyonu düzeltmeye ve ağrıyı azaltmaya yöneliktir.
Kienböck Hastalığı
Tedavi, hastalığın evresine, hastanın yaşı, bilek anatomisi ve klinik durumuna bağlı olarak değişir. Erken evrelerde, hastalar dinlenme ateli kullanarak semptomlarını hafifletebilir. İleri evrelerde, önkol kemiklerindeki boy uzunluğu farkları varsa, bu farkı düzeltmek için cerrahi müdahale yapılabilir. Bu işlem, lunat kemiğine daha fazla baskı uygulanmasını engelleyerek kan akışını iyileştirmeyi amaçlar. Diğer tedavi seçenekleri arasında kemik nakli, lunat kemiğinin dondurulması veya bilek ekleminin tamamen hareketsiz hale getirilmesi gibi cerrahi işlemler yer alır. Cerrahi müdahalelerde, hastalığın ileri evrelerinde bilek eklemindeki kireçlenmeye yönelik prosedürler de uygulanabilir.
Kienböck hastalığının tedavisinde kullanılan cerrahi yöntemler arasında, lunat kemiğinin yer değiştirilmesi, damarlı kemik nakilleri, küçük kemiklerin birbiriyle kaynaştırılması ve bazı durumlarda el bileği eklemine müdahale edilmesi yer alır. Son yıllarda, minimal invaziv cerrahi yöntemler ve kameralı sistemlerle yapılan tedavi yöntemleri popüler hale gelmiştir. Ancak, tedavi sürecinde deneyim büyük önem taşır ve hastalara uygulanacak tedavi hakkında detaylı bilgi verilmesi gereklidir. Tedavi sonrası fizik tedavi, hastaların hareket kabiliyetlerini artırmak ve ağrılarını azaltmak için önemlidir.
Artroskopik proksimal sıra karpektomi (PSK), Kienböck hastalığının ileri evrelerinde veya diğer el bileği eklemi hastalıklarında kullanılan minimal invaziv bir cerrahi tekniktir. Bu işlem, bilek ekleminde ciddi kireçlenme, ağrı ve fonksiyon kaybı olan hastalarda, bilek eklemi hareketliliğini koruyarak ağrıyı azaltmayı amaçlar. Bu prosedür, genellikle artrozun ilerlediği, eklemdeki kemiklerin birbirine aşırı sürtünmesi nedeniyle ağrı oluşan hastalarda tercih edilir.
Artroskopik Proksimal Sıra Karpektomi( Kemik Çıkarma) Nedir?
Proksimal sıra karpektomi, el bileğindeki “proksimal sıra” adı verilen kemiklerin bir kısmının çıkarılması işlemidir. El bileği, iki ana kemik sırasından oluşur: proximal (yakın) sıra ve distal (uzak) sıra. Proksimal sıra, lunat, trikuetrum, skafoid ve bazı durumlarda hamat kemiklerini içerir. Karpektomi (kemik çıkarılması) işlemi, bu kemiklerin bir kısmını veya tamamını çıkarmayı amaçlar.
Proksimal sıra karpektomi sırasında, genellikle lunat , trikuetrumve skafoid kemikleri çıkarılır. Bu, el bileğinin işlevini bir dereceye kadar koruyarak hastadaki ağrı şikayetini çözme imkanı verir. Proksimal sıra karpektomi ameliyatı açık ya da kapalı tekniklerle yapılabilir. Açık tenknik ile yapıldığında ciltte uzun bir kesi ie birlikte el bilek eklemi çevresindeki bağlarda hasar oluşma ihtimali yüksektir. Kapalı artroskopik yöntemle yapılan karpektomi ameliyatında el bileği eklemine daha küçük kesilerle ulaşılır, el bileği çevresindeki bağların tamamı hasardan korunur erişmesini sağlar ve iyileşme süresi daha kısa olur. Bu minimal invaziv yaklaşım, büyük cerrahi kesiler ve geleneksel açık ameliyatlardan daha az doku hasarına yol açar.
Kienböck HAstalığı- Kemik sıra çıkarma ameliyatı sonrası röntgen
Artroskopik Proksimal Sıra Karpektomi Nasıl Yapılır?
Hastanın Hazırlığı ve Anestezi: Artroskopik proksimal sıra karpektomi genellikle genel anestezi altında yapılır. Hastaya, ameliyatın gerçekleştirilmesi için gerekli olan pozisyon verilerek bölge sterilize edilir.
Artroskopik Erişim: Artroskopik prosedür, küçük bir kamera (artroskop) ve özel cerrahi aletlerle gerçekleştirilir. Artroskop, bilek eklemine küçük bir kesiden yerleştirilir. Artroskopun içine yerleştirilen ışık ve kamera yardımıyla eklem içi incelenir.
Kemik Çıkartma: Artroskopik görüntüleme sayesinde, lunat ve trikuetrum kemikleri hassas bir şekilde çıkarılır. Kemikler, el bileği ekleminin işlevini azaltmayacak şekilde çıkarılır. Gerekirse, artroskopik aletlerle diğer kemikleri veya kıkırdak yapılarını da temizlemek mümkündür.
Kemik Yüzeylerinin Düzgünleştirilmesi: Kemiklerin çıkarılmasının ardından, eklem yüzeylerinin düzgünleştirilmesi yapılır. Bu, eklemdeki hareketi ve işlevi korumaya yardımcı olur. Ayrıca, eklemdeki aşırı sürtünmeyi azaltarak hastanın ağrısını hafifletir.
Kapanış ve İyileşme: Cerrahi işlem tamamlandığında, küçük kesiler kapatılır. Artroskopik cerrahi, geleneksel açık cerrahiye göre daha az invaziv olduğu için iyileşme süresi daha hızlıdır.
Artroskopik Proksimal Sıra Karpektomi Hangi Durumlarda Tercih Edilir?
Artroskopik proksimal sıra karpektomi genellikle şu durumlarda tercih edilir:
İleri evre Kienböck hastalığı: Lunat kemiğinde ciddi çökme ve şekil bozuklukları olduğunda.
Bilek artrozu (osteoartrit): El bileğinde kireçlenme sonucu eklemdeki kemiklerin birbirine sürtünmesiyle ağrı ve işlev kaybı oluştuğunda.
Bilek ekleminde hareket kaybı: Eklemdeki yapısal bozulmalar nedeniyle normal hareketin kısıtlanması durumunda.
Uygulanan diğer tedavi yöntemlerinin yetersiz kaldığı hastalarda.
Artroskopik Proksimal Sıra Karpektominin Avantajları Nelerdir?
Minimal invaziv yaklaşım: Geleneksel açık cerrahiden farklı olarak, artroskopik teknik küçük kesilerle yapılır. Bu da daha az doku hasarı ve daha hızlı iyileşme süresi anlamına gelir.
Daha hızlı iyileşme süresi: Artroskopik cerrahilerde hastalar genellikle daha hızlı iyileşir ve hastanede kalış süresi daha kısadır.
Daha az komplikasyon riski: Artroskopik cerrahilerde büyük kesiler olmadığı için enfeksiyon, kanama gibi komplikasyon riskleri daha düşüktür.
Daha az ağrı: Geleneksel cerrahiden sonra hastalar genellikle daha az ağrı hisseder ve iyileşme süresi kısalır.
Görsel doğrulama: Artroskopik görüntüleme sayesinde cerrahlar eklemdeki sorunları doğrudan görerek daha hassas ve doğru müdahaleler yapabilirler.
Kienböck hastalığı nedeniyle artroskopik kemik çıakrma ameliyatı sonrası elin hareketleri
Artroskopik Proksimal Sıra Karpektominin Dezavantajları
Artroskopik cerrahi, deneyim ve beceri gerektiren bir tekniktir ve başarılı bir şekilde uygulanabilmesi için cerrahın belirli bir düzeyde bilgi birikimine sahip olması gerekir. Deneyimli bir cerrah, operasyon sırasında karşılaşılan zorluklarla başa çıkabilir ve komplikasyonları en aza indirger.
Sonuç olarak, Kienböck hastalığı, karmaşık bir tedavi süreci gerektiren ve genellikle ilerleyici bir hastalıktır. Erken teşhis ve doğru tedavi yöntemleriyle hastaların semptomları hafifletilebilir ve fonksiyonel iyileşme sağlanabilir. Ancak hastalığın ileri evrelerinde, cerrahi müdahale gerekebilir ve tedavi süreci uzun olabilir.
Sinir kesisi, bir sinirin fiziksel olarak kesilerek bütünlüğünün bozulması durumudur. Bu durum genellikle yaralanan sinirin bulunduğu bölgeye bağlı olmak üzere eşlik eden tendon, damar ve/veya kemik yaralanmalarıyla beraber görülür.
Sinir kesisi belirtileri nelerdir? Sinir kesileri genellikle ağrı, uyuşma, karıncalanma, güçsüzlük ve duyu kaybı gibi belirtilerle kendini gösterir. Kesilen sinir, etkilenen bölgede normal dokunma hislerin kaybolmasına neden olabilir.
Sinir kesileri hangi sebeplerle meydana gelir? Sinir kesileri, trafik kazaları, düşme, kesici alet yaralanmaları veya spor kazaları gibi fiziksel travmalar sonucu oluşabilir. İş kazaları sonucunda meydana gelen sinir yaralanmaları ülkemizde hemen hemen en sık görülen sebebi oluşturur. Ayrıca bazı hastalıklar ve tümörler de sinirlerde hasara yol açabilir.
Sinir iyileşmesi süreci nasıldır? Sinir iyileşmesi, kesilen sinir uçlarının yeniden büyümesi ve sinir hücrelerinin onarılmasıyla gerçekleşir. Bu süreç genellikle birkaç ay sürebilir ve sinir tipine, hasarın ciddiyetine ve tedaviye bağlı olarak değişiklik gösterir. İyileşme süreci kesi seviyesinden aşağı doğru, hedefine ulaşana kadar her gün ortalama 0,5-1 mm hızla sürer. Motor sinirler, çalıştırdıkları kasa, duyu sinirleri ise dokunma hissini sağladıkları deri alanına ulaşana kadar bu süreç devam eder.
Sinir iyileşmesi ne kadar sürer? Sinir iyileşmesi genellikle 3-6 ay arasında sürebilir. Ancak bazı durumlarda, tam iyileşme 1 yıla kadar uzayabilir. Bu sürenin uzunluğu, sinirin yaralanma seviyesi ile hedef organı(kas veya duyu alanı bölgesi) arasındaki mesafeye bağlıdır. Sinirlerin hedef organda yeniden bağlantı kurması ve işlevselliğin geri kazanılması oldukça uzun zaman alabilir.
Sinir iyileşmesini etkileyen faktörler nelerdir? Sinir iyileşmesini etkileyen faktörler arasında yaş, genel sağlık durumu, yaralanmanın ciddiyeti, uygun tedavi ve rehabilitasyon süreçleri bulunur. Ayrıca, sinirlerin yeniden büyümesi için yeterli beslenme de önemlidir.
Sinir iyileşmesini desteklemek için neler yapılabilir? İyileşme sürecini desteklemek için dengeli bir diyet, düzenli egzersiz, yeterli dinlenme ve stres yönetimi önemlidir. Fizik tedavi ve rehabilitasyon programları da sinir iyileşmesini hızlandırabilir.
Sinir kesileri tedavi edilmezse ne olur? Tedavi edilmediğinde, sinir kesileri kalıcı hasara yol açabilir. Bu durum, hareket kısıtlılığı, sürekli ağrı, beli bölgelerde dokunma hissi olmaması gibi bulgularla yaşam kalitesinde düşüşe neden olabilir. Bu nedenle, sinir kesisi durumunda hemen tıbbi yardım almak
önemlidir. Eğer hedef organ kas dokusu ise; iyileşmenin çeşitli sebeplerle geciktiği durumlarda, sinir hedefe ulaşsa dahi kas, bağ dokusuna dönüşüp tekrar kasılabilme fonksiyonunu yerine getiremeyebilir. Genellikle dokunma hissi, geç onarımlarda dahi geri kazanılabilmektedir. Bu nedenle, onarılmadığı takdirde yaşanabilecek kalıcı fonksiyon kayıpları doğru bir şekilde tayin edilerek tedavi zamanlaması geciktirilmemelidir.
Sinir kesileri için hangi tedavi yöntemleri vardır? Tedavi yöntemleri arasında cerrahi onarım, fizik tedavi ve ilaç tedavisi bulunur. Cerrahi müdahale, kesilen sinir uçlarının yeniden birleştirilmesini sağlar. Bu cerrahi müdahale, mikrocerrahi adı verilen, mikroskop veya büyütme gözlükleri ve bu işe özel cerrahi ekipmanının kullanılması ile yapılır. Saç telinden daha ince cerrahi iplikler kullanılarak kesik sinir uçları bir araya getirilir. Fizik tedavi, iyileşmeyi hızlandırmak için kas gücünü ve hareketliliği artırmayı amaçlar. Sadece, künt travma, kronik bası, sinir etrafında büyüyen kitle vs nedeniyle ileri gelen sinir hasarları için alternatif tedavi yöntemleri olabilse de, kesilmiş bir sinir için tek tedavi şansı cerrahi olarak onun bütünlüğünün sağlanmasıdır.
Sinir kesilme şekli nedeniyle sinir uç uca getirilerek onarılamıyorsa ne yapılır? Kesik sinir uçları bir araya getirilemeyecek kadar mesafeli ise vücudun başka yerinen sinir alınarak eksik kısım köprülenir. Alınan sinir kesinlikle önemli bir fonksiyon kaybına yol açmamalıdır. Bu amaçla en sıklıkla, baldır arkası ile ayak bileği arasında seyredip ayağın üst kısmının dokunma hissini sağlayan sural sinir kullanılır.
Ameliyat sonrasında hemen el kullanımına izin verilir mi? Ameliyat sonrası çoğu kez 3-4 hafta süre ile dikilen sinirin tekrar kopmaması için, kullanım sırasında o sinirin gerilmesine neden olabilecek aktiviteler kısıtlanır. Bu amaçlar, omuz-kol askısı, çeşitli ortez ve splintler kullanılır.
Sinir ameliyatından sonra fizyoterapi görmek gerekir mi? Sinir ameliyatından hemen sonra bahsettiğimiz 3-4 haftalık istirahat, splint ve ameliyat bölgesi yara bakımı tamamlandıktan sonra fizyoterapiye başlamak gerekir. Yapılan fizyoterapinin belli başlı amaçları; eklem sertliklerinin oluşmasını engellemek, yara bölgesinde skar oluşumu ile mücadele ederek (ultrason, masaj, yara üzerine silikon uygulaması vs ile) yapışıklıkların oluşmasını azaltmak, kas fonksiyonları tekrar kazanılana kadar elektriksel stimülasyon, germe egzersizleri, çeşitli taping yöntemleri ile desteklemek sayılabilir.
Doğumsal kol felci (Doğumsal Brakiyal Pleksus yaralanmaları), doğum travması nedeniyle üst ekstremitenin tümünde veya bazı kısımlarında hareket ve his kayıplarının görülmesi durumudur.
Brakiyal Pleksus ne demektir? Brakiyal Pleksus, boyun omurgaları arasından çıkarak tüm üst ekstremitenin hissetmesinden ve hareketlerini sağlayan kasların uyarılmasından sorumlu beş tane kalın sinirin, birbirleriyle oluşturdukları bir sinir ağı ve bunların dallarından oluşan bir yapıdır. Brakiyal pleksus hasarları hangi farklı tiplerde görülebilir? Brakiyal pleksus yaralanması ile doğan bebekler iki ana grupta toplanabilir;
El ve parmaklarının fonksiyonları normal olup omuz ve dirsek hareketleri kısıtlı veya hiç olmayanlar
Omuzdan parmak ucuna kadar her yerde hareketleri kısıtlı veya hiç olmayanlar Tedavi erken dönem ve geç dönem olarak kastedilen nedir? Brakiyal pleksus yaralanması ile doğan bebekler, ilk üç ayda sadece hareketlerindeki olası gelişmeler açısından izlenirler. Bebeklerin 2/3’ ünden fazlası kendi kendilerine tamamen düzelirken, diğerlerine yoğun fizyoterapinin beraberinde problemin tipine ve ağırlığına göre, sinir ameliyatları, kas-tendon uzatma veya serbestleştirme, kas-tendon transferleri, kemik döndürme ameliyatları, fonksiyonel kas transferleri…. gibi çok çeşitli ameliyatlar yapılabilir. Bunlar arasında bir genelleme yapmak gerekirse; sinir ameliyatları ilk bir yıl içinde yapılır. Bu döneme ‘’erken dönem’’ adı verilir. Sinir ameliyatı gerektiği halde bu dönemde herhangi bir şey yapılmadıysa felce uğrayan kasların geri kazanılmaları mümkün olamayacağı için sinirler onarılsa dahi başarılı sonuç alınamaz. Bundan sonraki dönemde ise, sinir cerrahisinin desteklenmesi gereken durumlara, hiç sinir cerrahisi olmamış daha sınırlı problemleri kalanlara odaklanılır. Bu dönem en az çocuk 3 yaşına geldikten sonra başlar ve erişkin yaşa kadar sürer. Bu döneme ise ‘’geç dönem’’ adı verilir. Brakiyal pleksus ameliyatlarını uygulayan hekimlerin standart olarak takip ettikleri bir tedavi planı ve zamanlaması var mıdır? Gerek erken dönemde hangi ayda hangi problem olduğunda, gerekse geç dönem yapılması gereken ameliyatların ne olması veya ne zaman olması kararlarında dünya üzerinde uzlaşılmış fikir birliği yoktur. Burada bahsedilecek ameliyatlar ve onların zamanlamaları bizim uzun yıllara dayanan klinik uygulamalarımız sonucu ulaştığımız kliniğimize ait tercihlerdir.
Geç dönemde hangi problemlere ne zaman ameliyat yapmak uygun olur? Bu dönemde yapılacak işleme, bebeğin yapamadıklarının ne olduğuna bakarak karar veriyoruz. Geç dönem ameliyatlarını kliniğimizde, ortalama 3.5 yaşında başlayarak ergenlik bitimine kadar olan dönemde yapıyoruz. Tabii ki, bazı hastalar bir veya iki ameliyata ihtiyaç duyarken, bazıları da daha fazla sayıda ameliyat gerekir. Birden fazla bölge ve fonksiyon için ameliyat gerekiyorsa bunlar birkaç ameliyata da bölünebilir. Omuz bölgesindeki hareket kusurları neden oluşur? Bu hastalara ne zaman ve ne tür ameliyatlar yapılır? Omuz bölgesi problemleri, geç dönem ameliyatlarının önemli bir kısmını oluşturur. Humerus adını verdiğimiz kol kemiğinin topuz şeklinde başı, kürek kemiği(skapula)nin bu başa uygun bir oyuğu ile bir eklem oluşturur. Eğer bu bölge kaslarının bazıları, onları hareket ettiren sinirler fonksiyon görmediğinden yetersiz kasılır veya hiç çalışmaz ise, humerusun başı, yuvası olan kürek kemiği oyuntusundan çıkar. Zaman içinde bu oyuntu, içinde humerus başı olmadığı için giderek sığlaşır. Sonuçta; omuzu ve kolu yukarı kaldırma, enseye ve/veya bele doğru götürme, kolu içe-dışa döndürme fonksiyonları etkilenir. Kolunu yana açarak yukarı kaldırma yetersizliği görülenlerde, sırttan kas transferi(latissimus dorsi veya trapezius kasları) , kürek kemiği altındaki bir kasa (pektoralis ve subscapularis kasları) uzatma veya gevşetme işlemi yapılabilir. Ameliyatın bitiminde, çocuk genel anesteziden uyanmadan, önceden ölçü alınarak üretilmiş bir ortez ile kol yana, dirsekten itibaren de yukarı pozisyona alınır. Yaklaşık beş hafta bu pozisyonda bekletilen hastaya, ortez çıkarıldıktan sonra fizyoterapiye başlanır. Çocuğun hem ortezi bu kadar uzun bir süre taşıyabileceği, hem de fizyoterapiye uyum sağlayabileceği en erken yaşlar 3.5-4 yaşlarıdır. Kürek kemiğinin oyuntusu aşırı sığlaşmış hastalarda kemik tekrar şekillendirilerek genişletilir. Böylelikle hem kas dengesi, hem de eklem ilişkisi iyileştirilerek omuzun çıkık hali ve hareket kapasitesi arttırılmaya çalışılır. Dirsek ve önkolda daha sıklıkla hangi problemler görülür? Bunlara dair neler yapılabilir? Dirsek hareketleri arasında en önemlisi fleksiyon hareketi dediğimiz, bükerek ağza doğru götürme hareketidir. Bu hareketi ilk bir yaş içinde olmayan bebekler mutlaka ameliyat edilir. Ancak bu dönemi geçirmiş, veya sinir ameliyatından istenen başarı sağlanamamış bebeklerde, eğer kasılma güçleri yeterliyse göğüs kası(pektoralis), sırttan latissimus kasları(omuz için kullanılmadıysa) transfer edilebilir. Diğer bir seçenek de el bileği ve parmakları büktüren kasların yapışma yerlerini dirseğin daha üzerine aktararak bu hareketlerle aynı anda dirsek bükülmesini sağlamak olabilir. Yakın bölgede transfer edilebilecek uygun hiçbir kas yoksa bacak iç yüzünden alınan bir kas (gracilis) damarları ve sinirleri ile beraber alınarak nakledildikleri bölgedeki uygun atardamar, toplardamar ve sinire bağlanır. Bu ameliyat diğerlerinden daha uzun süren ve mikrocerrahi teknikleri gerektiren bir işlemdir. Sık görülen bir diğer problem ise; rotasyon problemleridir. Çocuk elini ağzına götürmeye çalıştığında avuç içi tarafı yerine el sırtı tarafı ağza yaklaşır. Bu sorunun giderilmesi için ise çoğunlukla, kol kemiği humerus kesilip döndürülerek uygun pozisyona getirilir(humerus rotasyon osteotomisi). Bu işlem ile adeta bizim uygun gördüğümüz bir noktadan kırık oluşturularak tekrar kaynama sağlanır.
El bileği ve parmaklar için neler yapılabilir? Bu bölgelerde problem nispeten olguların oldukça azında görülür. Ancak var olduğu takdirde cerrahi tedavi seçeneklerimizin en az olduğu grup da budur. Bu nedenle, el hareketleri hiç olmayan bebeklerin ilk bir yaş içinde sinir ameliyatları ile sağlanmaya gayret edilmesi en uygun seçenektir. Bu girişimlerden arzulanan başarıyı sağlayamayan veya hiç tedavi görmemiş bebeklerde, elin bazı hareketleri mevcut ise, bunlar tendon transferi yapmak için değerlendirilebilir. El bileğinin sürekli bir şekilde bükük duran, hatta elleri üzerinde yürümesi istendiğinde yere avuç içini değil de, el sırtını yerleştiren çocuklarda yapılan tendon transferleri buna örnektir. Bileğin ve parmakların bükülmesi çok kuvvetli olduğu halde, el bileğini ve parmakları yukarı kaldırma zayıf ise büken tendonların bazılar bu işlevleri kazanmak için transfer edilebilir. Elinde hiçbir hareket olmayan bebekler için dirsek bükülmesini sağlamak için tarif ettiğimiz bacak iç yüzünden yapılacak serbest kas(gracilis) nakilleri neredeyse tek seçenektir. Fizyoterapi ve fizyoterapist bu önemde ne kadar önemli? Fizyoterapi, El Cerrahisinin olmazsa olmazıdır. Ancak bu çocuklardaki önemi daha da fazladır.
El bilek artroskopisi,ince bir kalem kalınlığında olan özel kamera sistemi sayesinde el bilek ekleminin içinin görüntülenerek gerekli müdahalelerin yapıldığı bir cerrahi tekniktir. Bu teknik sayesinde elin üzerinde büyük kesilerin yapıldığı açık ameliyata ihtiyaç duymadan kapalı yöntemlerle el bileğinde ağrıya sebep olan lezyonların tanısın konulması ve tedavisinin yapılması mümkündür. Kapalı yöntemlerle gerçekleştirilmesi nedeniyle el bileğinde kanama olmadan , cerrahi sonrası dönemde hızlı iyileşme imkanı sunan bir yöntemdir.
El bileği artrokopisi
El bileği artroskopisi
El bileği artroskopisi hangi rahatsızlıklarda uygulanır?
El bileği birçok kemik ve bağdan oluşan karmaşık bir yapıya sahiptir. El bileği artroskopisi ile çeşitli tanıların konulması, doğrulanması, daha sonra yapılacak cerrahiler hakkında karar verilmesi dışında özel aletler yardımı ile bazı hasarlanmaların tedavisi de yapılabilmektedir. Son yıllarda el bileği artroskopisi cerrahi alet ve tekniklerin gelişmesi ile çok yapılır hale gelmiştir. Bu teknikle açık cerrahiye nazaran çok az doku hasarı daha az ağrı, şişme ve hareket kısıtlılığı oluşmakta ve ameliyat sonrası iyileşme hızlı olmaktadır.
El bileği üzerine düşme, el bileği zorlanması ya da burkulması gibi bir travma sonrası elde uzun süre devam eden ve tedaviye yanıt vermeyen ağrı, şişlik, güçsüzlük ya da tıklama, takılma hissi gibi belirtiler yaşanması durumunda el bilek artroskopisi gerçekleştirilebilir. El bileğinde tanı konulamayan ve geçmeyen ağrı durumunda el bileğindeki yapılar artroskopi işlemi yapılarak incelenebilir. El bilek artroskopisi, hasarı doğrudan incelemeye ve gerekli müdahaleleri yaparak onarmaya izin verir.
El bileği artrokopisi
El bileği artrokopisi nasıl yapılır?
İşlem sırasında el bileğiniz üzerinden 1cmden küçük kesiler yapılır. Bu kesilerden eklem içinde özel olarak üretilmiş cerrahi görüntü almayı sağlayan bi kamera gönderilir ve el bileğinizin içi görüntülenir. El bileği artroskopisinde 2,7 veya 2,4 mm’lik çok ince kameralar kullanılır. El bileğine küçük yaralar açılarak kameranın girilmesi ve görüntünün büyültülerek televizyon ekranına aktarılması yöntemi ile eklem içinin gözlenmesini sağlanır. Bu ameliyat sırasında bu küçük eklem aralığına kamera ve aletlerin girilebilmesi için özel traksiyon sistemleri kullanılarak eklem aralığı açılır. Eklem içine gaz veya sıvı tatbik edilerek yapıların görülebilir hale gelmesi sağlanır. Bazen artroskopi açık cerrahi girişimler öncesinde veya daha fazla yumuşak doku hasarı oluşturmamak amacı ile açık cerrahi ile aynı anda kullanılabilir
El bileğin içindeki bağlar, kemikler ve kıkırdak yapılar ile gangliyon, kist gibi oluşumlar incelenir
İncelenen yapılarda herhangi bir sorun olması durumunda yine özel aletler yardımı ile onarım yapılabilir, hasarlı dokla temizlenebilir.
El bileği artrokopisi ne kadar sürer ?
Her hasta için yapılacak müdahale farklı olmakla beraber deneyimli ve uzman bir elde yapılan el bilek artrokopisi ortalama 30 il e60 dakika arasında sürmektedir. El bileğinizdeki yaralanmanın miktarı ve uygulanan işlemlere bağlı olarak bu süre değişkenlik gösterebilir.
El bileği artroskopisi riskli bir ameliyat mı?
İnsan vücudu üzerinde gerçekleştirilen tüm cerrahi işlemlerin belirli riskleri bulunmaktadır. Bununla beraber alanında uzman ve el bileği artroskopisi konusunda deneyimli bir cerrah tarafından yapılan işlemlerde komplikasyon gelişme riski son derece düşüktür. Bu noktada önemli olan cerrahi yapacak ekibin benzer müdahaleleri daha önce pek çok kez gerçekleştirmiş , cerrahi uygulanacak merkezinn de tıbbi cihaz ve teknoloji bakımından yeterli donanıma sahip bir merkez olmasıdır. Bu sayede olası riskler asgari seviyeye indirilir ve el bileği artrokopisi sonrası başarı şansı yükselir.
El bileği artroskopisi sonrası ağrı olur mu?
İşlem sonnrasında anestezinin etkisi azaldıkça elinizde rahatsızlık hissi ile beraber bir miktar ağrı olabilir. Ancak bu durum geçicidir ve iyileşme sürecinin devam etmesiyle beraber hızla azalır.
El bileği artroskopisi sonrası iz kalır mı?
El bileği artrokopisi sırasında cildinizde gerçekleştirilecek kesiler oldukça küçük boyutta olduğundan iyileşme son derece hızlı ve mükemmele yakın bir şekilde tamamlanır. İşlemden birkaç ay sonra cilt üzerinde izleri farketmek neredeyse imkansızdır.
El bileği artroskopisi nerede yapılır?
Bu cerrrahi işlem yeterli teknik donanıma ve teknolojiye sahip merkezlerde el bilek artroskopisi konusunda deneyimli hekimler tarafından başarıyla uygulanabilir.
El bileği artroskopisi sonrası iyileşme ne zaman olur?
El bileği artroskopisi sırasında tespit edilen yaralanmalar için farklı işlemler gerçekleştirilebilir. Hasarlı kemiklerin, bağların temizlenmesi, eklem içi bağların onarılması, ilithaplı dokuların temizlenmesi gibi farklı işlemler farklı iyileşme süreleri gerektirir. İşlem sonrasında elinizin alçı atel ile bir süre hareketsiz bırakılması gerekebilir.
Parmak kemiklerinden birinin veya birkaçı aldığı bir darbe sonrası kırılabilir .Başparmak dışındaki her parmak, üç küçük kemikten (falanks) ,başparmak ise iki kemikten oluşur. Parmak kırıkları, genellikle bir yaralanma veya kuvvetli bir darbe sonucu ortaya çıkar ve kemiklerin düzgün kaynaması için erken tedavi edilmesi önemlidir. Tedavi edilmezse, yanlış kaynama veya hareket kısıtlılığı gibi komplikasyonlar gelişebilir.
Parmak kırığı hangi durumlarda oluşabilir ?
Ellerimiz ve parmaklarımız, günlük hayatta sıkça kullandığımız önemli vücut yapılarıdır. Bu nedenle, günlük yaşamda karşılaşabileceğimiz büyük veya küçük travmalar, elimizde ve parmağımızda hasar oluşturabilir ve parmaklarımızda kırıklara yol açabilir. Bu tür yaralanmalar, elimizin hem işlevselliği hem de yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir.
Parmak kırığı hakkınde bilgilendirici video
Parmağımda kırık olduğunu nasıl anlarım?
Öncelikle, el, parmak veya başparmakta şiddetli bir ağrı hissedebilirsiniz. Bu ağrı genellikle etkilenen parmağın anormal bir pozisyonda bükülmesiyle birlikte seyreder. Ayrıca, parmakta belirgin bir hassasiyet ve morarma gözlemlenebilir; bu da yaralanmanın ciddiyetini gösterir.
Kırık durumunda, etkilenen parmağın hareket ettirilmesi zorlaşabilir ya da tamamen imkansız hale gelebilir. Bu hareket zorluğu, parmakta hafif veya şiddetli deformitelerle de desteklenebilir. Aynı zamanda, parmakta şişlik ve sertlik hissi de sıklıkla görülür. Hareket sırasında parmakta tıkırtı veya gıcırtı sesleri duyulması, kırık veya tendon yaralanmasının belirtisi olabilir.
Daha ileri aşamalarda, parmakta uyuşma veya karıncalanma hissi de gelişebilir ve bu durum, sinirlerde bir etkilenme olduğunu gösterir. Ağrının elin diğer kısımlarına yayılması da söz konusu olabilir. Son olarak, genel bir zayıflık hissi, parmakların ve elin işlevselliğini etkileyebilir. Eğer bu belirtilerden bir veya birkaçı mevcutsa, bir sağlık profesyoneline başvurmak önemlidir. Kırık tanısının kesinleştirilmesi ve uygun tedavi seçeneklerinin belirlenmesi için uzman değerlendirmesi gereklidir.
Parmak kırılması ile parmak burkulmasının farkı nedir ?
Parmak kırılmasının hemen ardından, bu tür bir yaralanmanın sadece burkulma veya zorlanma olup olmadığı düşünülebilir. Gerçekten de bu bir olasılıktır. Burkulma, parmak bağlarının kısmi yırtılması veya aşırı gerilmesi ile tanımlanırken; zorlanma ise kasların ve tendonların aşırı gerilmesi veya yırtılması durumudur. Örneğin, parmağınızı aşırı geriye (hiperextansiyon) bükmek veya yanlış bir şekilde hareket ettirmek zorlanmalara yol açabilir. Bu iki tür yaralanma, kırıklarla benzer belirtiler gösterebilir. Ancak genellikle, bir parmak kırığı durumunda belirtiler daha belirgin olur.
Kırık parmak, çoğunlukla açık bir deformasyon yani şekil bozukluğu, şiddetli ağrı ve hareket kısıtlılığı ile kendini gösterir. Bu belirtiler, burkulma veya zorlanma ile karıştırılabilse de, kırıkların daha belirgin bir durumu vardır. Dolayısıyla, bir yaralanma sonrasında yaşanan belirtiler, hangi tür yaralanmanın meydana geldiğini anlamak açısından kritik öneme sahiptir. Eğer belirtiler şiddetli ise, el cerrahisi konusunda uzman bir hekime başvurmak, doğru tanı ve tedavi için gereklidir.
Parmak kırığında hastaneye gelene kadar neler yapabilirim?
Dinlenme esnasında, yaralı elin yastıklar üzerinde yükseltilmesi şişliği azaltmak ve kan akışını optimize etmek amacıyla faydalıdır. Bu basit önlem, iyileşme sürecine olumlu katkıda bulunabilir. Ayrıca yaralı bölgeye aralıklı olarak buz uygulamak hem ağrıyı hem de şişliği önlemeye yardımcı olacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta buzun cilde direk temas halinde değil bir bez yada kıyafet üzerinden uygulanması ve uygulamamanın aralıklarla ( her saat başı 3-4 dakika gibi) yapılmasıdır.
Parmak Kırıklarının tedavisi nasıl yapılır?
Parmak kırıkları için tanı, hastanın muayenesi ve röntgen incelemesi sonrasında konur. Elin karmaşık anatomik yapısı nedeniyle, kırık değerlendirmesinde deneyim büyük bir önem taşımaktadır. Bazı durumlarda, tedavi yönteminin belirlenmesinde bilgisayarlı tomografi gibi ileri görüntüleme teknikleri de kullanılabilir.
Çoğu durumda, parmak kırıkları cerrahi müdahale gerektirmeden tedavi edilebilir. Tedavi genellikle atel veya tam alçı ile yerinden oynamamış kırıkların düz bir pozisyonda kalmasını sağlamak amacıyla uygulanır. Ayrıca, bazı hafif yaralanmalarda yan parmağın splint olarak kullanılması yöntemi olan “buddy taping” de tercih edilebilir. Kırık parmağın iyileşme süresi genellikle 3 ila 4 hafta sürmektedir.
Eğer parmak normal pozisyonunu kaybetmişse (dislokasyon), deformitenin düzeltilmesi gereklidir. Bu işlem çoğunlukla lokal anestezi altında gerçekleştirilir; doktor, bölgeyi uyuşturduktan sonra parmağı doğru pozisyona getirmek için manüpülasyon yapar. Ancak, deformite şiddetliyse cerrahi müdahale kaçınılmaz olabilir. Bu durumda, açık bir yara mevcutsa veya kırık parçaları karşı karşıya getirilemiyorsa, cerrahi müdahale gereklidir. Yara açılarak kemik parçaları düzgün bir şekilde konumlandırılır ve sabitlenmesi için plak, vida ve teller gibi internal fikstasyon malzemeleri kullanılır.
Ameliyat sonrası, kırıkların düzgün bir şekilde iyileşmesi ve el fonksiyonunun yeniden kazanılması açısından atel veya alçı kullanımı kritik öneme sahiptir. Tedavi süreci, kırığın yerleşimi ve şiddetine bağlı olarak değişiklik göstermektedir.
Parmak Kırığı ne kadar sürede iyileşir?
Parmak kırıkları genellikle altı ila sekiz hafta içinde herhangi bir sorun olmadan iyileşir. Ancak, tamamen iyileşme süreci birkaç ay sürebilir. Bu süreçte, ağrı veya rahatsızlık, sertlik, azalmış güç ve şişlik gibi belirtiler yaşanabilir. Dolayısıyla, kırığın iyileşmesi için gereken süre kişiden kişiye değişebilir ve belirtilerin tamamen geçmesi daha uzun zaman alabilir.
Parmak kırığı sonrası fizyoterapi gerekir mi?
Kırık sonrası fizyoterapi, iyileşme sürecinin en önemli parçalarından biridir. Parmak kırıkları gibi el yaralanmalarında, fizyoterapi, işlevin, gücün ve hareketliliğin geri kazanılmasına odaklanır. İlk iyileşme aşamasından sonra, uzun süreli hareketsizlik nedeniyle ortaya çıkabilecek komplikasyonlar, yani sertlik, kas zayıflığı ve hareket aralığında azalma gibi sorunların üstesinden gelmek için fizyoterapi devreye girer.
Parmakta fizik tedavi egzersizleri
Parmak kırığı sonrası fizyoterapide nelere dikkat etmek gerekir?
Fizyoterapistler, her hastanın özel ihtiyaçlarına ve hedeflerine göre kişiselleştirilmiş programlar oluşturur. Bu, kırığın türüne, şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna uygun egzersizlerin belirlenmesini sağlar. Bu egzersizler şu şekilde sınıflandırılabilir.
Hareket Aralığını Artırma Egzersizleri: Bu egzersizler, parmak eklemlerinin esnekliğini ve hareketliliğini kademeli olarak artırmayı hedefler.
Güçlendirme Egzersizleri: Yaralı parmak ve el çevresindeki kasların güçlendirilmesine yönelik hedeflenmiş aktiviteler, eklemleri destekleyecek şekilde kasların yeniden güçlenmesini sağlar.
Denge ve Koordinasyon Aktiviteleri: Günlük aktiviteler için gerekli ince motor becerilerin geri kazanılması amacıyla, el-göz koordinasyonunu ve becerikliliği geliştiren egzersizler de programda yer alabilir.
Ağrı Yönetim Teknikleri: Buz, sıcak, ultrason veya elektrik stimülasyonu gibi yöntemler, ağrıyı yönetmek ve iltihabı azaltmak için kullanılabilir.