Skip to main content

Yazar: Bülent Özçelik

Dirsek Ağrısı ve Dirsek Artroskopisi

Dirsek Ağrısı Neden Olur

Dirsek ağrısı, aşırı kullanıma ya da zorlanmaya bağlı yaralanmalar, tenisçi dirseği, eklem faresi ,kırıklar ve eklem kireçlenmesi (artroz)gibi çeşitli faktörlerden kaynaklanabilir.

Dirsek ağrısında artroskopi yapılır mı?

Artroskopi, dirsek ekleminin iç yapılarını görüntülemesine ve ameliyat etmesine olanak tanıyan minimal invaziv bir cerrahi prosedürdür. Bu teknik, geleneksel açık cerrahiye kıyasla yara izini azaltır ve iyileşme süresini en aza indirir. Prosedür sırasında küçük bir kesi yapılarak bir kamera ve cerrahi aletler ile eklem içine girilerek aynı anda hem görütüleme sağlanır hem de gerekli müdahaleler yapılabilir.

Dirsek artroskopisi, açık ameliyata kıyasla daha az ağrı, daha az yara izi ve daha hızlı iyileşme süresi imkanı sunar. Ayrıca, artroskopi eklem içi serbest cisimler, kemik sivrileşmeleri ( osteofit) ve bağ yaralanmaları gibi çeşitli durumları tespit ve tedavi edebilir.

İyileşme ve Rehabilitasyon

Dirsek Artroskopisi

Genellikle kol uyuşturularak yapılan , özel kamera ve monitör sistemleri yardımıyla 1 santimetreden küçük kesiler kullanılarak dirsek ekleminin ve kemiklerin değerlendirildiği bir  cerrahi prosedürdür.

Tenisçi dirseği olarak da adlandırılan ,lateral epikondilit ,golfçü dirseği olarak da adlandırılan medial epiondilit ,  eklem faresi ya da dirsek eklemi kıkırdak bozuklukları gibi durumlarda dirsek artrokoisi uygulanabilir.

Her hastanın klinik durumuna göre yapılacak müdahaleler farklılık gösterdiğinden net bir süre vermek zordur ancak deneyimli ve uzman bir kişi tarafından yapılan dirsek artroskopileri ortlama 45 60 dakikar arası sürmektedir.

İşlem sonrası genellikle 1 gece hastanede kalmak gerekmektedir.

Taburculuk sonrası genellikle kısa bir süre kol askısı kullanarak günlük rutinlerine dönmeniz mümkün olmaktadır.

Dirsek artrokopisi sonrası ağrı olur mu?

İşlem sonrası cerrahi yapılan bölgede anestezi etkisi geçtikçe bir miktar rahatsızlık hissi ve sızlama olması normaldir. Ancak ağrı durumunuza göre kontrollü olarak verilecek ağrı kesiciler ile rahatlama sağlamak mümkündür.

Dirsek artroskopisi sonrası iyileşme ve rehabilitasyon hastanın genel sağlık durumuna, yaşına ve ameliyatın kapsamına bağlı olarak değişir

Dirsek artrokopisi nerede yapılır?

Dirsek artroskopisi teknik olarak detaylı bir işlem olduğundan yeterli teknolojik altyapıya sahip ameliyathanelerde uzman kişiler tarafından uygulanmalıdır.

VOLKMANN İSKEMİK KONTRAKTÜRÜ

Kontraktür kelime anlamı olarak eklemi çevreleyen bağ,kas ve kapsül gibi yumuşak dokuların farklı sebeplerle esneklik ve yumuşaklığını kaybetmesi ,normal uzunluğundan daha kısa hale gelerek sertleşmesi ve bunun sonucunda eklemde hareket kaybı ve sertlik gelişmesi durumunu tanımlar

Vollkmann iskemik konraktürü, ekstremitelerimizdeki kas ve kemik yapıların bulunduğu kompartmanlar içindeki basınç artışı sonucu, kas ve sinirlerin oksijensiz kalması buna bağlı olarak dejenerasyonu sonrası gelişe yaygın fibrozise bağlı oluşan kontraktürdür. İskemi sonucu dokular oksijenize olamaz ve geri dönüşsüz doku kayıpları meydana gelir.r

Volkman iskemik kontraktürü yenidoğan ve çocukluk çağında görülen tipler olarak ikiye

ayrılır.

Yenidoğan döneminde Intrauterin emboli , kompresyon veya her iki durumun kombinasyonu sonucunda doğumun hemen sonrasında görülebilir . Farklı derecelerde cilt ve kas kaybı, iskelet

anomalileri ve nörolojik defektler izlenebilir. Yenidoğanda gelişen iskemik kontraktürün

tedavisi kompleks yara bakımı ve rekonstrüksiyonu gerektirir.

Ekstremite travmaları ve özellikle humerus suprakondil fraktürü ise çocukluk çağında

görülen iskemik kontraktüre sebep olmaktadır. Kas kaybı ve kontraktür ile giden önkol iskemi

sorunları görülmektedir.

VOLKMAN İSKEMİK KONTRAKTÜRÜ SEBEBİ NEDİR VE HANGİ DURUMLARDA GÖRÜLÜR?

Yenidoğan döneminde görülen Volkman İskemik Kontraktürü’nün esas sebebi kas

kompartmanlarında basınç artışı ile arteryel kanlanmanın bozulması sonucu geri dönüşümsüz

iskemidir. Vakaların yaklaşık %20 civarında yenidoğan inmesi (serebral emboli) saptanmıştır.

Yenidoğan hastalarda uzun süren ve zor doğum süreci, ikiz doğumları, prematürite, annede

gestasyonel diabet, koagulasyon anomalileri ve amnion sıvısının azalması nedenleri ön plana

çıkmaktadır. Herhangi bir genetik predispozisyon gösterilememiştir.

Çocukluk döneminde döneminde görülen Volkman İskemik Kontraktürü’nün sebebi ise

humerus suprakondil fraktürünün çevre dokulara ve kas kompartmanlarına yaptığı baskı

sonucu basınç artışı ve kompartman sendromudur.

VOLKMAN İSKEMİK KONTRAKTÜRÜ TANISI NASIL KONULUR?

Radyolojik görüntülemelerde kemik kaybı, osteomiyeliti görülebilir. Kas kaybı durumlarında

kan ve idrar testlerinde miyoglobin değerlerinin yükseldiği saptanabilir. Fizik muayene

sırasında yumuşak dokular, cilt, kaslar, eklemler, damar ve sinirler detaylı olarak

değerlendirilir. En ayırıcı fizik muayene bulgusu önkol dorsalinde görülen sarı renk eskar

dokusudur. Damar sistemlerinin görüntülemek amacıyla doppler ultrasonografi ve anjiografi

yapılabilir. Sinir hasarı tespiti için EMG testleri kullanılabilir.

SINIFLAMASI NASIL YAPILIR?

Yenidoğan Volkman İskemik Kontraktürü

Tip 1: Ciltte bül (içi sıvı dolu kabarcık) mevcut, genelde dorsal kompartmanda kas kaybı

mevcut, sinir hasarı görülmez, iskelet gelişimi normaldir.

Tip 2: Bül mevcuttur ve lokalize tam kalınlıkta cilt kaybı eşlik eder, dorsal ve volar

kompartmanda kas kaybı, sinir hasarı görülmez, iskelet sisteminde kemiklerde orta derece

kısalık görülür.

Tip 3: Büyük ölçüde tam kalılnlıkta cilt kaybı, dorsal ve volar kompartmanda kas kaybı, sinir

hasarı görülmez, iskelet sisteminde orta-ağır derece kısalık görülür.

Tip 4: Büyük ölçüde ve sirkumferensiyal tam kalılnlıkta cilt kaybı, dorsal ve volar

kompartmanda kas kaybı, çoğunlukla ulnar sinir hasarı, iskelet sisteminde ağır derece kısalık

görülür.

Tip 5: Büyük ölçüde ve sirkumferensiyal tam kalılnlıkta cilt kaybı, dorsal ve volar

kompartmanda kas kaybı, çoğunlukla ulnar sinir hasarı, iskelet sisteminde ağır derece kısalık

görülür ve osteomiyelit (kemik enfeksiyonu) eşlik eder.

NE ZAMAN TEDAVİ EDİLİR?

Dokuların oksijensiz kalma süresini olabildiğince azaltmak amacıyla, hastanın anestezi için

herhangi bir hayatı tehdit eden durum yoksa acil girişim gereklidir.

TEDAVİDE AMAÇ NEDİR?

– Oksijensiz kalan ekstremitenin kurtarılması

– Ekstremitenin fonksiyonelliğini olabildiğince korumak

– Ölü dokuların temizlenmesi ilerde skar doku oluşturarak kontraktür, hareket kısıtlılığı

ve enfeksiyon oluşturmasını önlemek için önemli

NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Bu durumda dokuların oksijensiz kaldığı zamanı en aza indirgemek için erken tanı ve girişim

önem taşımaktadır.

Debridman yapılarak ölü dokuların alınması, gerekli durumlarda fasyatomiler (kas içi basıncı

düşürmek için ilgili bölgeye girişim) yapılabilir.

Erken dönemde defektlerin tam veya kısmi kalınlıkta cilt greftleri, lokal flepler ile kapatılması

önerilmektedir. Geç dönemde ise kapatılamayan cilt defektleri kasık flebi gibi pediküllü ve

serbest fleplerle kapatılabilir.

Kas tendon transferleri, tendon uzatma operasyonları, sinir transferleri/onarımları inflamasyon

tamamen geriledikten sonra ve maksimum hareket açıklığı yakalandıktan sonra yapılmalıdır.

Kemik uzatılması tedavileri damarlı/damarsız kemik greftleri kullanılarak yapılabilir.

Çocukluk çağında humerus suprakondil kırığı sebebiyle gelişen iskemik kontraktürün ve

kompartman tedavisinin erken ve doğru tedavisi ile kas,kemik ve cilt kayıpları önlenebilir

veya en az seviyeye indirgenebilir. Kemik kırıkları uygun şekilde redükte edilip yerlerine

oturtularak K telleri ile fikse edilir. Doğru redüksiyon sayesinde kemik kırıklarının çevre

dokuya bası yaparak basınç artışı ve kompartman sendromuna sebep olması önlenir.

AMELİYAT SONRASINDA NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?

İlgili ekstremite yapılan müdahale nedeniyle atellenir ve erken dönemde fizyoterapist ile pasif

hareketler önerilir.

KİENBÖCK HASTALIĞI

Kienböck hastalığı, el bileğindeki ‘’Lunatum’’ adı verilen kemikteki kan akışının bozulması ve bunun sonucunda kemikte ölü doku oluşumuna yol açan bir hastalıktır. Genellikle 20 – 40 yaşlar arasında görülen ve yavaş ilerleyen bir hastalıktır. Erken tanı ve tedavi önemlidir.

Kienböck Hastalığının Nedenleri;

  • Kan dolaşımının bozulması: Lunatum kemiğindeki kan akımının yetersizliği bu hastalığın temel nedenidir. Kan akımındaki bu azalma çeşitli faktörlerden kaynaklanabilmektedir.
  • Travma; El bileğinin travmaları, düşmeler, kaza veya tekrarlayıcı mikrotravmalar sonucu bu hastalık gelişebilmektedir.
  • Genetik ve Yapısal Faktörler; Bazı bireylerde lunatum kemiğinin yapısı genetik olarak daha zayıf olabilmektedir. Yine bazı sistemik hastalıklarda bu kemiğin kanlanmasını olumsuz etkileyebilmektedir.

Belirtiler ve Bulgular

  • Ağrı: El bileğinde, özellikle bileği hareket ettirirken, ağrı ve hassasiyet olabilmektedir. Ağrı ve hassasiyet başlangıçta hafif olabilir ancak zamanla artmaktadır.
  • Hareket Kısıtlılığı: El bileği eklem hareketlerinde azalma görülbilmektedir.
  • Şişlik: Bazen el bileğinde şişlik veya ısı artrışıda olabilmektedir.
  • Ellerde Kuvvet Kaybı: Özellikle el ve parmaklarda güç kaybı hissedilebilmektedir.

Tanı Yöntemleri

  • Fizik Muayene: Muayene eden hekim el bileğinizin hareket kaabiliyetini ve ağrılı bölgeleri değerlendirir.
  • Röntgen: Lunatum kemiğindeki değişiklikler ve bozulmaların tespiti için ilk tercih edilen görüntüleme yöntemidir.
  • MRI ve Bilgisayarlı Tomografi: Daha ayrıntılı görüntüleme yöntemleri, özellikle erken aşamalarda kan akımındaki değişiklikleri görmek için kullanılır.

Hastalığın Evreleri

  • Evre 1: Lunatum kemiğinde erken hasar vardır, röntgende çok belirgin olmayabilir.
  • Evre 2: Kemikteki hasar biraz daha belirgindir ancak hala çoğu yapısı sağlamdır.
  • Evre 3: Kemikte çökme ve el bileğinde hareket kısıtlılığı oluşur.
  • Evre 4: İleri aşamadır ve eklemde kireçlenme ile kalıcı deformiteler oluşmaktadır.

Tedavi Yöntemleri

  • İlaç Tedavisi: Ağrı yönetimi için ağrı kesici ve ödem azaltıcı ilaçlar kullanılabilmektedir.
  • Fizyoterapi: El bileği hareketlerini artırarak güç kaybını önlemek ve ağrıyı azatmak amacıyla egzersizler önerilbilmektedir.
  • Cerrahi Tedavi: İlaç tedavisi ve fizyoterapiden fayda görmeyen hastalarda veya bu tedavilere yanıt alınamayacak evrede olan hastalarda cerrahi tedavi seçenekleri daha uygun olmaktadır.

Prognoz (Hastalığın Seyri)

  • Erken tedavi edilen hastalarda fonksiyonel sonuçlar genellikle daha iyidir.
  • İleri aşamalarda kalıcı eklem hasarı ve işlev kaybı olabilir, ancak tedavi ve rehabilitasyon ile bu etkiler en aza indirilebilir.

Sonuçlar ve Hastalar için Öneriler

  • Kienböck hastalığı, erken aşamalarda tedavi edilirse başarılı sonuçlar elde edilebilir. Bu yüzden düzenli hekim kontrolleri ve herhangi bir el bileği ağrısı durumunda zaman kaybetmeden uzman görüşü almak önemlidir.
  • Hastalar, cerrahi müdahale gerekmese bile frehabilitasyon sürecinde, el bileği hareketliliğini artrımaya yönelik egzersizler yapmalıdır.

Hastalıktan Korunma Yöntemleri

Kienböck hastalığının gelişimini önlemek tamamen mümkün olmasa da aşağıda bahsedilen hususlara dikkat edilerek hastalığın gelişme riskini azaltabilir ve erken dönemde teşhis edilmesi ve tedavi edilmesini kolaylaştırabilir.

  • El Bileği Yaralanmalarından Kaçınma: Spor yaparken koruyucu ekipman kullanmak, düşmelerden kaçınmak ve bileği zorlayan travmalardan korumak
  • Tekrarlayıcı Yüklerden Kaçınma: Uzun süreli tekdüze hareketlerden (örneğin, bilgisayar kullanımı) kaçınmak, ergonomik düzenlemeler yapmak bilek üzerindeki baskıyı azaltmaktadır.
  • El Bileği Sağlığına Dikkat Etmek: El bileğinde ağrı, şişlik veya hassasiyet görüldüğünde erken müdahale önemlidir. Ayrıca, düzenli bilek egzersizleri yapmak el bileğini güçlendirir.
  • Sağlıklı Yaşam Tarzı: Kemik sağlığını destekleyen dengeli bir beslenme ve sigara/alkol tüketiminin sınırlandırılması, bu hastalığın gelişme riskini azaltabilir.
  • Düzenli Kontroller ve Erken Teşhis: El bileği sağlığını izlemek için düzenli bir doktor kontrolleri yapmak, hastalığın erken aşamalarda saptanıp tedavi edilmesine yardımcı olabilmektedir.
  • Genetik Yatkınlık: Ailede benzer bir öykü varsa erken tanı için takip önemlidir.

SİNİR KESİSİ VE SİNİR ONARIMI

Sinir kesisi nedir?


Sinir kesisi, bir sinirin fiziksel olarak kesilerek bütünlüğünün bozulması durumudur. Bu
durum genellikle yaralanan sinirin bulunduğu bölgeye bağlı olmak üzere eşlik eden tendon,
damar ve/veya kemik yaralanmalarıyla beraber görülür.

  1. Sinir kesisi belirtileri nelerdir?
    Sinir kesileri genellikle ağrı, uyuşma, karıncalanma, güçsüzlük ve duyu kaybı gibi belirtilerle
    kendini gösterir. Kesilen sinir, etkilenen bölgede normal dokunma hislerin kaybolmasına
    neden olabilir.
  2. Sinir kesileri hangi sebeplerle meydana gelir?
    Sinir kesileri, trafik kazaları, düşme, kesici alet yaralanmaları veya spor kazaları gibi fiziksel
    travmalar sonucu oluşabilir. İş kazaları sonucunda meydana gelen sinir yaralanmaları
    ülkemizde hemen hemen en sık görülen sebebi oluşturur. Ayrıca bazı hastalıklar ve tümörler
    de sinirlerde hasara yol açabilir.
  3. Sinir iyileşmesi süreci nasıldır?
    Sinir iyileşmesi, kesilen sinir uçlarının yeniden büyümesi ve sinir hücrelerinin onarılmasıyla
    gerçekleşir. Bu süreç genellikle birkaç ay sürebilir ve sinir tipine, hasarın ciddiyetine ve
    tedaviye bağlı olarak değişiklik gösterir. İyileşme süreci kesi seviyesinden aşağı doğru,
    hedefine ulaşana kadar her gün ortalama 0,5-1 mm hızla sürer. Motor sinirler, çalıştırdıkları
    kasa, duyu sinirleri ise dokunma hissini sağladıkları deri alanına ulaşana kadar bu süreç
    devam eder.
  4. Sinir iyileşmesi ne kadar sürer?
    Sinir iyileşmesi genellikle 3-6 ay arasında sürebilir. Ancak bazı durumlarda, tam iyileşme 1
    yıla kadar uzayabilir. Bu sürenin uzunluğu, sinirin yaralanma seviyesi ile hedef organı(kas
    veya duyu alanı bölgesi) arasındaki mesafeye bağlıdır. Sinirlerin hedef organda yeniden
    bağlantı kurması ve işlevselliğin geri kazanılması oldukça uzun zaman alabilir.
  5. Sinir iyileşmesini etkileyen faktörler nelerdir?
    Sinir iyileşmesini etkileyen faktörler arasında yaş, genel sağlık durumu, yaralanmanın
    ciddiyeti, uygun tedavi ve rehabilitasyon süreçleri bulunur. Ayrıca, sinirlerin yeniden
    büyümesi için yeterli beslenme de önemlidir.
  6. Sinir iyileşmesini desteklemek için neler yapılabilir?
    İyileşme sürecini desteklemek için dengeli bir diyet, düzenli egzersiz, yeterli dinlenme ve
    stres yönetimi önemlidir. Fizik tedavi ve rehabilitasyon programları da sinir iyileşmesini
    hızlandırabilir.
  7. Sinir kesileri tedavi edilmezse ne olur?
    Tedavi edilmediğinde, sinir kesileri kalıcı hasara yol açabilir. Bu durum, hareket kısıtlılığı,
    sürekli ağrı, beli bölgelerde dokunma hissi olmaması gibi bulgularla yaşam kalitesinde
    düşüşe neden olabilir. Bu nedenle, sinir kesisi durumunda hemen tıbbi yardım almak

önemlidir. Eğer hedef organ kas dokusu ise; iyileşmenin çeşitli sebeplerle geciktiği
durumlarda, sinir hedefe ulaşsa dahi kas, bağ dokusuna dönüşüp tekrar kasılabilme
fonksiyonunu yerine getiremeyebilir. Genellikle dokunma hissi, geç onarımlarda dahi geri
kazanılabilmektedir. Bu nedenle, onarılmadığı takdirde yaşanabilecek kalıcı fonksiyon
kayıpları doğru bir şekilde tayin edilerek tedavi zamanlaması geciktirilmemelidir.

  1. Sinir kesileri için hangi tedavi yöntemleri vardır?
    Tedavi yöntemleri arasında cerrahi onarım, fizik tedavi ve ilaç tedavisi bulunur. Cerrahi
    müdahale, kesilen sinir uçlarının yeniden birleştirilmesini sağlar. Bu cerrahi müdahale,
    mikrocerrahi adı verilen, mikroskop veya büyütme gözlükleri ve bu işe özel cerrahi
    ekipmanının kullanılması ile yapılır. Saç telinden daha ince cerrahi iplikler kullanılarak kesik
    sinir uçları bir araya getirilir. Fizik tedavi, iyileşmeyi hızlandırmak için kas gücünü ve
    hareketliliği artırmayı amaçlar. Sadece, künt travma, kronik bası, sinir etrafında büyüyen
    kitle vs nedeniyle ileri gelen sinir hasarları için alternatif tedavi yöntemleri olabilse de,
    kesilmiş bir sinir için tek tedavi şansı cerrahi olarak onun bütünlüğünün sağlanmasıdır.
  2. Sinir kesilme şekli nedeniyle sinir uç uca getirilerek onarılamıyorsa ne yapılır?
    Kesik sinir uçları bir araya getirilemeyecek kadar mesafeli ise vücudun başka yerinen sinir
    alınarak eksik kısım köprülenir. Alınan sinir kesinlikle önemli bir fonksiyon kaybına yol
    açmamalıdır. Bu amaçla en sıklıkla, baldır arkası ile ayak bileği arasında seyredip ayağın üst
    kısmının dokunma hissini sağlayan sural sinir kullanılır.
  3. Ameliyat sonrasında hemen el kullanımına izin verilir mi?
    Ameliyat sonrası çoğu kez 3-4 hafta süre ile dikilen sinirin tekrar kopmaması için, kullanım
    sırasında o sinirin gerilmesine neden olabilecek aktiviteler kısıtlanır. Bu amaçlar, omuz-kol
    askısı, çeşitli ortez ve splintler kullanılır.
  4. Sinir ameliyatından sonra fizyoterapi görmek gerekir mi?
    Sinir ameliyatından hemen sonra bahsettiğimiz 3-4 haftalık istirahat, splint ve ameliyat
    bölgesi yara bakımı tamamlandıktan sonra fizyoterapiye başlamak gerekir. Yapılan
    fizyoterapinin belli başlı amaçları; eklem sertliklerinin oluşmasını engellemek, yara
    bölgesinde skar oluşumu ile mücadele ederek (ultrason, masaj, yara üzerine silikon
    uygulaması vs ile) yapışıklıkların oluşmasını azaltmak, kas fonksiyonları tekrar kazanılana
    kadar elektriksel stimülasyon, germe egzersizleri, çeşitli taping yöntemleri ile desteklemek
    sayılabilir.

DOĞUMSAL KOL FELCİ ( Doğumsal brakiyal pleksus yaralanmaları ) ve GEÇ DÖNEMDE UYGULANAN AMELİYATLAR

Doğumsal kol felci (Doğumsal Brakiyal Pleksus yaralanmaları), doğum travması nedeniyle üst
ekstremitenin tümünde veya bazı kısımlarında hareket ve his kayıplarının görülmesi durumudur.


 Brakiyal Pleksus ne demektir?
Brakiyal Pleksus, boyun omurgaları arasından çıkarak tüm üst ekstremitenin hissetmesinden ve
hareketlerini sağlayan kasların uyarılmasından sorumlu beş tane kalın sinirin, birbirleriyle
oluşturdukları bir sinir ağı ve bunların dallarından oluşan bir yapıdır.
 Brakiyal pleksus hasarları hangi farklı tiplerde görülebilir?
Brakiyal pleksus yaralanması ile doğan bebekler iki ana grupta toplanabilir;

  1. El ve parmaklarının fonksiyonları normal olup omuz ve dirsek hareketleri kısıtlı veya hiç
    olmayanlar
  2. Omuzdan parmak ucuna kadar her yerde hareketleri kısıtlı veya hiç olmayanlar
     Tedavi erken dönem ve geç dönem olarak kastedilen nedir?
    Brakiyal pleksus yaralanması ile doğan bebekler, ilk üç ayda sadece hareketlerindeki olası gelişmeler
    açısından izlenirler. Bebeklerin 2/3’ ünden fazlası kendi kendilerine tamamen düzelirken, diğerlerine
    yoğun fizyoterapinin beraberinde problemin tipine ve ağırlığına göre, sinir ameliyatları, kas-tendon
    uzatma veya serbestleştirme, kas-tendon transferleri, kemik döndürme ameliyatları, fonksiyonel kas
    transferleri…. gibi çok çeşitli ameliyatlar yapılabilir. Bunlar arasında bir genelleme yapmak gerekirse;
    sinir ameliyatları ilk bir yıl içinde yapılır. Bu döneme ‘’erken dönem’’ adı verilir. Sinir ameliyatı
    gerektiği halde bu dönemde herhangi bir şey yapılmadıysa felce uğrayan kasların geri kazanılmaları
    mümkün olamayacağı için sinirler onarılsa dahi başarılı sonuç alınamaz. Bundan sonraki dönemde
    ise, sinir cerrahisinin desteklenmesi gereken durumlara, hiç sinir cerrahisi olmamış daha sınırlı
    problemleri kalanlara odaklanılır. Bu dönem en az çocuk 3 yaşına geldikten sonra başlar ve erişkin
    yaşa kadar sürer. Bu döneme ise ‘’geç dönem’’ adı verilir.
     Brakiyal pleksus ameliyatlarını uygulayan hekimlerin standart olarak takip ettikleri bir
    tedavi planı ve zamanlaması var mıdır?
    Gerek erken dönemde hangi ayda hangi problem olduğunda, gerekse geç dönem yapılması gereken
    ameliyatların ne olması veya ne zaman olması kararlarında dünya üzerinde uzlaşılmış fikir birliği
    yoktur. Burada bahsedilecek ameliyatlar ve onların zamanlamaları bizim uzun yıllara dayanan klinik
    uygulamalarımız sonucu ulaştığımız kliniğimize ait tercihlerdir.

 Geç dönemde hangi problemlere ne zaman ameliyat yapmak uygun olur?
Bu dönemde yapılacak işleme, bebeğin yapamadıklarının ne olduğuna bakarak karar veriyoruz. Geç
dönem ameliyatlarını kliniğimizde, ortalama 3.5 yaşında başlayarak ergenlik bitimine kadar olan
dönemde yapıyoruz. Tabii ki, bazı hastalar bir veya iki ameliyata ihtiyaç duyarken, bazıları da daha
fazla sayıda ameliyat gerekir. Birden fazla bölge ve fonksiyon için ameliyat gerekiyorsa bunlar birkaç
ameliyata da bölünebilir.
 Omuz bölgesindeki hareket kusurları neden oluşur? Bu hastalara ne zaman ve ne tür
ameliyatlar yapılır?
Omuz bölgesi problemleri, geç dönem ameliyatlarının önemli bir kısmını oluşturur. Humerus adını
verdiğimiz kol kemiğinin topuz şeklinde başı, kürek kemiği(skapula)nin bu başa uygun bir oyuğu ile
bir eklem oluşturur. Eğer bu bölge kaslarının bazıları, onları hareket ettiren sinirler fonksiyon
görmediğinden yetersiz kasılır veya hiç çalışmaz ise, humerusun başı, yuvası olan kürek kemiği
oyuntusundan çıkar. Zaman içinde bu oyuntu, içinde humerus başı olmadığı için giderek sığlaşır.
Sonuçta; omuzu ve kolu yukarı kaldırma, enseye ve/veya bele doğru götürme, kolu içe-dışa
döndürme fonksiyonları etkilenir. Kolunu yana açarak yukarı kaldırma yetersizliği görülenlerde,
sırttan kas transferi(latissimus dorsi veya trapezius kasları) , kürek kemiği altındaki bir kasa
(pektoralis ve subscapularis kasları) uzatma veya gevşetme işlemi yapılabilir. Ameliyatın bitiminde,
çocuk genel anesteziden uyanmadan, önceden ölçü alınarak üretilmiş bir ortez ile kol yana, dirsekten
itibaren de yukarı pozisyona alınır. Yaklaşık beş hafta bu pozisyonda bekletilen hastaya, ortez
çıkarıldıktan sonra fizyoterapiye başlanır. Çocuğun hem ortezi bu kadar uzun bir süre taşıyabileceği,
hem de fizyoterapiye uyum sağlayabileceği en erken yaşlar 3.5-4 yaşlarıdır. Kürek kemiğinin
oyuntusu aşırı sığlaşmış hastalarda kemik tekrar şekillendirilerek genişletilir. Böylelikle hem kas
dengesi, hem de eklem ilişkisi iyileştirilerek omuzun çıkık hali ve hareket kapasitesi arttırılmaya
çalışılır.
 Dirsek ve önkolda daha sıklıkla hangi problemler görülür? Bunlara dair neler yapılabilir?
Dirsek hareketleri arasında en önemlisi fleksiyon hareketi dediğimiz, bükerek ağza doğru götürme
hareketidir. Bu hareketi ilk bir yaş içinde olmayan bebekler mutlaka ameliyat edilir. Ancak bu dönemi
geçirmiş, veya sinir ameliyatından istenen başarı sağlanamamış bebeklerde, eğer kasılma güçleri
yeterliyse göğüs kası(pektoralis), sırttan latissimus kasları(omuz için kullanılmadıysa) transfer
edilebilir. Diğer bir seçenek de el bileği ve parmakları büktüren kasların yapışma yerlerini dirseğin
daha üzerine aktararak bu hareketlerle aynı anda dirsek bükülmesini sağlamak olabilir. Yakın bölgede
transfer edilebilecek uygun hiçbir kas yoksa bacak iç yüzünden alınan bir kas (gracilis) damarları ve
sinirleri ile beraber alınarak nakledildikleri bölgedeki uygun atardamar, toplardamar ve sinire
bağlanır. Bu ameliyat diğerlerinden daha uzun süren ve mikrocerrahi teknikleri gerektiren bir
işlemdir.
Sık görülen bir diğer problem ise; rotasyon problemleridir. Çocuk elini ağzına götürmeye çalıştığında
avuç içi tarafı yerine el sırtı tarafı ağza yaklaşır. Bu sorunun giderilmesi için ise çoğunlukla, kol kemiği
humerus kesilip döndürülerek uygun pozisyona getirilir(humerus rotasyon osteotomisi). Bu işlem ile
adeta bizim uygun gördüğümüz bir noktadan kırık oluşturularak tekrar kaynama sağlanır.

 El bileği ve parmaklar için neler yapılabilir?
Bu bölgelerde problem nispeten olguların oldukça azında görülür. Ancak var olduğu takdirde cerrahi
tedavi seçeneklerimizin en az olduğu grup da budur. Bu nedenle, el hareketleri hiç olmayan
bebeklerin ilk bir yaş içinde sinir ameliyatları ile sağlanmaya gayret edilmesi en uygun seçenektir. Bu
girişimlerden arzulanan başarıyı sağlayamayan veya hiç tedavi görmemiş bebeklerde, elin bazı
hareketleri mevcut ise, bunlar tendon transferi yapmak için değerlendirilebilir. El bileğinin sürekli bir
şekilde bükük duran, hatta elleri üzerinde yürümesi istendiğinde yere avuç içini değil de, el sırtını
yerleştiren çocuklarda yapılan tendon transferleri buna örnektir. Bileğin ve parmakların bükülmesi
çok kuvvetli olduğu halde, el bileğini ve parmakları yukarı kaldırma zayıf ise büken tendonların bazılar
bu işlevleri kazanmak için transfer edilebilir. Elinde hiçbir hareket olmayan bebekler için dirsek
bükülmesini sağlamak için tarif ettiğimiz bacak iç yüzünden yapılacak serbest kas(gracilis) nakilleri
neredeyse tek seçenektir.
 Fizyoterapi ve fizyoterapist bu önemde ne kadar önemli?
Fizyoterapi, El Cerrahisinin olmazsa olmazıdır. Ancak bu çocuklardaki önemi daha da fazladır.

El bileği artroskopisi nedir?

El bileği artroskopisi tanımı

El bilek artroskopisi,ince bir kalem kalınlığında olan özel kamera sistemi sayesinde el bilek ekleminin içinin görüntülenerek gerekli müdahalelerin yapıldığı bir cerrahi tekniktir. Bu teknik sayesinde elin üzerinde büyük kesilerin yapıldığı açık ameliyata ihtiyaç duymadan kapalı yöntemlerle el bileğinde ağrıya sebep olan lezyonların tanısın konulması ve tedavisinin yapılması mümkündür. Kapalı yöntemlerle gerçekleştirilmesi nedeniyle el bileğinde kanama olmadan , cerrahi sonrası dönemde hızlı iyileşme imkanı sunan bir yöntemdir.

El bileği artroskopisi hangi rahatsızlıklarda uygulanır?

 El bileği üzerine düşme, el bileği zorlanması ya da  burkulması gibi bir travma sonrası elde   uzun süre devam eden ve tedaviye yanıt vermeyen ağrı, şişlik, güçsüzlük  ya da tıklama, takılma  hissi gibi belirtiler yaşanması durumunda el bilek artroskopisi gerçekleştirilebilir. El bileğinde tanı konulamayan ve geçmeyen ağrı durumunda el bileğindeki yapılar  artroskopi işlemi yapılarak incelenebilir. El bilek artroskopisi, hasarı doğrudan incelemeye ve gerekli müdahaleleri yaparak  onarmaya izin verir.

İlginizi çekebilir

El bileği artrokopisi nasıl yapılır?

İşlem sırasında el bileğiniz üzerinden 1cmden küçük kesiler yapılır. Bu kesilerden eklem içinde özel olarak üretilmiş cerrahi görüntü almayı sağlayan bi kamera gönderilir ve  el bileğinizin içi görüntülenir

 El bileğin içindeki bağlar,  kemikler ve kıkırdak yapılar ile gangliyon, kist gibi oluşumlar incelenir

İncelenen yapılarda herhangi bir sorun olması durumunda yine özel aletler yardımı ile onarım yapılabilir, hasarlı dokla temizlenebilir.

El bileği artrokopisi ne kadar sürer ?

Her hasta için yapılacak müdahale farklı olmakla beraber deneyimli ve uzman bir elde yapılan el bilek artrokopisi ortalama 30 il e60 dakika arasında sürmektedir. El bileğinizdeki yaralanmanın miktarı ve uygulanan işlemlere bağlı olarak bu süre değişkenlik gösterebilir.

  • El bileği artroskopisi riskli bir ameliyat mı?

İnsan vücudu üzerinde gerçekleştirilen tüm cerrahi işlemlerin belirli riskleri bulunmaktadır. Bununla beraber alanında uzman ve el bileği artroskopisi konusunda deneyimli bir cerrah tarafından yapılan işlemlerde komplikasyon gelişme riski son derece düşüktür. Bu noktada önemli olan cerrahi yapacak ekibin benzer müdahaleleri daha önce pek çok kez gerçekleştirmiş , cerrahi uygulanacak merkezinn de  tıbbi cihaz ve teknoloji bakımından yeterli donanıma sahip bir merkez olmasıdır. Bu sayede olası riskler asgari seviyeye indirilir ve el bileği artrokopisi sonrası başarı şansı yükselir.

  • El bileği artroskopisi sonrası ağrı olur mu?

     İşlem sonnrasında anestezinin etkisi azaldıkça elinizde rahatsızlık hissi ile beraber bir miktar ağrı olabilir. Ancak bu durum geçicidir ve  iyileşme sürecinin devam etmesiyle beraber hızla azalır.

  • El bileği artroskopisi sonrası iz kalır mı?

El bileği artrokopisi sırasında cildinizde gerçekleştirilecek kesiler oldukça küçük boyutta olduğundan iyileşme son derece hızlı ve mükemmele yakın bir şekilde tamamlanır. İşlemden birkaç ay sonra cilt üzerinde izleri farketmek neredeyse imkansızdır.

  • El bileği artroskopisi nerede yapılır?

Bu cerrrahi işlem yeterli teknik donanıma ve teknolojiye sahip merkezlerde el bilek artroskopisi konusunda deneyimli hekimler tarafından başarıyla uygulanabilir.

  • El bileği artroskopisi sonrası iyileşme ne zaman olur?

El bileği artroskopisi sırasında tespit edilen yaralanmalar için farklı işlemler gerçekleştirilebilir. Hasarlı kemiklerin, bağların temizlenmesi, eklem içi bağların onarılması, ilithaplı dokuların temizlenmesi gibi farklı işlemler farklı iyileşme süreleri gerektirir. İşlem sonrasında elinizin alçı atel ile bir süre hareketsiz bırakılması gerekebilir.

Parmak Kırığı

Parmak kemiklerinden birinin veya birkaçı aldığı bir darbe sonrası kırılabilir .Başparmak dışındaki her parmak, üç küçük kemikten (falanks) ,başparmak ise iki kemikten oluşur. Parmak kırıkları, genellikle bir yaralanma veya kuvvetli bir darbe sonucu ortaya çıkar ve kemiklerin düzgün kaynaması için erken tedavi edilmesi önemlidir. Tedavi edilmezse, yanlış kaynama veya hareket kısıtlılığı gibi komplikasyonlar gelişebilir.

Parmak kırığı hangi durumlarda oluşabilir ?

Ellerimiz ve parmaklarımız, günlük hayatta sıkça kullandığımız önemli vücut yapılarıdır. Bu nedenle, günlük yaşamda karşılaşabileceğimiz büyük veya küçük travmalar, elimizde ve parmağımızda hasar oluşturabilir ve parmaklarımızda kırıklara yol açabilir. Bu tür yaralanmalar, elimizin hem işlevselliği hem de yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir.

Parmak kırığı hakkınde bilgilendirici video

Parmağımda kırık olduğunu nasıl anlarım?

Öncelikle, el, parmak veya başparmakta şiddetli bir ağrı hissedebilirsiniz. Bu ağrı genellikle etkilenen parmağın anormal bir pozisyonda bükülmesiyle birlikte seyreder. Ayrıca, parmakta belirgin bir hassasiyet ve morarma gözlemlenebilir; bu da yaralanmanın ciddiyetini gösterir.

Kırık durumunda, etkilenen parmağın hareket ettirilmesi zorlaşabilir ya da tamamen imkansız hale gelebilir. Bu hareket zorluğu, parmakta hafif veya şiddetli deformitelerle de desteklenebilir. Aynı zamanda, parmakta şişlik ve sertlik hissi de sıklıkla görülür. Hareket sırasında parmakta tıkırtı veya gıcırtı sesleri duyulması, kırık veya tendon yaralanmasının belirtisi olabilir.

Daha ileri aşamalarda, parmakta uyuşma veya karıncalanma hissi de gelişebilir ve bu durum, sinirlerde bir etkilenme olduğunu gösterir. Ağrının elin diğer kısımlarına yayılması da söz konusu olabilir. Son olarak, genel bir zayıflık hissi, parmakların ve elin işlevselliğini etkileyebilir. Eğer bu belirtilerden bir veya birkaçı mevcutsa, bir sağlık profesyoneline başvurmak önemlidir. Kırık tanısının kesinleştirilmesi ve uygun tedavi seçeneklerinin belirlenmesi için uzman değerlendirmesi gereklidir.

Parmak kırılması ile parmak burkulmasının farkı nedir ?

Parmak kırılmasının hemen ardından, bu tür bir yaralanmanın sadece burkulma veya zorlanma olup olmadığı düşünülebilir. Gerçekten de bu bir olasılıktır. Burkulma, parmak bağlarının kısmi yırtılması veya aşırı gerilmesi ile tanımlanırken; zorlanma ise kasların ve tendonların aşırı gerilmesi veya yırtılması durumudur. Örneğin, parmağınızı aşırı geriye (hiperextansiyon) bükmek veya yanlış bir şekilde hareket ettirmek zorlanmalara yol açabilir. Bu iki tür yaralanma, kırıklarla benzer belirtiler gösterebilir. Ancak genellikle, bir parmak kırığı durumunda belirtiler daha belirgin olur.

Kırık parmak, çoğunlukla açık bir deformasyon yani şekil bozukluğu, şiddetli ağrı ve hareket kısıtlılığı ile kendini gösterir. Bu belirtiler, burkulma veya zorlanma ile karıştırılabilse de, kırıkların daha belirgin bir durumu vardır. Dolayısıyla, bir yaralanma sonrasında yaşanan belirtiler, hangi tür yaralanmanın meydana geldiğini anlamak açısından kritik öneme sahiptir. Eğer belirtiler şiddetli ise, el cerrahisi konusunda uzman bir hekime başvurmak, doğru tanı ve tedavi için gereklidir.

Parmak kırığında hastaneye gelene kadar neler yapabilirim?

Dinlenme esnasında, yaralı elin yastıklar üzerinde yükseltilmesi şişliği azaltmak ve kan akışını optimize etmek amacıyla faydalıdır. Bu basit önlem, iyileşme sürecine olumlu katkıda bulunabilir. Ayrıca yaralı bölgeye aralıklı olarak buz uygulamak hem ağrıyı hem de şişliği önlemeye yardımcı olacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta buzun cilde direk temas halinde değil bir bez yada kıyafet üzerinden uygulanması ve uygulamamanın aralıklarla ( her saat başı 3-4 dakika gibi) yapılmasıdır.

Parmak Kırıklarının tedavisi nasıl yapılır?

Parmak kırıkları için tanı, hastanın muayenesi ve röntgen incelemesi sonrasında konur. Elin karmaşık anatomik yapısı nedeniyle, kırık değerlendirmesinde deneyim büyük bir önem taşımaktadır. Bazı durumlarda, tedavi yönteminin belirlenmesinde bilgisayarlı tomografi gibi ileri görüntüleme teknikleri de kullanılabilir.

Çoğu durumda, parmak kırıkları cerrahi müdahale gerektirmeden tedavi edilebilir. Tedavi genellikle atel veya tam alçı ile yerinden oynamamış kırıkların düz bir pozisyonda kalmasını sağlamak amacıyla uygulanır. Ayrıca, bazı hafif yaralanmalarda yan parmağın splint olarak kullanılması yöntemi olan “buddy taping” de tercih edilebilir. Kırık parmağın iyileşme süresi genellikle 3 ila 4 hafta sürmektedir.

Eğer parmak normal pozisyonunu kaybetmişse (dislokasyon), deformitenin düzeltilmesi gereklidir. Bu işlem çoğunlukla lokal anestezi altında gerçekleştirilir; doktor, bölgeyi uyuşturduktan sonra parmağı doğru pozisyona getirmek için manüpülasyon yapar. Ancak, deformite şiddetliyse cerrahi müdahale kaçınılmaz olabilir. Bu durumda, açık bir yara mevcutsa veya kırık parçaları karşı karşıya getirilemiyorsa, cerrahi müdahale gereklidir. Yara açılarak kemik parçaları düzgün bir şekilde konumlandırılır ve sabitlenmesi için plak, vida ve teller gibi internal fikstasyon malzemeleri kullanılır.

Ameliyat sonrası, kırıkların düzgün bir şekilde iyileşmesi ve el fonksiyonunun yeniden kazanılması açısından atel veya alçı kullanımı kritik öneme sahiptir. Tedavi süreci, kırığın yerleşimi ve şiddetine bağlı olarak değişiklik göstermektedir.

Parmak Kırığı ne kadar sürede iyileşir?

Parmak kırıkları genellikle altı ila sekiz hafta içinde herhangi bir sorun olmadan iyileşir. Ancak, tamamen iyileşme süreci birkaç ay sürebilir. Bu süreçte, ağrı veya rahatsızlık, sertlik, azalmış güç ve şişlik gibi belirtiler yaşanabilir. Dolayısıyla, kırığın iyileşmesi için gereken süre kişiden kişiye değişebilir ve belirtilerin tamamen geçmesi daha uzun zaman alabilir.

Parmak kırığı sonrası fizyoterapi gerekir mi?

Kırık sonrası fizyoterapi, iyileşme sürecinin en önemli parçalarından biridir. Parmak kırıkları gibi el yaralanmalarında, fizyoterapi, işlevin, gücün ve hareketliliğin geri kazanılmasına odaklanır. İlk iyileşme aşamasından sonra, uzun süreli hareketsizlik nedeniyle ortaya çıkabilecek komplikasyonlar, yani sertlik, kas zayıflığı ve hareket aralığında azalma gibi sorunların üstesinden gelmek için fizyoterapi devreye girer.

Parmakta fizik tedavi egzersizleri

Parmak kırığı sonrası fizyoterapide nelere dikkat etmek gerekir?

Fizyoterapistler, her hastanın özel ihtiyaçlarına ve hedeflerine göre kişiselleştirilmiş programlar oluşturur. Bu, kırığın türüne, şiddetine ve hastanın genel sağlık durumuna uygun egzersizlerin belirlenmesini sağlar. Bu egzersizler şu şekilde sınıflandırılabilir.

  1. Hareket Aralığını Artırma Egzersizleri: Bu egzersizler, parmak eklemlerinin esnekliğini ve hareketliliğini kademeli olarak artırmayı hedefler.
  2. Güçlendirme Egzersizleri: Yaralı parmak ve el çevresindeki kasların güçlendirilmesine yönelik hedeflenmiş aktiviteler, eklemleri destekleyecek şekilde kasların yeniden güçlenmesini sağlar.
  3. Denge ve Koordinasyon Aktiviteleri: Günlük aktiviteler için gerekli ince motor becerilerin geri kazanılması amacıyla, el-göz koordinasyonunu ve becerikliliği geliştiren egzersizler de programda yer alabilir.
  4. Ağrı Yönetim Teknikleri: Buz, sıcak, ultrason veya elektrik stimülasyonu gibi yöntemler, ağrıyı yönetmek ve iltihabı azaltmak için kullanılabilir.

Parmak kırığı nedeniyle ameliyat edilen hastamızın görüşleri – 1

Parmak kırığı nedeniyle ameliyat edilen hastamızın görüşleri-2

Parmak eklem içi kırık sonrası yaylı sistem ile tedavi görüntüleri

Parmak kırığı sonrası eğri kaynama parmakların üst üste gelmesi şikayeti olan hastamızın görüşleri

De Quervain Tendiniti

De Quervain Hastalığı(Tenosinoviti) Nedir ?

De Quervain hastalığı, başparmağı hareket ettiren tendonların—ekstansör pollicis brevis ve abductor pollicis longus—el bileği düzeyinde sıkışması ve iltihaplanmasıyla ortaya çıkan bir tendinit türüdür. Sıkışma sonrası oluşan iltihaplanma durumu tenosinovit tablosu olarak karşımıza çıkar.Bu durum, el bileği ve başparmakta ağrı, şişlik ve hareket kısıtlılığı gibi semptomlarla kendini gösterir.. Hastalığın patofizyolojisi, tendonların geçtiği tünelin (ilk ekstansör kompartman) daralması sonucu gelişmektedir..

Başparmağı yukarı kaldırma ve diğer parmaklardan uzaklaştırma işlevini yerine getiren tendonlar, el bileğinde başparmağın tabanına yakın bir bölgede yer alan bir tünelden geçmektedir. Tünelde meydana gelen kalınlaşmalar ve sertlikler, tendon kılıflarında oluşan ödemle birleşerek, başparmak hareketleri sırasında tendonların tünel içinde kayarak hareket etmesini zorlaştırır. Bu mekanizma, başparmak tabanında ağrıya ve el bileğinde hassasiyet hissine yol açar.

De Quervain Hastalığı-El bileğinde tendon sıkışması

De Quervain Hastalığı Bulguları nelerdir ?

El bileğinin başparmak tarafında ortaya çıkan ağrı, de Quervain hastalığının en belirgin semptomudur. Hastalık genellikle, başparmağı hareket ettirirken ya da el bileğini büküp çevirirken artan ağrı ile kendini gösterir. Bu ağrı genellikle başparmağın tabanına doğru ve yukarıda ön kola yayılım gösterir. Başparmağın kullanıldığı güçlü kavrama eylemleri ve el bileğinin rotasyonel hareketleri sırasında ağrının artması, hastalığın karakteristik bir özelliğidir. Ayrıca, ağrılı bölgede el bileğinde şişlik de gözlemlenebilir.

Bu belirtiler, hastalığın ilerlemesiyle birlikte günlük aktiviteleri etkileyebilir ve hastanın yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebilir. Özellikle el işleri, yazma veya nesne tutma gibi faaliyetlerde zorluk yaşanabilir.

De Quervain Tenosinoviti

Tanı sürecinde, başparmağın yumruk şeklinde kapatılarak el bileğinin küçük parmak yönünde bükülmesi, ağrının ortaya çıkması açısından tipik bir test ( Finkelstein Testi) olarak kabul edilmektedir. Bu mekanik hareket, de Quervain hastalığının tanısında önemli bir ipucu sunar ve hastalığın varlığını doğrulamak için klinik değerlendirme sürecinde dikkate alınmalıdır.

Finkelstein Testi

Sebepleri Nelerdir?

De Quervain hastalığının nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, tekrar eden hareketler ve el bileğinin aşırı kullanımı önemli bir risk faktörüdür.

Çoğunlukla, yeni yapmaya başlanılan zorlayıcı ve tekrarlayıcı hareketler sonrasında görülmektedir. Özellikle yeni annelerde, bebeklerini taşırken elin aldığı pozisyon; hamilelik ve emzirme dönemindeki hormonal dalgalanmaların etkisi, bu durumun ortaya çıkışını kolaylaştırır. Geçirilmiş el bileği kırıkları, travmalar ve alışık olunmayan kilolarla yapılan ağırlık egzersizleri sonrasında da de Quervain tenosinoviti gözlemlenebilir. Bunun yanı sıra romatoid artrit gibi inflamatuar eklem hastalıkları da tendon iltihabını tetikleyebilir.

Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

De Quervain hastalığının tedavisi konservatif (cerrahi olmayan) ve cerrahi yöntemler olarak iki ana başlık altında incelenebilir.

Konservatif Tedavi

  • İstirahat: El bileği ve başparmağın aşırı kullanımını önlemek için aktivite değişiklikleri önerilir.
  • Splint kullanımı: Bileği ve başparmağı sabitleyen bir atel, tendonların dinlenmesini sağlar.
  • İlaç tedavisi: Nonsteroidal antiinflamatuar ilaçlar (NSAID’ler) iltihaplanmayı ve ağrıyı azaltmak için kullanılır.
  • Fizik tedavi: Tendonları güçlendirmek ve esnekliği artırmak için egzersizler uygulanır.
  • Kortikosteroid enjeksiyonları: Enflamasyonu doğrudan azaltmak için tendon kılıfına steroid enjeksiyonu yapılabilir. Steroid bölgedeki inflamasyonu baskılayarak ağrının azalmasını ve tendonların hareketlerinin normal dönmesini sağlar. Genellikle etkili bir tedavi yöntemi olsa da oluşabilecek yan etkiler nedeniyle tekrarlayan dozlarda steroid enjeksiyonlarından kaçınmak gerekir.

De Quervain hastalığı Cerrahi Tedavi Yöntemi

Konservatif tedaviye yanıt vermeyen vakalarda cerrahi tedavi önerilir. Cerrahi işlemde, sıkışan tendonları serbest bırakmak için tendon kılıfı genişletilir veya açılır. Bu işlem, tendonların daha rahat hareket etmesini sağlar ve ağrıyı azaltır. Ameliyat genellikle lokal anestezi altında sadece ilgili bölgenin uyuşturulması ile gerçekleştirilir. Cerrahi şlem sonrası birkaç hafta boyunca el bileği ateli kullanılır. Fizik tedavi ile tam fonksiyonel iyileşme sağlanabilir. ameliyat sonrası erken döenmde parmak hareketlerin oluşan ağrı düzelirken tam iyileşme genellikl 3-4 haftayı bulur.

De Quervain hastalığını nasıl önlerim ?

De Quervain hastalığını önlemek için tekrarlayan el bileği ve başparmak hareketlerinden kaçınmak, ergonomik çalışma koşulları sağlamak ve düzenli olarak el egzersizleri yapmak önemlidir. Ayrıca, el bileğinin aşırı zorlanmasına neden olabilecek aktivitelerde dikkatli olmak da önerilir.

  • Egzersizler: Parmak ve el bileğini güçlendiren germe ve kuvvetlendirme egzersizleri tendon sağlığını korumaya yardımcı olabilir.
  • Düzenli mola verme: Bilgisayar başında uzun süre çalışan veya el bileğini sık kullanan kişiler için düzenli mola vermek önemlidir.
  • Doğru duruş: El bileği ve başparmağı zorlamayacak şekilde doğru duruş ve ergonomi sağlanmalıdır.

De Quervain hastalığı erken teşhis edilirse, tedaviye yanıt genellikle iyi olur ve cerrahi gereksinimi azalmış olur.

DeQuervain Hastalığı( Başparmak Tendon sıkışması) nedeniyle amelyat ettiğimiz hastamızın görüşleri-1

DE Quervain Hastalığı nedeniyle ameliyat ettiğimiz hastamızın görüşleri-2

De Quervain Hastalığı Hakkında Bilgilendirici Video

De Quervain hastalığı hakkında bilgilendirici video- 2

Dupuytren Hastalığı

Dupuytren Hastalığı Nedir?

Dupuytren hastalığı (Dupuytren kontraktürü), avuç içindeki derinin altındaki dokunun (palmar fasyanın) kalınlaşması ve sertleşmesi ile karakterize edilen kronik bir hastalıktır. Bu kalınlaşma zamanla parmakların avuç içine doğru kıvrılmasına (kontraktür) neden olur. Genellikle yüzük ve serçe parmakları etkilenir. Hastalık ilerledikçe parmakların tamamen düzleştirilmesi zorlaşır.

Dupuytren hastalığı nedir ?

Sebepleri Nelerdir?

Dupuytren hastalığının kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik ve çevresel faktörlerin bir rol oynadığı düşünülmektedir. Hasatalığa genellikle 40 yaş üzeri erkeklerde rastlanır. Diabet (Şeker) hastalarında görülme sıklığı fazla iken el yaralanmaları ve diğer meslek hastalıkları ile ilişkisi kanıtlanmamıştır. Küçük ve orta parmakta daha sık görülmekle beraber tüm parmakları etkileyebilir.

Dupuytren hastalaığı hakkında bilgilendirme

Bulguları nelerdir ?

Dupuytren hastalığının tipik bulgusu avuç içinde oluşan nodül ve sert ,fibrotik bantlardır. Bu sert yapılar genellikle ağrısız olmakla beraber zaman içinde parmak hareketlerini kısıtlamaktadırlar. Hastalığın ilk belirtileri, avuç içini düz yüzeylere koyarken zorluk çekme ile kendini gösterir. Parmaklarda bükülme arttıkça, günlük aktivitelerde kısıtlanma yaşanır; bu durum el yıkama, el sıkma, eldiven giyme ve nesne tutma gibi basit hareketlerde zorluklara yol açar. Hastalığın ilerleme hızı bireyler arasında farklılık göstermektedir.

Parmakların 70 derece ve üzerindeki bükülme açılarında cerrahi tedavi düşünülmektedir. Cerrahinin amacı, avuç içi ve parmaklara kadar uzanan sertleşmiş fasyanın, damar ve sinir yapıları korunarak tamamen çıkarılmasıdır. Bazı vakalarda, çıkarılan sert bantların ardından deri eksiklikleri meydana gelebilir ve bu eksiklikler, vücudun başka bölgelerinden alınan deri greftleri ile kapatılır. Ameliyat sonrasında uygulanan atel ve fizik tedavi, cerrahi müdahalenin başarısı açısından kritik öneme sahiptir.

Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Dupuytren hastalığının tedavisi, hastalığın şiddetine ve parmakların hareket kabiliyetine bağlı olarak değişir. Tedavi seçenekleri arasında konservatif tedavi, enjeksiyonlar ve cerrahi yöntemler yer alır.

Ameliyatsız Tedavi Yöntemleri Nelerdir ?

Başlangıç aşamasındaki hastalarda, eğer fonksiyonlar etkilenmemişse, hasta takip altında tutulur. Avuç içindeki nodüllerin varlığı, parmaklarda herhangi bir bükülme olmaması durumunda tek başına cerrahi müdahale gerektirmez. Bu durumlarda, nodüllerin üzerinden uygulanan steroid enjeksiyonları, hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir.

  • Takip ve gözlem: Hafif vakalarda, hareket kısıtlılığı oluşana kadar aktif tedaviye gerek duyulmayabilir. Düzenli olarak hastalığın ilerleyip ilerlemediği kontrol edilir.
  • Fizik tedavi: Parmakların esnekliğini artırmaya yönelik egzersizler uygulanabilir, ancak hastalığı tedavi etme konusunda sınırlı etkisi vardır.
  • Splint kullanımı: Parmakları gece boyunca düz tutmaya yardımcı olabilir, ancak uzun vadede hastalığın ilerlemesini durdurmaz.

Cerrahi Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Hastalığın ilerlemiş olduğu ve parmak hareketinin ciddi şekilde kısıtlandığı vakalarda cerrahi tedavi gerekebilir. Parmakların 70 derece ve üzerindekibükülme açılarında cerrahi tedavi düşünülmektedir. Cerrahinin amacı, avuç içi ve parmaklara kadar uzanan sertleşmiş fasyanın, damar ve sinir yapıları korunarak tamamen çıkarılmasıdır. Bazı vakalarda, çıkarılan sert bantların ardından deri eksiklikleri meydana gelebilir ve bu eksiklikler, vücudun başka bölgelerinden alınan deri greftleri ile kapatılır.

  • Fasiektomi: Kalınlaşmış palmar fasya dokusunun tamamen veya kısmen çıkarılması işlemidir. Bu operasyon, genellikle kontraktürün ileri evrelerinde tercih edilir.
  • Fasiyotomi: Fasyayı keserek gevşetme işlemi yapılır, ancak bu yöntem daha az invaziv olmasına rağmen uzun vadede tekrar etme riski daha yüksektir.
  • Dermofasiektomi: Fasiyal dokunun çıkarılmasının yanı sıra cildin de çıkarıldığı, daha kapsamlı bir cerrahi işlemdir. Tekrar riskini azaltmak için cilt grefti ile örtülür.

Ameliyat Sonrası İyileşme Süreci

Ameliyat sonrasında uygulanan atel ve fizik tedavi, cerrahi müdahalenin başarısı açısından kritik öneme sahiptir. Parmak hareketlerini geri kazanmak ve kontraktürün tekrarlamasını önlemek için egzersizler yapılmalıdır. Tam iyileşme süresi hastalığın ciddiyetine ve uygulanan cerrahi yönteme göre değişir.

Hastalığı önlemek için neler yapılabilir ?

Dupuytren hastalığını önlemek kesin olarak mümkün olmamakla birlikte, bazı risk faktörlerinden kaçınmak hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir. Örneğin:

  • Sigara ve alkol tüketiminden kaçınma: Tütün ve alkol tüketimi Dupuytren hastalığıyla ilişkilendirilmiştir, bu nedenle bunları sınırlamak riski azaltabilir.
  • El egzersizleri: Parmakların esnekliğini korumaya yönelik egzersizler, kontraktürün ilerlemesini geciktirebilir.
  • Erken müdahale: Hastalığın erken evrelerinde tedaviye başlamak, kontraktür gelişimini sınırlayabilir.

Dupuytren hastalığının tedavisi, hastanın durumuna ve kontraktürün şiddetine bağlı olarak kişiye özel planlanmalıdır. Erken tanı ve uygun tedavi seçenekleriyle, parmak fonksiyonları korunabilir ve yaşam kalitesi iyileştirilebilir

Du puytren hastalığı nedeniyle tedavi edilen hastamızın görüşleri

El bileği bağ kopması

El bileği parmaklar ve el bileği arasında geçiş rolü üstlenen ve 8 tane küçük kemikten oluşan bir yapıya sahiptir. Hareketler sırasında bu kemiklerin uygun pozisyonlarda tutulabilmesini sağlayan bağlarla birbirlerine bağlanırlar.

El bileği bağ yaralanmaları genelde el bileği üzerine düşme veya çeşitli aktiviteler sırasında oluşan travmalar ile oluşur. Travma sonrasında genelde el bileği şişer bazen morarma oluşabilir. Genellikle hareket sırasında ağrı vardır.

Çıkık ve kırıkla beraber bağ yaralanmaları oluşabileceği gibi kırık oluşmadan da bağ yaralanması saptanabilir.

Genellikle kırık olmadan oluşan bağ yaralanmaları dikkate alınamaz ve ilerde daha ciddi problemlere yol açar.

El bileğinde en çok hasara uğrayan el bileğindeki kemikler arasında ana koordinasyonunu sağlayan bağlardan biri olan Skafolunat ligament adı verilen bağdır.

Bu bağ el bileği kemiklerinden skafoid ve lunat kemik arasında yer alır. Bu bağın yaralanması genellikle el bileği açık pozisyonda düşme sonucu gerçekleşir. İlk dönemlerde çekilen röntgen görüntülerinden çoğunlukla kırık gözükmez. Hasarlanmasında el bileği kemiklerinin pozisyonları değişir ve ileriki dönemlerde el bileğinin devamlı ağrılarının oluşumu görülebilir. El bileği kemikleri arasındaki diğer bağlarda yaralanma daha nadirdir. Küçük travmalarda bağ yaralanması genelde gerilme veya bir kısmının kopması tarzında olur. Daha ağır travmalarda ise tam kopma oluşur.

El bileği bağ kopması nasıl anlaşılır ?

Muayene sırasında el bileği başparmak tarafında hassasiyet saptanır. Bazen el bileği hareketleri sırasında anormal sesler mevcuttur. Genellikle eli bir yere yaslayıp kalkmaya çalışırken el bileğinde ağrı , ses ya da takılma hissi oluşur. Özellikle el bileğinin orta kısmı üzerinde ve el bileğini çevirme ve yukarı kaldırma hareketi sırasında ağrı olabilir. Röntgen incelemesi yapılarak el bileği kemikleri arasındaki dizilim ve pozisyon değişimleri incelenir. MR görüntülemesi ve bilgisayarlı tomografi tetkiklerinin yapılması tanı için gereklidir. 6 aydan uzun süren el bileği ağrılarında bağ yaralanması ihtimali mutlaka düşünülmelidir.

El bileği bağ kopması tedavisi nasıl yapılır?

Tedavi el bileği ateli kullanımından cerrahiye kadar uzanan çeşitlilik gösterir. El bileği artroskopisi el bileği üzerinden küçük iki adet delik açılarak bir tanesinden kamera ikincisinden özel yapılmış aletler ile girilerek el bileği içyapılarının incelenmesidir. El bileği artoskopisi el bileği bağ yaralanması düşünülen hastalara yapılması gereken bir incelemedir. El bileği artoskopisi ile tedavi edilebilen durumların çözümü sağlanabilir.

Kamera ile görüntüleme yapılıp bağ yaralanması tespit edildiğinde bağın yırtık olan kısmı uygun şekilde onarılabilir ; eklem içinde var olan diğer patolojiler belirlenip tedavi uygulanabilir.

Artroskopik cerahi sonrası bazı hastalara açık cerrahi girişim yapılmasına karar verilebilir. Açık cerrahi sırasında pin, vida tatbiki veya çeşitli yöntemler ile bağ tamiri yapılabilir.

Uzun süre önce oluşmuş ve artık el bileği kemiklerinde belirgin yer değişiklikleri oluşmuş devamlı el bileği ağrısı ile başvuran hastalarda önce artroskopik olarak kıkırdak hasarının oluşup oluşmadığına, bağın ne derecede yaralı olduğuna ve kemiklerin pozisyonuna bakılır.

Yine tedavide belirtilerin hafifletilmesi için el bileği ateli ve ağrı kesici ilaç tedavileri uygulanabilir. Cerrahi olarak pin, vida tatbik edilebilir, başka yerden alınan bağlar yardımı ile çok çeşitli bağ onarımları yapılabilir. El bileği kemiklerinin bir kısmının birbiri ile dondurulması( birleştirilmesi) önemli tedavi seçeneklerindendir. Eğer kıkırdak hasarlanması var ise veya daha önce yapılan tedaviler başarısız olmuş ise el bileğinin tamamen dondurulması, üst sıra kemiklerin çıkarılması (proksimal row karpektomi), veya son yıllarda geliştirilen ve uygulanmaya başlayan el bileği protezleri tedavi seçenekleri arasındadır. Hastalığın bu evrelere gelmemesini sağlamak için erken evrelerde mutlaka tedavinin doğru şekilde yapılması gerekmektedir.

El bileği bağ yaralanmaları

El bileği bağ kopması ameliyatı sonrası neler yapılmalıdır ?

Ameliyat genellikle koltuk altı( aksiller ) bölgeden yapılan anestezi ile yapılır .Kapalı sistemler ( artroskoik yöntem) ile yapılan ameliyatlarla bağ kopmalarının tamamı düzeltilebilir. Bu sayede ameliyat sonrası kısa süre hastanede kaldıktan sonra taburcu olmak mümkün olur. Ameliyat sırasında yapılan işleme göre elinize 4- 6 hafta süreyle alçı uygulaması yapılabilir.